Israrlı Mücadele İçin Devrimci Dönüşüm Zorunludur
“İşçi kendi kol emeğiyle, öğretmen kendi eğitmenliğiyle, aydın kendi düşüncesiyle lümpen proletarya da lümpenliğiyle mücadeleye katılmaktadır. Mücadeleye katılana kadar lümpenliğin bir zararı görülmeyebilir fakat katıldıktan sonra bunun kolektifi nasıl etkilediğini görmek gerekir.”
27 Mayıs 2024
Hırsızlar, serseriler, işsizler vb. günümüz burjuva-feodal toplumunda azımsanmayacak bir sayıdadırlar ve maalesef ki bunların bir kısmı mafya ya da çetelerle hareket etmektedir. Özellikle de emekçi mahallelerde devletin de mafyalar üzerinden örgütlenmesiyle halk gençliği kendisini bu grupların içerisinde var etmektedir. Çünkü bu gruplar, sınırlı da olsa bir güçtür ve gençlik de güçten ciddi bir şekilde etkilenmektedir. Devletin özellikle emekçi semtlerdeki bu örgütlenmeleri boşa değildir, halk gençliğini yozlaştırmak var olan enerjiyi gerici kanallarla tüketmek ve kendisine karşı oluşma ihtimali olan bir gücü bastırmak amaçlıdır. Devrimci örgütlerin etkisinin yüksek olduğu hatta bir direniş sahibi olan yerellerimize baktığımızda, devrimci örgütler kadar mafyaların da güçlü olduğunu görürüz.
Özellikle 2000’li yıllardan sonra emperyalizmin post-modernizm adı altındaki ideolojik saldırısıyla birlikte gençlerde marjinalleşme ve beraberinde soyutlanma en son haliyle de “Z kuşağı” denilen ama neyi tanımladığı da tam belli olmayan bir kesim emperyalist kapitalist sistem tarafından yaratılmıştır. Bu gençliğin en önemli özelliği ise “anlaşılamıyor” olmasıdır. Anlaşılmaması gayet olağandır, çünkü duygu dünyası, istekleri, düşüncesi sürekli değişkenlik gösteren bir kişinin ya da topluluğun anlaşılmasını beklemek olağan dışıdır. Pedagogların da sürekli ekranlara çıkıp, kuşağı anlama vurgusu yapması ise başka bir anlaşılmazlıktır. Aslında ezilen kitleler ve özelde de halk gençliği için değişen bir şey yoktur. Cumhuriyetin kuruluşundan beri coğrafyamızın halkları emperyalizm tarafından sömürülmektedir. Değişen tek şey dönemin ihtiyacına göre emperyalist sömürünün biçimidir. Bu biçime göre kitleler kültürel, sosyal ve siyasal olarak yeniden dizayn edilmektedir.
İbrahim Kaypakkaya yoldaşın “eğitilirlerse mücadeleye katılabilirler” dediği lümpen proletarya, günümüzde neredeyse özellikle gençliğin yarısını kapsamaktadır. Bir işte çalışıp çalışmamasından ya da okumasından bağımsız olarak kendisini ya mafyalarda ya cemaatlerde ya da internet kanallarında bulmaktadır. 2000’li yıllardan sonra lümpen proletaryanın çoğalması ya da toplum üzerindeki etkisi her gün artmaktadır. Kendisini bu toplumdan farklı gören ya da özellikle e-ticaret yöntemleriyle kolay yoldan para kazanma arzusunda olan, çektiği videolarla beğeni toplayarak para kazananların oranına baktığımızda lümpen proletaryanın niteliğinin biçim değiştirdiğini görürüz.
Yukarıda bahsi geçen etkiler saflarımızda da kendisini göstermektedir. Elbette ki herkes yaşadığı toplum gerçekliğiyle saflarımızda yerini almaktadır. Bu sebeple de işçi kendi kol emeğiyle, öğretmen kendi eğitmenliğiyle, aydın kendi düşüncesiyle lümpen proletarya da lümpenliğiyle mücadeleye katılmaktadır. Mücadeleye katılana kadar lümpenliğin bir zararı görülmeyebilir fakat katıldıktan sonra bunun kolektifi nasıl etkilediğini görmek gerekir. Katılana kadarki yaşamda emekle doğru ilişkilenilmediği ya da hiç ilişkilenilmediğinden kaynaklı kolektifte emek getiren işlerde diretme ya da “mecbur değilim” vb. söylemlerle lümpenliği dayatma en sık açığa çıkan durumlardan biridir. Elbette ki kişinin kendi içerisindeki eskiyi, çürümüşü atıp yeniyi yaratma mücadelesine girmesi sancılı bir süreçtir; fakat bu sancılı sürecin her gün adım adım aşılması için çaba göstermek gerekmektedir. Bu çabanın aksine eskinin, çürüyenin, bayatın kalmasındaki çaba anlaşılır değildir. Bu lümpen çaba, kolektifin zararına, karşı devrimin yararınadır. Bir devrimcinin en önemli özelliklerinden biri emekçilik iken buna yakınlaşmamak ya da emekçilikten uzaklaşmak özden uzaklaşmaktır.
Diğer önemli bir sorun ise benmerkezcilik ve bireyciliktir. Lümpenliğin verdiği gerçeklikten kopma haliyle gerçeğin yerine kendi duygu ve düşüncelerine göre hareket etmek, her sorunda ya da olayda kendisini esas alıp merkeze koyan anlayış kolektif içi birliği bozar, darbelere kapı aralar. Lümpen sadece kendisi için yaşadığından kaynaklı bütün için çalışmak ya da çaba sarf etmek olabildiğince zor gelmektedir. Bu sebepten de bireyciliği her gün yenilenmektedir. Çünkü mücadeleye katılarak kendisine ait olan yaşamı tepetaklak olmuştur. Bireyciliğini kolektif içerisinde varedebilmek için de her gün bunu yenilemelidir. Çünkü başka türlü kendisi olamaz. Tersinden her gün bireyciliğini yenileyeceğine çürütse ve yok etse aslında mücadelenin önünü nasıl açacağını görecektir. Sistemin toplum içinde hücre hücre yaydığı mafya, cemaat, marjinallik vb. akım ve örgütlenmelerin de parçalanacağını görmek gerekir. Yaratacağımız dünyanın niteliklerine göre bir yaşam tarzımız olmalıdır. Kolektifi savunup, lümpenliğe dayanmak; devrimi savunup revizyonizme dayanmakla aynıdır.