Devrimci Militanlaşmaya Ket Vuran Kendine Görecilik
“Devrimcilik bilinçli olarak seçilen bir yaşamdır. Devrimci doğulmuyor, devrimci olunuyor! İçinde bulunduğumuz çağda karşı-devrimin ideolojik-politik ve askeri saldırılarıyla çevrili olduğu bu ortamda kişinin kendi kendisi ile de sürekli mücadeleyi gerektiren bir süreçtir.”
12 Mayıs 2024
Devrimciler içinde yaşadığımız toplumu ve toplumsal sistemi değiştirmeye, dönüştürmeye çalışan, yeni bir dünya uğrunda mücadele eden insanlardır. Bu mücadelede bireysel çıkarı değil toplumsal çıkarı ön planda tutarlar. Devrimcilerin sınıf mücadelesinde hiçbir bireysel çıkarı yoktur. Onlar can feda bir mücadele vererek sınıfsız-sömürüsüz bir dünya için hayatlarını ortaya koyarlar.
Bir devrimcinin ilk kavraması gereken şey, sürekli olarak kendi kendini sorgulaması, yenilemesi, hataları ve eksiklikleri üzerine gitmesi gerektiği gerçeğidir. Hiç kimse gözlerini dünyaya devrimci olarak açmıyor. Devrimcilik bilinçli olarak seçilen bir yaşamdır. Devrimci doğulmuyor, devrimci olunuyor! İçinde bulunduğumuz çağda karşı-devrimin ideolojik-politik ve askeri saldırılarıyla çevrili olduğu bu ortamda kişinin kendi kendisi ile de sürekli mücadeleyi gerektiren bir süreçtir.
Bugün baktığımızda bu konuda iki türlü sapma, zaaf var. Birincisi: “Devrimcilik zor iş, bana göre değil, başkaları yapsın” deyip sorunlar karşısında yeterli mücadele yürütmemeye kadar vardırıp bir süre yürütülen örgütlü faaliyetten geri çekilme biçiminde kendini gösteren tutumdur. İkincisi: Var olanla yetiniyor olma halidir. Yani “ben bu kadar yapabiliyorum” denilip ilerleme yönünde kendisinin hata ve eksiklikleri ile mücadeleyi bir kenara bırakma şeklindedir.
Sorunun kaynağını da çözümünü de dışarıda arayan bir yaklaşım mevcuttur. Oysa bu konuda sorunun kendisi de sorunu çözecek olan da büyük oranda devrimcinin kendisidir. Her gün “devrimle, kolektifimle, yoldaşlarımla, kitlelerle ve ait olduğum sınıfla ideolojik olarak bütünleşebiliyor muyum”, “var olanla yetinmeyip katılımımı artırıyor muyum” ve “yapabileceğimin daha fazlasını yapmak için kendi hata ve eksiklerimle yeterli mücadele ediyor muyum”, “mücadeleyi ve kolektifi geliştirmek için yeterli çabayı sarf ediyor muyum” gibi sorularını kendimize sormalı ve bu sorulara olumlu cevap veremiyorsak, bunun temel nedeninin dışarıda olmadığını bizzat kendimiz olduğunu, kendimizin amaç ile kurduğumuz ilişkide olduğunu kavramalıyız.
Kolektifimizde eleştiri özeleştiri yönetiminin uygulanması hem kolektifin hem de kişilerin eksik ve hatalarını düzeltici, eğitici bir öz taşır. Devrimcinin bu özü yanlış kavraması sonucunda sınıf mücadelesinin ve kendi gelişiminin, kısacası değişimin önünde direnç uygular. Eleştirileri tek yanlı ele alır ve vereceği özeleştiri de bu minvalde yaşamda vücut bulmaz. Devrimci bir kadro yani “parti kadrosu” olup olmamak, her devrimcinin devrimle ve kolektifle kurduğu ilişkiye bağlıdır. Bu bağı doğru kavraması ve uygulamasıyla ilgilidir. Kavranmadığı yahut kavratılamadığı oranda, eleştiri-özeleştiri yöntemi değişim dönüşümde belirli bir yere kadar yardımcı olur.
İyi öğretmen, öğrenmeyi asla bırakmayandır!
Kitlelerle kurulan ilişkide alçakgönüllü olmalıyız. Kuşkusuz yeni insanlarla ilişkide bilen ve öğreten konumunda olabiliriz. Fakat iyi öğretmen, deneyim sahibi her yoldaş dinlemesini bilen, kendisi de öğrenmeye açık, hata ve eksiğini açıkça ortaya koyan, bilmediği konularda araştırma ihtiyacını dile getiren, birlikte araştırmaya teşvik eden kişidir. Bu bağlamda yeni insanları sadece inanan değil araştıran, soran, doğrusunu bizzat kendi bilinciyle bulmaya çalışan insanlar olma yönünde eğitmeye çalışmalıyız.
Bunun için öncelikle kendimiz öyle olmalıyız. Sadece kitlelerle kurulan ilişkilerde değil kolektif ve yoldaşlarla kurulan ilişkilerde de öğrenmeye ve öğrendiğini öğretmeye, mücadele içerisinde edindiği bilgileri yoldaşlara paylaşmaya açık, hata ve eksiklikleriyle yüzleşmekten çekinmeyen, kendisini-yoldaşlarını ve mücadeleyi geliştirmeyi amaç edinen bu doğrultuda daha fazla araştırma inceleme ile hareket eden devrimciler olmalıyız. Bu konuda da yine birlikte çalıştığımız, faaliyet yürüttüğümüz alanlarda birbirimizin çalışmalarını denetlemeli, birbirimize yardımcı olmalıyız.
Bir devrimcinin önemli özelliklerinden biri de özü ve sözünün; söyledikleri ile yaptıklarının uyumlu olmasıdır. Çok bilen, siyasi konuda ileri olan, başkalarına bir devrimcinin nasıl olması gerektiği konusunda çok güzel ve doğru şeyler anlatan biri, kendi yaşamında, somutunda bunları yaşamaması durumunda, örnek olması mümkün değildir. Bu tutarsızlık demektir ve bu yoldaşların anlattığı doğruların kitleleri kazanma bağlamında pek bir değeri kalmaz. İnsanlar haklı olarak söylenen söze değil, yapılan işe göre değerlendirir bireyleri ve örgütleri. Bu bağlamda her militan örgütlü yaşamında devrimci olarak davranmayı en önemli görevi olarak kavramalıdır. Kitlelerle kurulan ilişkilerde verilen sözlerin tutulması, tutarlı ve örnek davranma belirleyici önemdedir.
Mücadele içerisinde bulunan her devrimci, devrimci mücadeleyi başkalarının mücadelesi olarak görmemeli kendi sınıfının mücadelesi olarak kavramalı ve sürdürmelidir. Kolektif çalışma da emeğin örgüte maledilmesi, emeğin kolektife maledilmesi üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Verilen emek, bireyin mülkiyetine dönüştüğünde onu ayrıcalıklı bir konuma taşır. Bu durumun tersine bireyin mülkiyetine değil kollektife maledilmesi gerekliliktir. Emekçi olmak demek emek harcamak demektir. Üretilen emeğin kime ait olduğu önemlidir. Bu çalışma kolektif bir örgüte dönüşmediği taktirde en başta gelişecek şey kendine görecilik olur. Kendine görecilik de bireyciliği güçlendirir. Bunun temel nedeni de bireyin amaçla kurduğu ilişkide yatmaktadır. Bir sınıfa ait olduğunu hissetmektir ve bir şey yaratmaya yönelmektir. İdeoloji, en iyi sınıf mücadelesinde öğrenilir. Çünkü ideoloji sınıfsaldır. Kendi içinde her şeye dönüşebilir. Her şey karşıtına dönüşür. Kendi sınıf bilinciyle buluşamadığında kişi burjuvalaşır. Bir işçi için aynı durum sözkonusudur. İşçi sınıfı da kendi sınıf bilinciyle buluştuğunda devrimci özellik kazanır. Onu devrimci yapan kendi ideolojisidir. Bir işçi kendisi için bir işçidir ama bu sosyalizm mücadelesiyle buluştuğunda devrimci bir işçiye dönüşür.
Kısacası sürekli araştırmalı, sorgulamalı, okumalı kendimizi geliştirmeliyiz. Gerileyen, yerinde sayan değil, sürekli ileriye doğru hareket etmeliyiz. Her devrimci militanın en başta tutunacağı yer gelmiş olduğu sınıftır ve sınıfına tutunmalıdır.