Bir Pratik Sürecin Tecrübeleri…
“Arşiv belgelerinde “kayboldu” diye yazılan yüzbinlerce çocuk ve kadın, Arap ve Kürt aile ve aşiretleri tarafından himaye edilmiştir. Bu himayenin nasıl gerçekleştiği bilinmez ancak bugünün Suriye Ermenileri bu aşiret ve ailelere şükranlarını sunmuştur.”
13 Mayıs 2024
24 Nisan Ermeni Soykırımı’nın Kuzey ve Doğu Suriye’de anılmasının ayrı bir anlamı vardır. 109 yıl önce İttihat ve Terakki zihniyeti ile yönetilen Osmanlı Devleti, Ermeni ulusu ve diğer azınlıklar üzerinde soykırım gerçekleştirmiştir. Alman emperyalizminin güdümünde gerçekleşen soykırım, katliam ve tehcirlerle başlatılmıştır. Tüm ulusun büyük bir bölümünü yollara döken dönemin ırkçı yönetimi, katliamların büyük oranda Suriye coğrafyasının kuzeyinde gerçekleşmesini sağlamışlardır. Deyr Zor çöllerine kadar göçertilen Ermeniler (daha sonra Süryani, Asuri ve Keldaniler), toplama kampları denilen ölüm kamplarında toplanmıştır. Bugün Rojava diye de anılan bu topraklar, Ermenilerin ölüm fermanlarının uygulandığı yerlerdi aynı zamanda. Ancak diğer taraftan o dönemde kitlesel olarak çocuk ve kadınların “kayıp” olarak arşivlere yazıldığı bir coğrafyadır.
Arşiv belgelerinde “kayboldu” diye yazılan yüzbinlerce çocuk ve kadın, Arap ve Kürt aile ve aşiretleri tarafından himaye edilmiştir. Bu himayenin nasıl gerçekleştiği bilinmez ancak bugünün Suriye Ermenileri bu aşiret ve ailelere şükranlarını sunmuştur.
Tarihler 2011 yılını gösterdiğinde Suriye’de iç savaş patlak verir. DAİŞ’in zulmünden kurtarılan bölge Kuzey-Doğu Suriye Özerk Yönetimi adını alır. Baas Rejimi altında yaşayan Hıristiyan Ermeniler, kendi kültür ve geleneklerini koruyabilmişlerdir. Soykırımdan arta kalan az sayıda Ermeni topluluğun bunu gerçekleştirdiğini görebiliyoruz. Kilise ve okulları ile bugüne kadar Ermeni kültürünün yaşatıldığını görmek mümkün. DAİŞ saldırıları, soykırım saldırıları sonrasında Ermeni halkına yönelik en büyük saldırıdır. Tesadüf olmasa gerek, soykırım yapan TC devleti, bugün DAİŞ’in azmettiricisi olmuştur.
Hıristiyan Ermenilerinin kendi kültürlerini yaşatabildiklerini biliyoruz ancak asıl sorun müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler meselesidir. Kimisi Kürt, çoğu Arap olarak bugüne kadar yaşamlarını sürdürmüşler. Ancak Suriye toplumu onların Ermeni asıllı oldukları bilgisini muhafaza edebilmiştir. Büyük korkularla Türkiye topraklarında müslümanlaştırılan Ermeniler, kendi kimliklerini/asıllarını dile getiremezken, Suriye’de bunun tersinin olduğunu gözlemleyebildik. Her ailenin ayrı bir hikayesi, tüm hikayelerin ortak yanları var. Bu tarih aynı zamanda coğrafyada ezen ezilen mücadelesinin nasıl vuku bulduğunu anlatıyor.
Ermeni halkı Nubar Ozanyan adına örgütleniyor…
Kuzey-Doğru Suriye’de Ermeni halkının da kendi öz örgütlenmelerini yarattığı bilinmektedir. Kilise çevresine ek olarak kendi askeri örgütlenmesini ve toplumsal alanda da örgütlenmeleri ortaya çıkarmıştı. Bugün Nubar Ozanyan’ın adına oluşturulan Ermeni Tugayı ve Kültür Merkezi, 24 Nisan Soykırım anma sürecini farklı ele aldı. Müslüman Ermenilerin yaşadıkları köylere giderek, bizzat onlarla birlikte soykırım anma etkinlikleri sergilendi. Daha öncesinden yapılan ziyaretlerle ailelerin bu etkinlikleri birlikte örgütlemeleri konusunda teşvik edilmeleri, sürece dahil edilmeleri önemli bir adım olarak görülmektedir. Kültür Merkezi ve Tugay kapsamında yaratılan kültürel aktivitelerle soykırım gerçekliği ilk defa köylerde anlatılmış oldu. Bu etkinliklerin köylerde yeni bir bilinç yarattığını gözlemlemek mümkün. Suriye’de toplum, soykırım meselesine yabancı değildir. Ancak hem Müslüman kesimin bugüne kadar anma süreçlerinin dışında kalması, hem de yeni nesillere de Soykırım anlamında bir bilincin taşınması açısından köylerde yapılan etkinliğin önemli olduğunu belirtmek gerekir.
Son yıllarda soykırım anısına yapılan askeri törenin bu sene şehitlikte gerçekleşmesi, Rojava şehitleri ile soykırım şehitlerinin ortak tarihi mirasın farklı dokularına yapılan vurgu anlamında önemliydi. Bugün Tugay, TC faşizminin desteklediği çetelere karşı cephede konumlanırken, aynı zamanda tarihi ile yüzleşmekte, tarihsel bilincin bütünlüklü oluşmasına hizmet etmektedir. Şehit Oskan Bagiryan’ın adı bu minvalde daha da anlam kazanmaktadır. Kabirlere konan mumlar bir yanı ile 109 yıl önce katledilenler için diğer yanı ile Rojava şehitleri, Artsakh ve hala soykırıma uğrayan Filistin halkı için yakılmıştır.
Soykırım tehdidine karşı protesto yürüyüşü
Bu sene 24 Nisan anma etkinliklerinin bir diğer ilk olanı ise Ermeni kitlesinin soykırımlara karşı bir protesto ve anma yürüyüşü gerçekleştirmiş olmasıdır. Genel olarak soykırım anmaları, kiliselerde dini tören şeklinde, salonlarda anma etkinliği ya da askeri tören çerçevesinde örgütlendi. Ancak bu sene hem köylerde etkinlikler örgütlendi hem de şehir merkezinde bir yürüyüş ile soykırım tehlikesinin devam ettiği belirtilerek, TC devleti ve ona yardım edenler protesto edildi. Artsakh ile ikinci soykırımın yaşandığı vurgulandı, Filistin’de soykırıma devam edildiği dile geldi ve halkları ortak mücadeleye çağırdı.
Kitle kime karşı yürüdüğünü biliyordu. Dün soykırımı gerçekleştirenlerin bugün TC devleti adı ile tehditleri devam etmekte, Filistinlileri soykırımdan geçiren İsrail siyonizmi ile işbirliği devam etmektedir. Yapılan yürüyüş, konuşmalar bir gerçekliğe işaret etmektedir; kendi tarihi ile yüzleşen halk bugünü daha iyi kavrama yetisine varıyor.
Kitle kaynaşıyor
Soykırım anma sürecinin Ermeni öz kurumlarının kitlesi ile daha fazla kaynaştığı bir süreci beraberinde getirmiştir. Ziyaretlerin, etkinliklerin, törenlerin, eğitimlerin, toplantıların, tartışmaların ve son olarak yürüyüşün sonrasında bunu gözlemlemek daha bir mümkün. Yoğun pratik, daha fazla birlikteliği beraberinde getirdi. Bu hem kurumsal çalışma yürütenler açısından ciddi tecrübeleri beraberinde getirdi. Aynı zamanda kararlılığında sınandığı bir süreçtir. Tüm zorluklara rağmen hedeften sapmamak ve son ana kadar pratiklerde ısrarcı davranma… Bu tecrübe ileriye dönük önemli bir birikim bırakacaktır.
Bir diğer önemli adım ise kitle içerisinde öne çıkan belli bir yaşa mensup Ermeniler ile toplantı gerçekleştirmek oldu. Katılanların çoğu Müslüman kesimdi. Bu adımla hem onların düşünce ve önerilerine başvuruldu, hem de pratik sürece katılmaları sağlandı.
Rojava Ermenileri olarak bu sene ilk olarak kendi yayınlarını çıkardılar. Baykar ismi ile çıkarılan bu gazetenin tarihi elbette biliniyor. Kendilerinin yazdığı makalelerin toplamından oluşan Baykar gazetesi, ilk sayısında soykırımı işledi. Gazete tüm ziyaret, etkinlik ve anmalarda yaygın bir şekilde dağıtıldı. Bu şekilde hem gazete çıkararak hem de bunun dağıtımını yaparak kitle çalışmasına yeni bir boyut kazandırılıyor.
Soykırım anma süreci salt kurbanlarımızı anmanın bir süreci değildir. Bugünü anlamanın, yarını örgütlemenin bir zemini olmaktadır. Zira soykırım tehditleri devam ettikçe halkın kendi öz savunmasını sağlamlaştırması daha fazla önem kazanıyor. Geçmişi an(la)mak, geleceği kurmak içindir. Halkımızda biriken bilincin ana halkaları giderek daha belirgin bir şekilde oluşmaktadır.