İstanbul: Partizan, Sosyalist Meclisler Federasyonu ve Yeni Dünya için Çağrı tarafından organize edilen ‘Çin Devrimi ve Kaypakkaya’ konulu etkinlik Taksim’de bulunan Taxim Hill Otel’de açılış konuşmasıyla başladı.
Açılış komünist önder İbrahim Kaypakkaya şahsında, devrim ve komünizm şehitleri için saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşunun ardından yapılan konuşmada Partizan, SMF ve YDİ Çağrı’nın aynı gelenekten gelen kurumlar olduğu vurgulandı. Bu süreçte de bu kurumların ortak etkinlik yapmalarının önemli olduğu söylendi.
Güncel olarak 31 Mart seçimlerinin ardından yaşanan sürecin ülkede var olan hukuksuzluğu perçinlediği belirtilerek, egemenler arası klik dalaşının son hızıyla devam ettiği söylendi.
Açılış konuşmasının ardından panel için hazırlanan sinevizyon gösterildi. Başkan Mao Zedung önderliğinde Çin Devrimi’ne giden yol, Büyük Proleter Kültür Devrimi ile komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın mücadelesi işlendi.
Sinevizyon gösterisinin ardından panele katılan Her Şeye Rağmen Gazetesi(Almanya) ile Tevgerina Jinen Azad(TJA) adına konuşmacılar sahnede yer aldılar. Birinci oturumda Devrimci Parti ve MLPD’nin mesajı okundu.
Zafere kadar hep birlikte!
Devrimci Parti, panele gönderdiği mesajda Kaypakkaya’nın birleşik devrimin ve 71 devrimci kopuşunun adı olduğu vurgulandı. Bugün devrimcilerin var olan krize karşı Kaypakkaya’nın kopuşunu örnek alması gerektiği belirtilerek “Bugün yapılması gereken İbrahim Kaypakkaya’yı, Mahir Çayan’ı, Deniz Gezmiş’i takvimsel bir yad edişten çıkarmaktır. Türkiye sosyalist hareketinin 71 öncesi durumundan kopuş pratiğine iyi bakmalı yeni kopuş ve atılım süreçlerini örgütlemeliyiz” denildi. Mesajda ayrıca Rojava’da ölümsüzleşen Ulaş Bayraktaroğlu da anılarak Bayraktaoğlu için Kaypakkaya’nın önemli bir yer tuttuğu vurgulandı.
Son olarak Kaypakkaya’yı mücadelede yaşatma sözü veren Devrimci Parti, ‘Zafere kadar hep birlikte’ diyerek mesajını sonlandırdı
‘Bu çelik aldığı suyu unutmayacak!’
Devrimci Parti’nin mesajının ardından Almanya Marksist-Leninist Partisi’nin (MLPD) panele gönderdiği mesaj okundu. MLPD paneli selamlayarak gönderdiği mesajda Çin Devrimi’nin 70 yaşında olduğu vurgulanarak, “Çin Devrimi’nin öğretileri ve deneyimleri bizlere hala yol gösteriyor ve göstermeye devam edecektir” denildi.
Mesajda komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın Türkiye ve Kürdistan’da işçi sınıfı ve ezilenler için ortaya koyduğu pratiğin devrimin yolu olduğunun altı çizildi. MLPD olarak Türkiye ve Kürdistan devrimine enternasyonal bir dayanışmayla önem verildiği vurgulanarak “Partimiz, üyesi olduğu ICOR (Uluslararası Devrimci Parti ve Örgütler Koordinasyonu)’u geliştirmek ve güçlendirmek için yoğun bir çaba harcamaktadır. Türkiye’den de bir çok komünist ve devrimci parti ve örgütler ICOR üyesidir. Enternasyonal sosyalist devrimi gerçekleştirmek için birlikte çalışmayı ve dayanışmayı daha da güçlendirip geliştirmeliyiz” denildi. Emperyalizmin yapısal bir kriz içinde olduğu vurgulanarak bu krizin, emperyalistler için bir Pazar daralmasına neden olduğu belirtildi. Gönderdiği mesajda Kaypakkaya için ‘Bu çelik aldığı suyu unutmayacak’ diyerek birlikte mücadelenin önemine dikkat çekti.
‘Güç dengeleri değişiyor’
Mesajların ardından panelin ilk oturumunda Her Şeye Rağmen gazetesi(Almanya) ve TJA konuşmacıları sahne aldı. ‘Güncel gelişmeler ışığında krizler ve toplumsal değişimler’ başlıklı oturumda ilk olarak Her Şeye Rağmen gazetesi söz aldı.
Herşeye Rağmen gazetesi adına yapılan konuşmada, dünyada bir yaşandığı ancak bu krizin güncel şartlarda yapısal bir kriz olmadığı iddia edildi. “Dünyanın son 10 yıllık dönemini ele alsak bile güç dengeleri eski emperyalist ülkelerden doğulu diye adlandırabileceğimiz güçlere kayma durumundadır. Batılı emperyalizm dünyanın en büyük ekonomik gücüdür hala. Ancak gerileme içerisindedir” Asya ülkelerinin(Çin, Rusya, Hindistan) ekonomilerinin gelişmekte olduğu ve Türkiye, Brezilya, G. Afrika gibi ülkelerinde bu güçler arasına katılabilmek için ilerleme çabası içerisinde olduğu kaydedildi.
Güncel olarak dünyada 2 ayrı kutbun bir dalaş içerisinde olduğu ve bu dalaşın bir paylaşım savaşına evrilebileceği kaydedildi. Bu dalaşında yeni ittifaklar yarattığı belirtilerek “En basiti burada Suriye savaşında Rusya, İran, Çin bir yanda Amerika, S. Arabistan, İsrail öbür yandadır” denildi. Türkiye’nin de bu denklemde kendi yayılmacı politikasını izlemeye çalışıldığı kaydedildi. Bu politika doğrultusunda ise hem Amerika, hem de Rusya ile işbirliği içerisinde olduğu belirtildi. Son olarak panelde yer almanın kendilerine mutluluk verdiğini ifade eden temsilci birlikte mücadelenin önemine dikkat çekerek konuşmasını sonlandırdı.
‘Dinamikleriyle Rojava Devrimi’
Her şeye Rağmen gazetesinin konuşmasının ardından TJA temsilcisi konuştu. TJA temsilcisi ise güncel olarak Rojava’da var edilen sistemi anlattı. Aşağıdan yukarıya doğru bir sistem inşa edildiğini belirten temsilci cinsiyetçi, tekçi, kapitalist sisteme karşı yerel yönetimlerin önemine dikkat çekti.
Kürdistan’ın bugün 4 parçada öz yönetim mücadelesi verdiğine dikkat çekerek bu Rojava özelinde elde edilen kazanımların pratiğini yaptığı sunumla anlattı. Rojava’da kadın meselesine, üretim ilişkilerine dair yaklaşımların önemli olduğunun altını çizerek Rojava devriminin dinamiklerine dair somut örnekleri sundu.
TJA temsilcisinin konuşmasının ardından konuşmalara dair soru-cevap bölümü yapılarak ilk oturum sonlandırıldı. İkinci oturumda ise SMF, Partizan ve YDİ Çağrı’nın sunumları yapılacak
Panelin ikinci oturumu, paneli düzenleyen Partizan, SMF ve YDİ Çağrı’nın konuşmalarıyla devam etti. Kurumlar adına yapılan konuşmalarda genel olarak Çin Devrimi’ne giden yol, Mao’nun Marksizm-Leninizm’e katkıları ve Kaypakkaya’nın Mao Zedung düşüncesinin etkisi altında Türkiye tahlilleri anlatıldı. Kurumlardan ilk olarak YDİ Çağrı temsilcisi konuştu.
YDİ Çağrı temsilcisi konuşmasına Kaypakkaya’nın anlaşılabilmesi için Çin Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni anlamak gerektiğini vurguladı. Bundan dolayı konuşmasına Çin Komünist Partisi’nin kuruluş aşamasından, devrime giden yolculuğa dair bir özet geçti. Parti’nin kuruluş zamanında ki durumundan başlayarak Çin toplumunun, dağınık, emperyalist tahakküm altında yarı-sömürge yarı-feodal bir dönemde olduğunu vurguladı. Bu dönemde Çin devriminin mimarı Mao Zedung’un işçi sınıfı önderliğinde yarattığı devrimin, başından sonuna kadar devrim ile karşı devrim arasında geçtiğini vurguladı. İbrahim Kaypakkaya’nın da 72’de ortaya koyduğu siyasi çizginin Marksizm-Leninizm ile birlikte Maoizm’den de büyük oranda etkilendiğini belirtti.
Kaypakkaya’nın Türkiye tahlili konusunda, Kemalizm tahlili konusunda, komünist parti inşa ile ilgili görüşleri konusunda, ulusal sorun konusunda ve devrimin yöntemi konusunda tespitlerinin doğrululuğunu kanıtladığını belirtti.
YDİ için Çağrı’nın ardından SMF temsilcisi konuşmasını yaptı. SMF konuşmacısı da Çin devletinin devrimden önce imparatorluk halinde ve derebeylikle yönetildiği vurguladı. Çin Komünist Partisi’nin örgütlenme biçiminin ise dönem koşullarına göre irdelenmesi ve işçi sınıfı ile köylülük bağlamının buna göre görülmesi gerektiğini vurguladı.
“Bir KP’nin devrimden çıkarı olan kesimleri örgütleme görevi var”
SMF temsilcisinin konuşmasının ardından Partizan temsilcisi sözü aldı. Partizan temsilcisi ise konuşmasında Çin devrimi ile günümüz arasındaki ilişkiyi irdeleyerek siyasi çizgi, kitle çizgisi ile bu başlıkların bağlantısını kurdu.
“Mao’nun ömrü Marksizm adına yanlış bilinen ezberlerle, Marksizm sanılanla mücadele tarihi olarak geçmiştir. Mao’nun bu yanını ele almadığımızda onu ciddi olarak eksik bir şekilde ele almış oluruz. Sovyet devriminin eksikleri ile birlikte ortaya koydukları bir reçete gibi ele alınıyordu. Mao esasta buna karşı çıkıyordu” diyen Partizan temsilcisi, Kaypakkaya’nın tüm metinlerinde Maoizm’in tüm berraklığıyla rastlandığını belirtti.
Ancak günümüzde kendilerinin de dahil olduğu devrimci hareketlerin siyasal çizginin netliğiyle ilgili bir sorun yaşandığını ve siyasal çizginin berrak olmadığını belirten Partizan temsilcisi, kitle çizgisinin de siyasal çizgiden ayrı değerlendirilemeyeceğini söyledi. Kaypakkaya’nın ilkler geliştirdiği Kürt meselesini nasıl ele almak gerektiğine dair vurgular yapan temsilci, Kürt ulusal devrimci hareket ile ilk karşı karıya gelindiğinde onun karşı devrimci olarak değerlendirildiği hatırlatarak “bunu yaparken de ulusal hareketin hangi düşman saflarında yer aldığına dair bir belirleme yok, hangi kitle tabanına dayandığına dair bir vurgu yok, burada bir devrim olacaksa Kürt ulusunun nasıl bir çıkarı var, bu yok. Ama öznel yaklaşımlarımıza dayanarak onu karşı devrimci ilan ediyoruz” dedi.
Daha yakın tarihe gelindiğinde bu öznel yaklaşımların kadın ve LGBTİ hareketine dair de benzer bir olumsuz ve öznel yaklaşım içerisine girildiğini de hatırlatan temsilci “Oysa devrimden çıkarı olan her kesimin ortak kesim noktası olarak KP’yi düşündüğümüzde, bir KP’nin bu kesimleri örgütleme, sistemden kopuşunu gerçekleştirme gibi bir görevi var” dedi.
Taktik ve ittifaklar meselesindeki hatalı yaklaşımlara da değinen, TC devletinin “diz çöktürme” politikalarını belirterek devletin bu politikalarının da artık yeterli gelmediğini söyleyen temsilci, son dönemde yaşanan gelişmelerin işçi sınıfına duyulan ihtiyacı artırdığına vurgu yaparak konuşmasını sonlandırdı.
Yoğun tartışma ve sorularla gerçekleşen serbest kürsünün ardından panel daha sık biraraya gelme temennileriyle sona erdi.