Yumuşama, Normalleşme mi!?
“Bu yeni ”yumuşama” veya ”normalleşme” sürecini başlatmak isteyen cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın ise planlarından birininki en önemlisinin ülkedeki devrimcilerin ve Kürdistan’daki mücadeleye yönelik olası daha sert yönelimlere karşı hakim sınıf klikleri arasındaki safları sıklaştırma hazırlığı olarak görülmelidir.”
24 Mayıs 2024
31 Mart yerel seçimlerinden birinci parti olarak çıkan CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel, “siyasette yumuşama”dan bahsederek siyaset iklimindeki çatışmayı müzakereye dönüştürmek istediklerini basına açıkladıktan sonra cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’dan görüşme talebinde bulundu. Bunun üzerine AKP’nin başı R.T.Erdoğan, Özel’in talebini kabul ederek görüşmenin en kısa bir sürede yapılması, randevunun ayarlanması için kaleminin devreye gireceğini iletti. Erdoğan, 31 Mart’taki yerel seçimlerden aldıkları yenilgiden dolayı çevresindeki dağılmayı toparlamak, zaman kazanmak, fırsat bu fırsat ”Yeni Anayasa” yapma çalışmalarına Özel vasıtasıyla CHP’yi ortak etmek için geçmişte olduğunun tersine CHP ve onun başı Kılıçdaroğlu’na karşı kullandığı dili terk ederek toplantı için randevuyu AKP genel merkezinde verdiğini kalemi vasıtasıyla CHP Genel merkezine iletti. Ve Erdoğan ile Özel 2 Mayıs Perşembe günü 8 yıl aradan sonra AKP Genel Merkezi’nde biraraya geldi. Toplantıda AKP Genel Başkanvekili Mustafa Elitaş ile CHP İstanbul milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi Namık Tan da hazır bulundu.
Görüşme, sekiz yıl sonra yapılan ilk görüşme özelliğini taşırken ana gündem maddesinin yeni Anayasa çalışmaları olduğu basına sızdırıldı. Gerçi toplantıya gitmeden önce basınla görüşmelerinde CHP’nin gündemindeki konu başlıkları arasında hayat pahalılığı, emekli aylıkları, Gezi tutukluları, 1 Mayıs Taksim yasağının yer aldığı açıklanmıştı.
1 saat 35 dakika sürdüğü ifade edilen görüşmeden sonra ortak bir açıklama yapılmadı ama AKP Başkanvekili Elitaş; ”İyi bir görüşme oldu, görüşmeler devam edecek, cumhurbaşkanımız en kısa sürede CHP Genel Merkezine iade-i ziyaret yapacak” şeklinde bir açıklama yaptı.
CHP Genel Başkanı Ö.Özel, 7 Mayıs’ta da MHP Genel Başkanı Bahçeli ile görüşme gerçekleştirdi. Özel yaptığı bu görüşmeler için “normalleşme” girişimi demektedir. Hemen arkasından da R.T.Erdoğan, bu görüşmeleri olumlarken ardından da ”Özgür Özel’in bu adımları atmasıyla siyasetin ülkemizde çok daha yumuşama dönemine girdiğini görüyoruz” diye açıklamalarda bulundu. Erdoğan’ın bu açıklamalarından hemen sonra yazılı ve sözlü medya, siyasette ”yumuşama” kavramını çokça kullanmaya başladı.
CHP ile AKP’nin ”yumuşama”, ”normalleşme” adıyla basına ve halka vermek istedikleri mesajın aslı, son seçimlerde ve sokakta ortaya çıkan kitlelerin sorgulayıcı tavırları ve devrimci, sol yapılara yönelmelerinin önünü kesme politikalarından başka bir şey değildir.
AKP-MHP iktidarı, 31 Mart seçimlerinde görüldü ki, kitle desteğini kaybetmektedir.
Kitleler arayış içerisindedir. Devletin kurucu partisi CHP, işçi ve emekçilerin tepkisini sadece sandıkta değil sokakta da arkasına alma planları yapmaktadır. Kitlelerin içinde bulundukları duruma yönelik tepkilerini nedeniyle düzen dışı sol, devrimci yapılara yönelmesini engelleme ve kendi arkasına yedekleme ve iktidar dalaşına mal etmek istemektedir. Yani sandıkta hakimiyet sağladığı gibi sokakta da hakim olmak istemektedir. Bu anlamıyla da kitlelerin düzene olan tepkisini düzen sınırları içerisine hapsetme görevini gerçekleştirmek amacındadır.
Bu yeni ”yumuşama” veya ”normalleşme” sürecini başlatmak isteyen Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın ise planlarından birinin ki en önemlisinin ülkedeki devrimcilerin ve Kürdistan’daki mücadeleye yönelik olası daha sert yönelimlere karşı hakim sınıf klikleri arasındaki safları sıklaştırma hazırlığı olarak görülmelidir. Zap, Avaşin ve Haftanin’deki saldırı ve çatışmaların, Rojava’ya yönelik işgal planlarına bir devlet partisi olarak CHP’yi ve arkasındaki kitleleri daha fazla dahil etme planları olarak okumak gerekmektedir.
1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak isteyen devrimcilere yönelik tutumda ”yumuşamadan” eser yoktu. Şiddet ve işkenceli gözaltılar, 1 Mayıs’tan sonra evlere yönelik baskınlar ve gözaltılar vardı. 252 ilerici, devrimci gözaltına alındı, 50 devrimci tutuklandı. Kobane davası sonuçlandı. Kürt siyasetçilere cezalar yağdı. Selahattin Demirtaş’a 42 yıl, Figen Yüksekdağ’a 30 yılı geçkin hapis cezaları verildi. AKP iktidarı, elinde bulundurduğu yargı vasıtasıyla bu kararlarla yetinmeyerek, bu kararlar HDP’ye açılan kapatma davasında kullanılacaktır. DEM Parti’ye yönelik bir kapatma davası için de kullanılabilir. Devamında 18 Mayıs’ta komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı anmak isteyen gençler işkencelerden geçirilerek tutuklandı.
2015 yılında yaşananların gelişmiş bir tekrarı ile karşı karşıyayız diyebiliriz. 2015’in 7 Haziran’ında yapılan seçimlerinde AKP yenilgi almıştı. Ama uyguladığı güvenlikçi politikalarla –ki IŞİD’çiler katliamlar gerçekleştirerek AKP’nin politikalarına destek sunmuşlardı– Kasım seçimlerinde tekrar iktidar olacak oyları toplamışlardı. Bugün açısından da ”yumuşama” politikası adı altında CHP’yi de yanlarına alarak devrimcilere, Kürtlere, muhaliflere yönelik saldırıları üst boyuta taşıma, ”sivil Anayasa” yapma planları yapmaktadır.
Ekonomide yeni kemer sıkma politikaları
Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketini Cumhurbaşkanı Yardımcısı C.Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı M.Şimşek’in katılımıyla düzenlenen bir toplantıyla kamuoyuyla paylaşıldı. Maliye ve Hazine Bakanlarının ekonomik tasarruf paketleri açıklamalarında her zaman eğitim, sağlık gibi temel kamu istihdamının daraltılmasının gündeme getirildiği uygulamalar olmuştur. Ama ne yazık ki devlet bütçesi içerisinde önemli bir yer tutan müşteri garantili projelere (ödemeleri dolara bağlanmış, üzerinden araç geçsin veya geçmesin köprüler, otoyollar, yolcu inmeyen havalimanları) harcanan milyarlarca dolarlar, Saray’ın harcamaları, örtülü ödenek harcamaları, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bol keseden harcamaları vb. gibi alanlara ilişkin nedense hiçbir tedbir almak Hazine Bakanlarının akıllarına gelmemektedir. Varsa yoksa kamu çalışanları, memurların kemer sıkmaları istenir.
Maliye ve Hazine Bakanı M.Şimşek’in açıkladığı bu son tasarruf programında da kamuda istihdam duracak, ücretler ise sınırlandırılacak diye ibareler yer almaktadır.
Üç yıl süreyle yeni hizmet binası alımı ve yapımının durdurulması, üç yıl boyunca emekli olanlar kadar kamuya yeni personel alınacak, esnek ve uzaktan çalışma modelleri geliştirilecek, yabancı menşeili araba kullanımı yasaklanacak, kamuda yeni araç alma ve kiralama üç yıl durdurulacak. Önemli maddeleri ise işçiler, memurlar daha fazla çalışacak, esnek çalışma ile iş güvencesi daha fazla ortadan kalkacak, asgari ücret başta olmak üzere kamu emekçilerinin maaşlarına zam yapılmayacak vb.
Evet bu açıklanan paket daha fazla yoksulluk ve işsizlik getirecek. Yeni personel alımı 3 yıl süreyle kamudan emekli olanlarla sınırlandırılması beraberinde üniversitelerden 3 yıl içerisinde mezun olacak milyonlarca gencin işsiz kalması demektir. Yani yeni işsizler ordusu yaratılıyor. Atanmayan öğretmenlere yenileri eklenecek anlamına geliyor bunlar.
Maliye ve Hazine Bakanı M. Şimşek’in açıklamış olduğu Tasarruf Paketinde Bakanın unuttuklarını, daha doğrusu olmayanları biz sayalım;
– Tasarruf paketinde Sarayın harcamaları
– Araçların geçmediği köprülerin, oto yolların geçiş ücretleri
– Cumhurbaşkanlığının yüzlerce koruma ordusu ve onlarca zırhlı aracı
– Cumhurbaşkanlığının yazlık ve kışlık saraylarıyla ilgili giderler
– Uçak inmeyen havalimanları…
Burada önemli bir konuya daha değinmek gerekiyor. Ülke içerisindeki operasyonlarda ve özellikle de Zap, Avaşin, Haftanin, Gare ve Rojava’ya yönelik saldırı ve işgallerdeki askeri harcamalar bu tasarruf paketinin hiçbir yerinde yer almıyor. Biz biliyoruz ki; bir ülkenin bütçesinin en önemli ve yüksek harcamaları savaşa harcananlardır. Ülkeleri ekonomik olarak iflasa sürükleyen savaş bütçeleridir.
Ama ne yazık ki, ülkedeki yüksek enflasyonun sorumlusu olarak ücret artışları gösterildiği için paketin hedefinin de ücret ve maaşların üç yıl boyunca baskılanması olduğu anlaşılmaktadır. Asıl amaç ise milyonlarca emekçiyi düşük ücrete, esnek çalışmaya ve kemer sıkmaya zorlamaktır. Merkez Bankası ve Maliye ve Hazine Bakanlığı tasarruf için emekçinin cebine göz dikmiştir.
AKP-MHP faşist iktidarının Tasarruf Paketlerini yırtıp atmanın yolu işçilerin, emekçilerin örgütlenmesinden ve birlikte mücadelesinden geçmektedir.