İçinden geçtiğimiz Ocak ayı, Türkiye ve dünya genelinde birçok devrimcinin, kavgayı en zor şartlarda bedellerle var eden ve fedakârlıklarıyla anıtlaşan birçok yoldaşımızın yaşama fiziken veda ettiği, ancak, mücadele birikimlerini ve kan-can pahasına yaratılan değerleri ise gelecek kuşaklara devrettiği bir ay olarak bilinmektedir. Proletarya Partisi’nin Ocak Ayı’nın son haftasını “Devrim ve Komünizm Şehitlerini Anma Haftası” olarak ilan ettiği ’76 yılından beridir bu ay, şehitlerimizin kavga birikimlerinin, örnek pratiklerinin yeniden hatırlandığı ve onların mücadelelerinin öne çıkartıldığı bir ay olmuştur.
Ezilen bir halkın komünisti:
Armenak Bakır
2015 yılının aynı zamanda yüzyılın ilk büyük soykırımı olan Ermeni Soykırımı’nın 100. yılı olması vesilesiyle bu çerçevedeki yazılara ilk olarak tarihimizdeki Ermeni yoldaşları aktararak başlamak istiyoruz. Bilindiği üzere, İttihat Terakki’den günümüze kadar faşist TC tarihi, birçok soykırıma tanıklık etmiş ve kurucu ideolojisi olan Kemalizm kendisini, bu
Soykırımlar, ezilen kitlelerin kan ve savaşla bastırılması üzerine bina etmiştir. Ermeni Soykırımı da, Osmanlı’nın TC’ye evrildiği dönemde, yüzyılın ilk soykırımı olarak hayata geçmiş ve TC’nin kurucu niteliğinin kurumsallaşmasına kapı açmıştır. Bu temelde gerçekleşen bir soykırımın mağdurları olarak Ermeniler, sistemin faşist özünü en net
şekli ile deneyimlemişlerdir. Bu nedenledir ki, coğrafyamız Ermenilerin çeşitli devrimci kalkışmalarına tanıklık etmiş (Taşnaksutyan Partisi, Hınçak gibi) ve ülkemizdeki Ermeni
toplumu özellikle devrimci hareketin kabardığı yıllarda bu harekete, açık veya gizli biçimlerde (ki ülkemizdeki Ermeni toplumunun hala büyük oranda kimliklerini gizlediğini göz önüne almak gerekir) ilgi duymuşlardır. 72Manifestosu ile birlikte Kemalizm’e neşteri vurarak sistemle bağlarını koparan İbrahim Kaypakkaya yoldaşın açtığı yol da bu nlamda Ermeniler açısından ayrı bir anlam kazanmaktadır. Zira bu nedenledir ki, birçok Ermeni devrimci, mücadele mevzisi olarak, dönemin sosyalist hareketi içerisindeki yaygın Kemalizmile hesaplaşan, onun gayri Müslim düşmanı, katliamcı özünü teşhir eden çizgisi olan Kaypakkaya çizgisi ile buluşmasına vesile olmuştur. Yazı çerçevesinde anlatmaya çalışacağımız Armenak Bakır yoldaş da onlardan birisidir. “Savaş bellemişiz 13Mayıs’ı
Kalbimizde yaşar O’nun anısı ölümsüzdür partizan savaşçısı Orhan Bakır yoldaşımız canımız” (Armenak Bakır’ın şehadetinin ardından halk arasında söylenen bir türküden)
Armenak yoldaş, terzi bir anne ile tüccar bir babanın 8 çocuğundan dördüncüsü olarak dünyaya gelir. Adını Aharonk köyünde yaşamış Hınçak Partisi fedailerinden olan Armenak
Ğazaryan’dan alan Armenak, İlkokulu Amed’de, liseyi ise Surp Khaç Tıbrevank’te okumuştur. Devrimci düşüncelerle ve İbrahim Kaypakkaya çizgisi ile de burada anışmıştır. Armenak daha sonra öğretmenlik de yaptığı Surp Khaç Tıbrevank, Hrant Dink, Nubar Yalımyan, Manuel Demir gibi Ermeni devrimcileri de Proletarya Partisi’ne kazandırmıştır. Armenak, İstanbul’da bulunduğu süreçte, Ermeni Soykırımı mağduru olarak özellikle Kürdistan’da halk yaşayan “gizli” Ermenileri bulmaya çalışmış, bu temelde yine o dönem yoldaşı Hrant Dink ile bölgeye giderek çalışmalarda bulunmuştur. Daha sonra ise Ege Bölgesi’nde faaliyet yürüten Armenak, devrimci duruşu, önderlik kabiliyeti
ve fedakarlığı ile bu bölgedeki faaliyetinde efsaneleşmiştir. Ege Bölgesi’nde sorumlu üzeyde çalışan Armenak, İzmir’in dışında Uşak, Denizli, Manisa ve Ege köylerinde faaliyet yürütmüştür. İzmir’de gerçekleşen 2 banka soygunu eylemini planlayan Armenak’ın faaliyet yürüttüğü tüm bölgelerde, kitlelerin derin sevgisini kazandığı ise bilinen bir gerçekliktir. Buna kaynaklık eden öğeler ise Armenak’ın devrimci kimliği ile bölgede bıraktığı etkide gizlidir. Tanıyanların aktarımlarına göre Armenak, faaliyet yürüttüğü
yoldaşları ve kitlelerle kurduğu ilişkide mütevazi ve emek vermekten çekinmeyen
bir tutum içerisindedir. Birçok yoldaşı ile birlikte, köylere giderek çalışma vb. pratiklere girişmiş, gündelik yaşamında ise disiplinli ve sade bir yaşam sürmüştür. Anlatımlarda dikkat çeken, temiz giyindiği ve yanında her durumda işine yarayabilecek araç gereçleri
bulundurduğu bir çanta taşıdığı yönündedir. Bu planlı hali Armenak’ın yaşam disiplinini oturttuğuna göstergeyken bir diğer anlatı ise, Armenak’ın elbiseleri ile uyuduğu ve istediği her an uyanabilecek şekilde kendisini programladığı şeklindedir. Bu özellikleri ile yoldaşlarında hayranlık uyandıran Armenak’ın faaliyette ön açıcı yönü ise, yine faaliyet
yürüttüğü yoldaşlarınca aktarılmaktadır. Armenak’ın yasakçı-sekter bir tutum almadığı,
yoldaşlarına karşı yapıcı bir ilişkilenme tarzı geliştirdiği ve sürekli okumaya teşvik ettiği bu anlatılarda sıkça yer bulmaktadır. Bu yaklaşımı özellikle o dönem Ege Bölgesi’nde Proletarya Partisi’ne tavır alan bir grup yoldaş ile ilişkilenme tarzında görmek mümkündür. Armenak, onların eleştirilerini dinlemiş ve yeniden kazanılmaları için emek
göstermiştir. Daha sonra ise, Ege bölgesine yönelik gerçekleşen operasyonda çatışmada kolundan yara alan Armenak, düşmanın işkencede yarası ile oynaması sonucu tek kolu sakat kalmış, kendisini diğer kolunu kullanacak şekilde geliştirmiştir. Yoldaşlarının Ege Üniversitesi Hastanesi’nden yaptığı başarılı firar eylemi ile yeniden özgürlüğüne kavuşan Armenak, buradan İstanbul’a, İstanbul’dan ise Dersim-Elazığ Bölgesi’ne atanmıştır. Bölgede Ali Ağa kod adıyla faaliyet yürüten Armenak’ın bu süreci de, aradan geçen onlarca yıla rağmen hala halkın dilinde destanlaştırılarak anlatılmaktadır. Bölgede o dönem yaşanan askeri örgütlenme sorunlarında, yoğun taraftar kitlesine rağmen gerilla gruplarının örgütlenemeyişi sorununda, Armenak’ın bölgeye gidişi ile gelişme sağlanmıştır. Burada ikili bir müdahale açığa çıkmaktadır. Hem yerel örgütlülüklere
yönelik Armenak yoldaşın Elazığ-Bingöl-Dersim Alt Bölge Sorumlusu olmasının etkisi bu müdahalenin bir yanıyken, dönemin 1. Konferans önderliğinin düştüğü oportünist hatta yönelik ideolojik- politik mücadelede Armenak’ın taraf olması da diğer yanıdır. Ki,Armenak, bu nedenle ve bir teknik sıkıntıdan ötürü 1. Konferans’a katılamamıştır.
Armenak’ın 1.MK önderliği ile düştüğü tartışmalara rağmen, alt birimdeki tartışmalarda aldığı tutum ise aktarılması gereken bir diğer pratiğidir. Anlatımlara göre, Ege Bölgesi’nde çıkan hizip, Erzincan’a gelerek Armenak ile görüşmüş ve tavırlarını açıklamış, Armenak
ise kendi tartışmalarını aktarmak yerine örgütten ayrılmanın, hizipçi tutumun zararlarını anlatarak onları örgütlülük içerisinde kalmaya ikna etmiştir. Bitirmeden belirtilmesi gereken bir diğer yan ise, Armenak’ın toplam faaliyeti süresince ulusal kimliğini hiçbir
zaman unutmamış olmasıdır. Ezilen ulusun bir ferdi olarak Armenak, faaliyet yürüttüğü bölgelerde bu soruna özellikle temas etme koşullarını her zaman zorlanmış, parçası olduğu halkın Proletarya Partisi saflarına kazandırılması için çabalamıştır. Son faaliyet bölgesi olan Elazığ-Dersim bölgesinde de, Antep’e kadar uzanan bir hatta “gizli” Ermenilerle bağ kurmuş ve bu bağları ve olanakları da faaliyet çerçevesinde seferber etmeye çalışmıştır. Armenak yoldaş, 18Mayıs’ın yıldönümünde Veli Hanoğlu ile birlikte
Karakoçan’da gerçekleşecek bir askeri eylem öncesinde düşmanın kurduğu pusu sonucu şehit düşmüş, proletaryanın altınçağa yönelen kızıl yürüyüşünün köşe taşlarından birisi olarak tarihteki yerini almıştır.