O, kadının kendi prangalarını kırma cesaretinin en güzel örneklerinden biriydi.
Evliydi, iki çocuğu vardı… Ama en az onlar kadar önemli ve her geçen büyüyen, direnişin en önünde yerini almaya özlemi de.
Önce eşinden sonra çocuklarından ayrıldı.
Kolay değildi elbet böylesi bir karar vermek… Onun için de kolay olmadı ve sonrasında 1997’de, gerilladayken verdiği bir röportajda bu kararını şöyle anlattı:
“Bu kararımı verene kadar sancılar çektim belki ama biliyorum ki daha aktif bir şekilde mücadelenin içine atılmamla en başta onlar ve tüm halkımızın çocukları için savaşmış oluyorum. Onlara güzel ve özgür bir gelecek bırakmak için savaşıyorum. Savaşıyoruz. Bu ülkede analar her gün ‘bugün çocuklarımın önüne ne pişirip koyacağım’ diye düşünüyorsa, bugün çocuklar çöplerden ekmek topluyorsa, bugün çocuklar gözleri önünde analarının öldürülüşüne tanıklık ediyorsa, bugün çocuklar devletin yargısız infazlarının kurbanı olacak hale gelmişse… sadece kendi çocuklarımı düşünme bencilliğine nasıl düşebilirim?”
O kadın, o devrimci, Proletarya Partisi’nin halk ordusu savaşçısı Leyla Karakoç’tu…
1998’in 27 Eylül’ünde Tokat-Almus’ta, Dumanlı dağında TC ordusu ile girdiği çatışmada yoldaşları Bahattin Günel (Eyüp), Ümit Güner (Ümit) ve Zeynel Çapar (Bakış) ile birlikte ölümsüzleşti.
Leyla’nın bilinci, Aşkın’ın direnci ve Nurşen’in önderliği ile…
Leyla’nın ardından anıları ile birlikte mücadelesi de, direnişi de ölümsüzleşmişti ailesinde… Kimi zaman özlem kimi zaman kızgınlık ama en çok da direnişine duyulan saygı ile büyüdü kardeşleri, çocukları… Onun canını verdiği mücadelesini, direnişini sırtlananlardan biri de kardeşi Hasan oldu…
Emekçi, işçi Hasan… Sessiz, ağırbaşlı Hasan…
İstanbul’a ait ama aslında İstanbul’dan bambaşka bir semt olan 15 yaşında gerillaya katılan halk ordusu savaşçısı Aşkın Günel ve halk ordusunun Dersim komutanlarından Nurşen Aslan’ın yaşadığı, direniş esintilerini miras bıraktığı Altınşehir’in yokuşlarında gerilla talimleri yapan Hasan…
Hasan, 28 Kasım günü, devletin Dersim’de 20 yıldır giremediği ve her denediğinde başarısızlıkla, onlarca kayıpla geri döndüğü bir direniş kalesini, Aliboğazı’nı korurken Ersin Erel (Hakan) yoldaşıyla şehit düştü.
23 Kasım’da başlayan ve hala devam eden Aliboğazı’na dönük son yılların en kapsamlı operasyonu için halk düşmanları ağızlarından tükürükler saçarak, “fethetme” hırsıyla, bir taburla saldırırken; halk savaşçıları canı bedeli direnişe geçti!
Leyla’nın bilinciydi onlara can katan; Aşkın’ın direnci ve Nurşen’in önderliği…
Hasan, devraldığı direniş bayrağını can bedeli taşıdı son nefesine kadar… Ablası Leyla’dan aldığı direniş geleneğini düşmana bedel ödeterek ve bedel ödemekten çekinmeyerek sürdürdü. Ve adeta kendi yazdığı dizeleri hayata geçirdi:
“aynı ateşin altında heyecanla bekleyemeden
Ya da;
Uzanıp sert toprağa birlikte
Serin bir hozat gecesinde
Karanlık gökyüzünden yıldızları toplayamadan
Bir bir şehit düşeceğiz
Ayrı ayrı alanlarda
Yüreğimizde nice çılgınlıklar saklı kalacak…
Gözlerimizde gelecek baharların umudu paramparça
Göğsümüzden yürüyen sıcak kanla
Biz de özgürlüğümüze can katacağız…”*
* Hasan Karakoç’un facebook hesabında paylaştığı, kendine ait şiiridir. Anlamına dokunulmadan kelime hataları düzeltilmiştir.