Kaypakkaya Yoldaşın Halk Sevgisi

Kaypakkaya Yoldaşın Halk Sevgisi

“Sınıf bilinçli proleterler tam da önder yoldaşların baktığı yerden emekçilere, ezilenlere, devrime ve özgürlüğe bakmalıdır. Etrafındaki kalabalığın içinden kime, nasıl bakılacağını, hangi göz, hangi bilinç ve sorumlulukla gelişmelere yaşananlara bakılacağını, hangi sorumluluğun kendilerini beklediğini öğrenmek zorundadırlar.”

25 Temmuz 2025

İbrahim Kaypakkaya yoldaşın hamallara olan güçlü sevgisini Muzaffer Oruçoğlu’nun anlatımından yeniden yeniden anlıyor ve öğreniyoruz. Oruçoğlu Kaypakkaya yoldaşla ilgili anlatımlarda sıkça onun yoldaşlarına, toplumun en yoksulu olan insanlara gitmelerini ve öncelikle onlara bilinç taşıyıp örgütlemelerini yönünde ifadeler kullandığını görürüz.

Hamallar, çobanlar, topraksız köylüler, inşaat işçileri … kısaca en yoksullar… Kaypakkaya yoldaşın ilgi ve duyarlılığını artırdığı, gözlerini diktiği, mutlak bakılıp görülüp anlaşılması ve en başta örgütlenmesi gereken toplumsal kesimler içinde yer alanlara olan sevgisinin altında yatan nedenler elbette ki devrimcidir.

Mevcut burjuva-feodal sistemle en az ilişkisi ve bağı olan kesimlerin başında mülksüzlerin, “baldırı çıplak”ların gelmesi boşuna değildir. Yüzünü ve ilgisini devrime en çabuk çeviren, devrimi ve özgürlüğü isteyen, devrime katılan, mücadele ve örgütlenmede en fazla tutarlılık ve kararlılık gösterenler bu kesimlerdir.

Her yönüyle ezilen, derin sömürüyü iliklerine dek yaşayan sistemle ve onun ideolojisiyle en az organik bağı ve ilişkisi olanlar devrimimizin temel yapı taşlarıdır. Mülk sahibi sınıftan, onun ideolojik etki gücünden uzakta olanlar, devrim ve sosyalizm fikri ve amacına en yakın olanlardır.

Kaypakkaya yoldaş, hem kitleleri örgütlemeye başlamada hem de kuracağı devrimci örgütün temel taşlarını sağlam insanlardan döşemek amacıyla yüzünü her zaman bu yoksullara çevirdi. Bu kitleler, sömürü ve zulüm zincirinin en kalın halklarını boyunlarında ve omuzlarında taşırlar.

İnşaat işçilerinin, en kötü koşullarda güvencesiz çalışan emekçilerin, genç işsizlerin, kadın işçilerin, yoksul köylülerin emekle ve çevreleriyle kurdukları ilişki ciddi bir değerlendirme konusudur. Uzun süreler çalışıp en az ücret alanlar, en güvencesiz koşullarda esnek çalışıp yaşaya(maya)nlar bu kesimlerdir. Emeğin, dayanışma ve paylaşımın, dostluğun, örgütlenmenin değerini en fazla bu kesimler bilir. Emek ve zorluklar karşısındaki duruşu, dayanıklılık, sabır ve samimiyeti en güçlü olanlardır. Emek üzerine kurulu insan ilişkilerinde eşitliği, sömürüden ve kölelikten kurtulmanın, özgürleşmenin yolunu ararlar.

Devrimcilerin görevi

Bu devrimci mayanın sağlam işlenmesi, iyi eğitilmesi gerekir. Toplumsal çelişkilerin, sınıfsal farklılıkların farkında olanlar, ekmek ve su kadar özgürlüklere ve mücadeleye ihtiyaç duyar. Yeter ki, doğru bir bakış açısıyla sabır ve emek isteyen bir yoldaşlıkla yaklaşılsın.

Bu kesimlerin emek ve değer üzerine kurulu gözlem yetenekleri güçlüdür. Pratiğin, eylemin, tutarlılığın öğretisine fazlasıyla değer verir ve inanırlar. Proleter devrimciler alçakgönüllü, çalışkan, emeğe duyulan değer üzerinden sabır ve ikna gücüyle yaklaşırsa bu kesim örgütlenir. Bu çalışma kısa süreli olmayabilir. Yoğun bir emek ister, iğneyle kuyu kazmaya benzer. Ama bu bir sorun değildir. Zaten devrim iddiasını taşıyan proleter devrimciler, halka, işçilere, emekçilere, halk gençliğine, emekçi kadınlara giderken özgünlüklerini dikkate alarak bir örgütlenme modeli oluştururlar/oluşturmalıdırlar.

Mehmet Demirdağ yoldaş zamanında kolluk güçlerinin tazyikli su ve copuna karşı Ankara yolunda direnen tutsak ve şehit analarının direnişine bakarak “tam da buradan, bu anaların öfke ve direnişlerinin mücadelesi ve iyimserliği içinde gerçeğe bakıp anaları örgütleyeceğiz” derken oldukça haklıydı.

Proleter devrimcilerin rolü ve görevi

Sınıf bilinçli proleterler tam da önder yoldaşların baktığı yerden emekçilere, ezilenlere, devrime ve özgürlüğe bakmalıdır. Etrafındaki kalabalığın içinden kime, nasıl bakılacağını, hangi göz, hangi bilinç ve sorumlulukla gelişmelere yaşananlara bakılacağını, hangi sorumluluğun kendilerini beklediğini öğrenmek zorundadırlar. Bu örnek pratikleri başta İbrahim Kaypakkaya olmak üzere şehit düşen ya da emek harcayan tüm yoldaşlarımız somut ve eğitici pratikleriyle sunmuşlardır.

Bundandır ki, bakış açısı oldukça önemli ve tayin edici bir yerde durmaktadır. Bakış açısı devrimci, eylemci ve örgütçü olmak zorundadır. Diyalektiğin, çelişkinin yasaları penceresinden yüksek bir sorumluluk ve devrimci bir ciddiyetle bakmak zorunludur. İkinci adım olarak hangi amacın, hangi ihtiyacın yanıtı olarak bakacağız? Ve sonra en önemli soru gelir: NE YAPACAĞIZ?

Proleter devrimciliğin en temel ölçütü, doğru sorular sorabilmek ve ardından yanıt için harekete geçip eylem ve örgütlemeyle hem kendini hem de en yakınımızdakilerden başlayarak adım adım basitten karmaşığa, içe dışa doğru pratik ve emek içinde örgütlenmektir ve örgütlemektir.

Bilinç anlamaktır. Eylem ise örgütlemektir. Kendini güçlü örgütleyemen başkasını örgütleyemez. Örgüt, devrimci bilinçtir, ciddiyet, sorumluluk ve harekete geçmektir.

Parizanlar herkesten daha dikkatli, daha duyarlı, daha fazla anlamaya kavramaya çalışmak için bakmalıdır her olguya, olaya ve gelişmeye. Proleter devrimcileri diğer devrimcilerden ayırt eden, en tayin edici kriter, sözle özün, söylemle eylemin, kararla pratiğin diyalektik birliğini ve bağını somut olarak ortaya koymaktır. Yoğun emek, bilinçli ve örgütlü çalışma yürütülmeden hiçbir şey gelişmez, değişmez ve güzelleşmez.