Hayran Olunacak İnsanlar, Ölümsüzlerimiz…

Hayran Olunacak İnsanlar, Ölümsüzlerimiz…

“En büyük engelin insanın içinde saklı olduğunu bilerek devrim felsefesine sarıldılar ve herkesten fazla kendi geriliklerine, yetmezliklerine yüklendiler.”

18 Ocak 2025

Devrimin Ocak ayındayız. Bugün her şey susmalı. Bugün yalnız gerçeği gören ve korkusuzca dile getiren, bunun mücadelesini verenlerin sesini dinleyeceğiz.  Ocak ayında başını dik tutarak kavgayı sürdürenlerin, öfkelerini dağlara yazanların sesini dinleyeceğiz. Zaman geçse de unutulmayanların iddialarından, ölümsüz anılarından bahsedeceğiz. Anılarını yoksul emekçi sofralarında demleyeceğiz. Açlıktan, soğuktan zulüm altında katledilen çocukların çığlıklarını yıldızlara asarak indireceğiz paranın tanrılarını aşağıya. Bizlerden cesaretin, kararlılığın feda ruhlu devrim kavgasının daha güçlü yürütülmesinin beklendiği Ocak ayında bu, sözümüz olacak!

Şehitlerimiz, duvarlara asılı resimler ya da anılara yazılı soluk isimler değildir. Belli tarihlere sıkıştırılmış günlerde hatırlanıp, duygu ve düşüncelerin dile getirildiği sonra da başka bir tarihe dek unutulan isimler de değildir. Onlar, ağır bedeller ödeme pahasına elde edilen devrimci aklımızın birikim dolu sayfalarıdır. Her bir günümüz ve pratiğimizde, yola çıkıp karşılaştığımız her bir sorunda her daim başvuracağımız birikim ve tecrübelerimizdir. Danışacağımız bilgelik dolu, devrim öğretilerimizdir.

Şehitler, devrimin mutlak gelişim yasalarıdır. Doğru anlaşılıp ana, güne nasıl müdahale edileceğinin, geleceğin nasıl inşa edileceğinin, vazgeçilmez başvuru adresleridir. Devrim sürecinde kopan her bir halkadan geride kalan değerlerimiz ve tecrübelerimizdir.

Gücümüzden birer birer eksilen canlarımızdır, şehitlerimiz. Toprağa düştüklerine öne eğilmeyen başlarımızdır. Her gün anılıp yaşatıldıkça ölümsüzler defterine yeniden yeniden yazılan canlarımızdır. Şehitlerimiz düşüncelerine sarılıp, pratikleriyle yüründükçe yaşar ve yaşatılır. Onlar aynı zamanda her daim çoğaltılması gereken sessiz devrimci çığlıklarımız oldukça ölümsüzleşirler. Onlar, tüm zamanların ve dillerin sonu gelmeyen en anlamlı özgürlük türküleridir. Ne anıları dillerimizden ne de düşünceleri pratiğimizden eksilmeyen devrimci hafızamızdır. Şehitlerini unutan, devrimci hafızasını kaybeder ve yürümesi gereken yolunu şaşırır. Bundandır ki, ısrarla ve inatla dönüp dönüp bakmaktan vazgeçmeyeceğimiz güç ve ilham kaynaklarımızdır. Çünkü onlar, insanlığın ve özgürlüğün yüz aklarıdır.

Özgürlük dilini açanlar

Devrimciler, halkın özgürlük dilini açandır. Özgür yaşam özlemlerini dile getirenlerdir. Sadece tek tek insanları değil toplumu da dönüştüren, yürünmesi gereken yolu gösterenlerdir. Bencillik ve bireycilikten paraya dayalı dünyanın kir ve pasından kurtulan mülksüz dünyanın özgürlük savaşçıları, ünsüz yaşamın sıra neferleridir.

Devrim sürekli akan bir nehirdir. Hareketi akışkanlığı ve devinimi içinde yeniyi yaratandır. Geçtiği, dokunduğu yerlerdeki çorak toprakları yeşerten umudu bir dağ çiçeği gibi büyütendir. Devrim sömürü ve zulüm dünyasına her türlü kölelilik ilişkilerine meydan okumadır. Devrimcilik eskiye, köhnemişe ait ne varsa çürüyene inen güçlü devrimci darbedir.

Kahramanları olmayanların tarihi olmaz

Her şehidimizin kendine özgü, yaşanmış bir hikayesi vardır. Onlar bir anlamıyla sonu gelmeyen bir tarih anlatıcısıdır. Yaşarken de şehit düşerlerken de söyledikleri sayısız sözleri olan yürüdükleri yollarda iz bırakanlardır. Biz ardılları olarak onları yorulmadan anlamak, anlatmak, yaşatmak ve ideallerini sürdürmek sorumluluğunu taşıyoruz. Geride kalan her bir Partizan, şehitleri yere düştükleri yerden kaldırıp yaşatmak, silahını onurla taşımak gibi ciddi ve ağır bir sorumluluk taşır. Ne şehitlerimizi ne de silahlarını yerde bırakırız. Çünkü onlar özgürlük kavgamızda onurla yükselen devrim anıtlarımızdır. Karanlığı parçalamaya hazır ateş fitilleridir.

Önce kendini keşfeden, yaratan şehitlerimiz

Açlığa, sefalete mecbur bıraktırılmış bir toplumda ilkeli düşünme ve bunun mücadelesini verme sorumluluğu hep işçi sınıfının “dışından” proleter devrimcilere ait olmuştur. Onlar, sınıfa ve topluma bilinç taşıyarak öncülük yapmıştır. Toplumun çizili ve yazılı sınırları içine, sömürücü sınıfın öğretilerine sığmayan, köleliğe meydan okuyanlar tarafından sınıfa bilinç vermiştir. Devrimci hayal gücü ne sınırlara ne hücrelere ne de kalıplara sığar. Bundandır ki, özgürlüğü ve devrimi herkesten ve her şeyden daha güçlü isteyenler sınıfa öncülük yapabilir. İşçi sınıfını devrimcileştirebilir. Devrimcilik her yönüyle sıra dışı, özel türden olan insanların işidir. Sonu ölümle biten sınıf savaşımının sayısız zorluklarına meydan okuyan, korkusuzca düşmanın üzerine yürüyenlerin işidir.

Onlar toplumu doğru okuma sınıfları doğru çözümlemeyle kendilerini sınırlandırmadılar. Daha derine inerek sınıfın mücadele yasalarını anlamaya, çözümlemeye çalışarak dizginsiz bir merakla kendilerini devrim davasına adadılar. Önyargısız, dogmasız bir şekilde okudular. Sonra okudukları, öğrendikleri üzerinde düşünüp çözümleme ve planlama yaptılar. Planladıklarını pratiğe, düşüncelerini eyleme geçirdiler. Devrimin yıkılmaz illegal örgütünü yarattılar. Bilinçle yıkmanın, örgütle yaratmanın öncülüğünü yaptılar. Gittikleri ve geçtikleri her yerde ışığı, umudu, özgür geleceğe olan inancı devrime olan güveni götürdüler.

Görüp farkına vardılar ki, toplumun önemli bir bölümü sessiz çığlıkların sahibidir. Sesli haykırışları yaratarak, sarayların duvarlarını yıkan şiarları gökyüzüne ulaştırarak sessiz çığlıkların dili-sözü-eli ve eylemi oldular.

En büyük engelin insanın içinde saklı olduğunu bilerek devrim felsefesine sarıldılar ve herkesten fazla kendi geriliklerine, yetmezliklerine yüklendiler. Kendilerini değiştirip devrimcileştirdikçe sınıfı ve toplumu değiştirme gücü kazandılar. Sınıfa devrimci bir bilinç kazandırmaya çalıştılar. Bu bilincin özgürlüğe ve kurtuluşa evrilmesi için önce kendi içindeki sınırları ve zincirleri sonra toplumu kuşatan darlıkları ve zincirleri kırmanın öncülüğünü yaparak işe başladılar. Ne bir yakınma bildiler ne bir sızlanma tanıdılar.

İnsan, sorun yaşadığı oranda değil sorun çözdüğü oranda gelişip güçlenir. Şehitlerimiz toplumun sorunlarını çözen gücü oldukça gelişip olgunlaşıp öncüleştiler. İlk eğitimin devrimcinin kendisiyle başladığını bilerek işe başladılar. Kendilerini anlayıp, tanıyıp çözümledikçe dışını anlamaya ve çözmeye, değiştirmeye başladılar. İlk eğitimin militanın kendisinde başladığını bilerek ve bu gerçekliği hep akılda tutarak başladılar mütevazi öğretmenliğe.

Hiçbir emekçiden ve hiçbir şeyden umudu kesmeden sabrı ve inancı daha güçlü kuşanarak toplumsal gerçeği kabullenerek mücadele denen zorlu savaşın içine girdiler. Bu mücadelenin sonunda sayısız zorlukların, zincirin, ölümün olduğunu öngörerek devrime sarıldılar. Direniş gibi teslimiyetin, kahramanlık gibi ihanet ve kaçkınlığın, zafer gibi yenilginin, başarı gibi başarısızlıkların olabileceğini öngörerek yürüdüler. Diyalektiğin gözüyle yaşama topluma bakarak yürüdüler. Ne sözlerinden ne de yaptıklarından asla pişmanlık duydular.

Her bir devinim içinde devrimin ve örgütün bilgisine varıp mücadele içinde olgunlaştıkça sistemin kirine, bencilliğine ve kibrine karşı mücadelelerini yükselttiler.

Devrimin yılmaz sesi, özgürlüğün ışığı halkın umudu olan şehitlerimizi andığımız Ocak ayında onların hatıralarına, devrim ideallerine bağlı kalarak ana güne sarılacağız. Anılarına saygı ve minnetle …