Ermeni Soykırımı, Artsakh Pogromu ve Rojava Ermenileri
“Yoldaşlarıyla beraber DAİŞ saldırılarına karşı savaşan Nubar Ozanyan, tanıştığı Ermenilerle ilişki kurdu. Bu ilişkileri geliştiren Ozanyan ve yoldaşları müslümanlaştırılmış Ermenilerle de tanıştılar ve onlarla da bağ kurdular”
2 Mayıs 2024
Ermenilerin yüz yılı aşkın tarihi anımsandığında akla ilk gelen, 1915 Soykırımı’dır. 109 yıl önce yapılan bu soykırım Ermenilerin zihinlerinde asla yok olmamıştır. Tarihlerinin acı ve trajik bir vakası olarak iç dünyalarında yer edinmiştir.
Bu nedenle her 24 Nisan, Ermeniler açısından katledilen büyük annelerinin, büyük babalarının acıyla anıldığı ama aynı zamanda belleklerinde dirildiği bir gündür!.. Beraberinde Nisan’ın son haftası, soykırımıncı ve suçlu güruhun, devletin lanetlendiği ve yargılandığı gündür!..
Soykırımı tartışırken bir kez daha tarihi anımsamadan ve gözden geçirmeden olmuyor. Feodal-fetihçi temeller üzerinde inşa edilmiş Osmanlı İmparatorluğu, topraklarını fethettiği, zorla kendi sınırları içine aldığı, ranta bağladığı, dini baskı altına aldığı Ermeniler üzerindeki hegemonyasını 19. yüzyılda, daha katmerli ve arkaik boyutlara tırmandırdı.
Bir başka deyişle Osmanlı Devleti, son dönemlerinde tarihsel evrimin jeo-politik ve jeo-stratejik yapısına ayak uyduramadığı gibi, toplumsal gelişmenin önünde engel de teşkil etti. İmparatorluğun sınırları içinde ulusal yapıya kavuşan toplumlara ayak bağı oldu. Onlar üzerindeki baskı, saldırı ve katliamları tırmandırdı. Önceleri Osmanlı İmparatorluğu’nun hükmü altında olan Ermeniler, ulusal muhtevaya kavuştuklarında çifte baskı ve zulüm altına alındılar.
Hristiyan oldukları için Osmanlı İmparatorluğu’nun dini diktatörlüğü altında olan -Rumlar, Süryaniler gibi- Ermeni toplumu, daha sonra ulusal varlıklarının da reddedildiği diktatörlük altına alındılar. Kendilerini ulus olarak ihya edemediler, dile getiremediler. Ulusal yapılarına baskı ve zulüm uygulandı.
Uluslaşmaya yabancı olan II. Abdülhamit monarşizmi ve devletin son dönemlerindeki İttihat ve Terakki meşrutiyeti ile tahakküm daha katmerli boyutlarda uygulandı. Bunun sonucu soykırım planlanarak yapıldı. I. Emperyalist Paylaşım Savaşı ortamında Ermeni erkekler, askerlik kisvesiyle Amele Taburları’nda toplandı. 24 Nisan 1915’te Ermeni aydınlar tutuklanmaya başladı. Ve tüm bunların akabinde Ermeni kadınları, çocuklar, yaşlılar zoraki tehcire çıkarıldı. Böylece Ermeniler etkisiz hale getirildi ve ardından soykırıma gidildi. Bu soykırım İslamlaştırma ve Türkleştirme doktrini ile hayata geçirildi.
Artsakh Tehciri ve Pogromu
Sovyetler Birliği’nde Stalin’in ölümünden sonra iktidarı ele geçiren modern-revizyonistlerin, sosyalizm kisvesiyle uyguladıkları bürokrat devlet kapitalizminin, 1989-91 yıllarında açıktan klasik kapitalizme geçmesi sonucu ayrı devletler kuruldu. Daha modern-revizyonizmin döneminde oluşmaya başlayan sorunlar, ayrı devletlere gidilmesiyle beraber, burjuvazinin pazarlara rakipsiz sahip olma dürtüsü ve sınırlarını tek yanlı genişletme histerisi açık bir şekilde su yüzüne çıktı. Bunun sonucu
Ermenistan ile Azerbaycan arasında oluşan sorunlar ve çelişkiler, iki ülkeyi karşı karşıya getirdi. Azerbaycan yönetimi, coğrafi olarak kendi sınırları içinde olan ama nüfusun çoğunluğunu oluşturan Artsakh (Dağlık Karabağ) topraklarındaki Ermenilerin varlığını göz ardı ederek ve tek yanlı olarak kendi yönetimi altına almak istedi. Ermenilerin varlığı reddedildi.
Binlerce yıl Artsakh’da yaşayan Ermeniler, topraklarından tasfiye edilmeyi kabullenmediler. Azerbaycan yönetiminin aldığı kararı tanımadılar. Onların inkarcı, ilhakcı ve Ermenilerden arındırılması kararına ve girişimine karşı pratikte tavır aldılar. Bunun üzerine Artsakh Ermenileri ile Azerbaycan yönetimi arasında çatışmalar yaşandı. Artsakh Ermenileri, yakın döneme kadar kendi topraklarında yaşadılar.
Ancak son dönemlerde Artsakh sorunu bir iç sorun olmaktan çıkıp, uluslararası bir sorun halini aldı. Azerbaycan’dan çıkarılan petrol ile uluslararası mevcut durum sonucu, emperyalist ve çıkarcı devletler Azerbaycan saflarında yer aldılar. Bunun üzerine Azerbaycan yönetiminin Artsakh’ı hedef alan saldırıları Rusya, Türkiye, İsrail yönetimleri tarafından desteklendi. ABD ve Avrupa emperyalistleri de Azerbaycan saldırılarına sessiz ve kayıtsız kaldılar. Böylece Artsakh işgaline onay ve destek verildi. Böyle bir savaşa hazır olmayan ve yalnız bırakılan Ermenistan yenildi.
Ve bu saldırı ve işgalin bedeli Artsakh Ermenilerine çıkarıldı. Binlerce yıl yaşadıkları topraklardan zorla çıkarıldılar. Yüz yıl önceki soykırımda uygulanan tehcir, bu kez Artsakh Ermenilerine reva görüldü. 130 bin Ermeni tehcirle binlerce yıl yaşadığı topraklardan tehcir edildi. Tüm varlıklarına ve yarattıkları değerlere el konuldu.
Ermenilerin Artsak’da izleri silinmek isteniyor. Bunun için toprakları, işyerleri, evleri, okulları, kiliseler ve tüm sosyal ve kültürel varlıklarına el konularak tümden tasfiye edilmeleri hedefleniyor. Karabağ’dan tarihsel olarak izleri silinmek isteniyor. Yarattıkları değerlerden bunun için men edildiler. Bunun sonucu uygulanan tehcir, pogrom ve kültürel soykırımla, Artsakh Ermenileri tasfiye edilmek ve yarattıkları tarihi izlerin tümden silinmesi hedefleniyor.
Alınan bu kararlar tüm dünyanın gözü önünde emperyalistlerin ve işgalci devletlerin onayı ve desteği ile yerine getirilmiştir. Artsakh tehciri ve pogromunun arkasında sömüren, talan eden, işgal eden tüm gerici devletlerin bu emelleri de vardır.
Tüm bunlar kısa bir dönem içerisinde gerçekleştirilmiştir. Her şeye karşın Artsakh sorunu gündemden düşürülmemelidir.
Rojava’da Ermeni örgütlenmesi
Bilindiği gibi 2011’de Suriye ve Rojava topraklarına saldırı yapıldı. Saldırıyı yapan IŞiD, El Nusra, ÖSO gibi çetelerdir. Bu çetelerin arkasında birbirleriyle dalaş, talan ve hegemonya kavgası yapan devletler vardır. Ancak bu saldırılara karşı Rojava’daki halklar güçlerini birleştirdiler ve kararlı bir mücadele verdiler. Kürtler, Araplar, Süryaniler, Kıldaniler, Ermeniler, Türkmenler oluşturulan QSD (Demokratik Suriye Güçleri) saflarında yer aldılar. QSD içinde en etkin güç, çoğunluğu oluşturan Kürtlerdir.
Bu savaş içerisinde Rojava Ermenileri de yer aldı ve örgütlenmeye gittiler. Bu örgütlenmenin başını çekenlerden biri Nubar Ozanyan oldu. Yoldaşlarıyla beraber DAİŞ saldırılarına karşı savaşan Nubar Ozanyan, tanıştığı Ermenilerle ilişki kurdu. Bu ilişkileri geliştiren Ozanyan ve yoldaşları müslümanlaştırılmış Ermenilerle de tanıştılar ve onlarla da bağ kurdular. Ozanyan, verilen bu mücadelede Ermenilerin yer almasını ve asimile edilen müslümanlaştırılmış Ermenilerle ilişki kurularak Ermeni kimliğinin geliştirilmesini savundu.
Bu doğrultuda faaliyet ve örgütlenmenin pratik adımları atılmaya başladığında, Nubar Ozanyan şehit düştü. Ancak ondan, kavgayı devralan yoldaşları kararlaştırdıkları mücadeleyi ve örgütlenmeyi devam ettirdiler. Nitekim Nubar Ozanyan Taburu kuruldu. Giderek sayısı artan Tabur, Tugaya dönüştü. Bağ kurulan gençler askeri olarak örgütlendi ve çetelerin saldırılarına karşı savaşta aktif yer aldılar. Ve günümüzde bu mücadele devan etmektedir.
Bir diğer çalışma alanı da Ermeniler içinde yapılan kitle faaliyetleridir. Bunun için de çeşitli kurumlar oluşturularak mücadele sürdürülmektedir. Bu kurumlar, Rojava Ermenilerinin sorunlarını, taleplerini dile getirme; bu sorunlara çözüm bulmakta, hak ve talepleri doğrultusunda faaliyet yürütmektir. Örneğin Ermenice kurslarla -özellikle müslümanlaştırılmış Ermenilerin- dilini öğretmek, kültürel yapısını geliştirmek amaçlanmaktadır. Rojava’daki Ermenilerin mevcut çalışması desteklenmeli ve daha geniş kesimlere duyurusu yapılmalı, halkla bağlar kurulmalı ve bu bağ geliştirilmelidir.