Bilinç ve örgütlenme sınıf savaşımının iki temel, vazgeçilmez gelişim öğesidir. Sağlam devrimci bilincin ışığında örgütlenme gerçek olmaya başlar. Her sınıfın örgütlenmesi gibi devrimci bir partinin örgütlenmesi de öncelikle önderliğin örgütlenmesidir. Önderliği örgütlenmeyen bir parti örgütlenemez. Devrimci ideoloji, bunun yol göstericiliğinde hazırlanan program, belirlenen strateji ve izlenecek yol olan tüzük, devrimci örgüt yaratmak açısından önemlidir. Ancak bütün bu önemli, temel öğeleri maddi bir güce-enerjiye dönüştüren, bir çizgi haline getiren ise önderliktir. Yani komuta ve kumanda merkezidir. Yani beyindir. Bu örgütlendiği oranda parti örgütlenmeye başlar, kalıcı ve etkili hale gelir.
Devrimci önderlik “ideolojik-politik-stratejik” önderlikle “örgütsel-pratiksel-taktiksel” önderliğin birleşimidir. Bunları birbirinden koparmak-ayrıştırmak önderliği tek ayak üzerinde yürütmek demektir. Aynı şekilde “ideolojik-politik-stratejik” önderliği başka, “örgütsel-pratiksel-taktiksel yürütücü” önderliği başka kadrolara yükleyerek önderlik yapmaya çalışmak, teoriyi pratikten kopartmaktır. Teori ve pratik arasındaki her kopma, yaşanan her kırılma oportünizmi besler. Çok zaman yapılan ve yapılmakta olan bu tarz hatalı önderliktir. İdeolojinin-politikanın bir kenara bırakılarak önderliğin örgütsel-pratiksel yönü ele alınarak yürütülmeye çalışılması sonucu ne komiteler ne de belirlenen hedef kitleler örgütlenir. Ne bilinç derinleşir ne örgütlenme gelişip yaygınlaşır. Bu tarz yapılan-yürütülen çalışmaya devrimci önderlik denmez, burjuva yöneticilik-“idarecilik” denir. Bu şekilde devrimci pratik değil ancak “dar pratik” örgütlenir. Var olanla idareye edilmeye çalışılır. Randevudan-randevuya koşarak kişilerle ayaküstü günlük-pratik görevler üzerinden görüşmeler yapan, çalışmayı bu tarzda yürüten “yöneticilik”, dar pratikçi tarzdan kurtulamaz.
İdareci-yöneticilik (burjuva-bürokrat önderlik) sorumlusu olduğu komitenin üyeleriyle birlikte komite içinde somut görevler alarak çalışmaz. Ortaya çıkan-yaşanan sorunların çözümü için yoldaşlarıyla birlikte çözüm aramaz. Çünkü bu tarz devrimci önderlik, yoğun kolektif emek ve çalışmaya ciddi kafa yoruş gerektirir. Yani devrim davasına bağlılık gerektirir. Risk almayı, bedel ödemeye hazır olmayı şart koşar. Ateşin içinde, çatışmanın ortasında olmayı ve en önemlisi amaca yüksek bağlılığı gerektirir. Oysa diğer tarz olan küçük burjuva “idareci-yöneticilik”te devrim davasına bağlılık, sosyalizme olan inanç ciddi bir şekilde kırıldığı için kolay ve rahat olan tercih edilir ve bedelsiz risksiz “yöneticilik” yolu yani kolay olan seçilir.
İdareci-yönetici, komite içinde nasıl çalışır? Devrim ve sosyalizm davasına bağlılığı olmayan yönetici, komite dışında ayaküstü görüşmeler yaparak pratik “önderlik” yapar, yaptığını zanneder. Bu tarz çalışmayla komiteler ve kadrolar devrimci temelde örgütlenmez. Kitleler de örgütlenmez. Proletarya partisinde kendini ustaca gizleme başarısını gösteren küçük burjuva yöneticiler bu tarzda “idarecilik-yöneticilik” yapıyor. Çalışmaları tam bir “amir-memur” tarzında yürütüyor.
Bu tarz yürütülen burjuva yöneticilik-idarecilik, örgütü kitlelerden-sınıf savaşımından kopartır. Bürokratlaştırır. Yozlaştırır. Sınıf savaşımından uzak, ona yabancı, risk almaktan kaçan, bedel ödemekten çekinen yönetici, örgütü değil kendini korumayı esas alır. Bu sahte önderlik tarzıyla sınıf savaşımında elle tutulur hiçbir şey örgütlenmez. Ne kadro ve militanlar ne de kitleler bu tarzda yapılan yöneticiliğe güven duyar. Bu sahte yöneticilik tarzıyla, aradan bir çeyrek asır geçmesine rağmen bırakalım sağlam bir komite kurmayı etrafında sağlam güvenilir devrimci kalmaz. Arkasında enkaz, gerisinde yıkım bırakmaktan başka bir şey yapmaz. Bir değirmenci gibi çalışarak yoldaşları ve halkı öğütür. Yoldaşlarını ve halkı devrimden-sosyalizme olan inançtan soğutur ve örgütten uzaklaştırır.
Komite sorumlusu yöneticiler aldıkları kararları pratiğe uygulamak için “yaptıkları işe derinlemesine ve somut olarak bizzat girişmezlerse temel noktalarda başarı elde edip tecrübe kazanıp, bu tecrübeyi diğer birimlerde yol göstermede kullanmazlarsa” hiçbir başarı elde edemezler. Kısa süreli rastlantıya dayalı bazı sonuçlar elde etse de sınıf ve çalışma karnesinde sürekli “zayıf-pek zayıf” notlar almaktan kurtulamaz. Bu tarz yöneticilikle bırakalım devrimci bir örgüt yönetmeyi “bir futbol takımı-folklor ekibi-apartman yöneticiliği” bile yapılamaz.
Sınıf savaşımının, hareketin örgüt biliminin yasaları hakkındaki bilgilerin yön vermediği yerde kendiliğindencilik-dar pratikçilik-dağınıklık ve örgütsüzlük yön verir. Sınıf savaşımına oportünizm yön verir. Oportünizmin yön verdiği her şeyde dağınıklık-düzensizlik-örgütsüzlük etkin hale gelir. Çünkü komite sorumlusu sınıf savaşımının içinde, ortasında, merkezinde değildir. Uzağında, kıyısında kaçamak ve korkakça dolanır durur. Kendi pozisyonunu güvence ve koruma altına alacak şekilde konumlanır ve mevzilenir. Sınıf savaşının, partinin, kadro ve savaşçıların ihtiyacına-görevlerine sorunlarına, gelişimine yanıt ve çözüm olacak şekilde değil tamamen kendi bencil ve bireyci çıkarları doğrultunda konumlanır. Burada esas alınan sınıf savaşımının ve partinin, kitlelerin ihtiyacı-görevleri gelişimi değildir. Esas alınan bürokrat burjuva idarecinin-yöneticinin bireysel çıkarıdır. Bu tarz yöneticilikle, var olan statüko korunur, devam ettirilir, o ana kadar yapılanların tekrarı yapılmaktan başka bir şey yapılmaz. Var olanla idare edilir, etrafta devrimci, canlı-diri bir şey kalmaz. Sürecin sonunda elde var olan kadro ve militanlar statükocu bürokrat burjuva önderlik altında ciddi gerileme-kırılma-moralsizlik-güvensizlik yaşayarak dağılma yaşar.
Var olanı devam ettirme-idare ettirme amaç olunca, doğallığında “uzlaşmacılık” esas çizgi haline gelir. Statükonun devamını isteyen bürokrat yöneticilik-idarecilikten rahatsızlık duymayanlarla UZLAŞIR, rahatsızlık duyan, eleştiren, karşı çıkan, süreç içinde yapılan ve yapılmakta olanlarla UZLAŞMAYAN ise sekter, yıkıcı, dışlayıcı tarzda EZMEYE çalışılır! Kankalarına, ahbap çavuşlarına LİBERAL, görevini yapan savaşan-devrimcilere ise SEKTER bir politika izler. Yanındaki dalkavukları pohpohlar, savaşan-devrimcilik görevlerini yapanları ise itibarsızlaştırmak için her türlü çirkin, yalan ve dedikoduya başvurur.
Bu tarz yöneticiliğin egemen olduğu örgütte “devrimci eleştiri-özeleştiri”, “hesap verme-hesap sorma” YOKTUR. Zıtların birliği ve mücadelesi temelinde sınıf savaşımının temel yasası olan “düşmanı imha etmek için elinden geleni yapmak” anlayışıyla burjuva ideolojisine-alışkanlık ve kişiliklerine karşı mücadele ederek devrimci dinamizmi güçlendirmek, gelişim ivmesi kazandırmak yerine İKİYİ BİR ETMEK, örgüt dışında ve içinde BURJUVA OLAN HER ŞEYLE UZLAŞMAK esas alınır. Liberalizm egemen bir çizgi olarak burjuvaziyle uzlaşarak, yaşa-yaşatçılık devam ettirilir. Bu örgütsel çizgi altında örgüt-kadro-savaşçılar çürümeye, bozulup yozlaşmaya başlar. Alt-üste, üst kendi içinde ciddi güvensizlik yaşar. Eleştiri-özeleştirinin egemen bir gelişim çizgisi olarak görünür olmadığında dedikodu, arkadan iş çevirme, güvensizlik, dalkavukluk alır başını gider. Birbirleri hakkında en sert eleştiri-değerlendirmeyi yapanlar, dün karşı çıktıklarına bugün boyun eğerek kabul edenler, örgütü çürütmekten bozup yozlaştırarak, burjuva kulübüne çevirmekten öteye bir adım atamazlar. Bu tarz yöneticiliğin egemen olduğu örgütte yoldaşlık yoktur, zira yaşamasına müsaade edilmez. Örgüt süreç içinde bir avuç burjuva yöneticinin “şirketi-apartmanı-konak ve bahçesi” durumuna gelir. Örgüt konak olur, yoldaşlar memur, yöneticiler ise amir-şef olur. Çünkü ideolojik-politik-kültürel-yönetsel olarak burjuvaziyle UZLAŞILAN örgütte bireysel çıkarlar esas alınır, örgüt geçim ve yaşam kapısı haline gelir.
Devrimci savaş, örgütün savaş çizgisi, düşmanı imha etme amaçlı anlayış-konumlanma-mevzilenmenin örgüt çizgisi haline getirilmediği, devrimci eleştiri-özeleştirinin, yoldaşlığın özü olarak kabul edilmediği bir örgüt isterse tabelasına KOMÜNİST yazsın statükoculuktan-dogmatizmden-burjuva yöneticilikten kısacası tasfiyecilikten kurtulamaz.
* Fotoğrafta yer alan “boss” patron, “leader” lider anlamına gelmektedir. Yazımız konusuna bağlı olarak da “boss” idareci-yöneticilik, “leader” devrimci önderlik olarak ele alınabilinir.