Emperyalistlerin Militarizm Politikaları Neticesinde, Güncellenen Zorunlu Askerlik!
“Başta Almanya olmak üzere, diğer Avrupa ülkelerinde emekçilerin cebinden gasp edilen milyarlarca Eurolar, zorunlu askerlik ve silahlanma harcamalarına ayrılıyor.”
15 Haziran 2024
Kapitalist emperyalist sistem; işgal savaş ve sömürü politikalarını hayata geçirmek için, militarizmi bir siyaset olarak her daim gündemde tutmuş, tutmaya devam etmektedir.
Geçmişten günümüze dek, yaşanan emperyalist savaşlarla dünya üzerindeki paylaşım tamamlansa da kapitalist-emperyalist sistemin doğasında mevcut olan sömürü, rekabet ve aşırı üretim çelişkisiyle hegemonya politikaları, onları yeniden paylaşılan pazarlar üzerinden savaş ve çatışmalara getirmiş bulunuyor. Bu anlamda, günümüzde yaşanan mevcut çatışma ve savaşlar 3. dünya savaş tehlikesini yakınlaştırmış bulunuyor. Çeşitli coğrafyalarda bölgesel düzeyde yaşanan savaşlar neticesinde, birçok pazar el değiştiriyor. Ve güç üstünlüğü olan emperyalistler yeni pazarları ele geçiriyorlar.
Bu gerçekler doğrultusunda, egemen sistemin temsilcileri her yıl düzenli şekilde, zirveler ve konferanslar örgütleyerek toplanıyorlar. Bu buluşmaların en önemlilerinden biri, ‘Münih Güvenlik Zirvesi’ adı altında yapılan, militarist NATO zirvesidir. Bu anlamda, Münih Güvenlik Konferansı; savaş, işgal ve saldırı politikalarını hayata geçirmek amacıyla, çeşitli kararların alındığı ve 1963’ten bu yana her yıl düzenli olarak yapılan çok önemli uluslararası bir toplantıdır.
Bu zirve, “Soğuk Savaş” döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini tartışmak, sosyalizmin dünya işçi sınıfı ve halklarının gözünden düşürmek ve sosyalizmin nasıl yıkılabileceğini tartışmak için, Almanya’nın inisiyatifi ile başlatıldı. Ancak, Rusya’da sosyalizmde geri dönüşlerin yaşanması ve sonrasında Rus Sosyal Emperyalizmine dönüşmesinin akabinde biçim ve içerik değiştirerek emperyalist sistemin kendi arasındaki rekabet ve pazar çatışmasıyla birlikte, mevcut gelişme ve değişimlere paralel olarak kapsamı genişledi.
Başka bir deyişle ilk olarak SSCB’ye karşı kurulan oluşum sonrasında emperyalistler arasındaki hegemonya dalaşında bir kliğin temsilcisi haline geldi.
Gelinen aşamada; Münih Güvenlik Konferansı, NATO güçleri ve yandaşlarıyla toplanarak, rakip emperyalist güçlere karşı; ekonomik, politik ve askeri olarak, caydırıcı ve önleyici kararların alındığı, başka coğrafyalarda yeni savaş ve işgal hareketlerinin nasıl olacağına dair tartışmalar yürütüyor.
Burası, stratejilerin çizildiği ve ezilen ulus ve halkların geleceğini tahakküm altına alan, diğer yandan, egemen sermayenin sınırsızca önünü açan, emperyalist savaş, silahlanma ve savunma odaklı militarist konularla dolu gündemlerle toplanıyor.
Bu anlamda, bu yıl Münih Güvenlik Zirvesinden çıkan en önemli sonuçlardan birinin, NATO ülkelerinin, yıllık bütçelerinin en az yüzde 2’sini askeri ve savunma harcamalarına ayrılması yönlü kararı olduğunu vurgulamak gerekiyor.
Geçtiğimiz yıl savunma bütçesine yaklaşık 57 milyar Euro ayıran Almanya, bu yılki askeri savunma bütçesinde bu rakam 73 milyar Euro üstüne çıkararak yüzde 2’lik hedefi buldu.
Ayrıca Alman ordusunu modernize edilmesi içinde, 100 milyar Euro da ek bir fon ayrıldı. Diğer NATO ülkeleri de askeri harcamalarını artırarak, bu yolda ilerlemeye devam ediyorlar. Bu konuda, başta Almanya olmak üzere, birçok Avrupa ülkesi, hem militarizm eksenli politikaları yükseltirken, diğer yandan da zorunlu askerlik konusunu da yeniden gündeme getirmeye başlamış bulunuyor.
Bilindiği üzere Almanya’da zorunlu askerlik 55 yıl yürürlükte kaldıktan sonra 2011 yılı Temmuz ayında kaldırılmıştı. Ancak şimdi zorunlu askerliğin yeniden yürürlüğe sokulması, Alman vatandaşı olmayan göçmenlerin de askere alınarak görevlendirilmesi tartışılmaktadır. Ayrıca iki yıl önce ayrılan 100 milyar Euro’luk bütçenin de yetmediği ve bu rakamın daha da artırılması talepler arasındadır. Böylece Federal Hükümetin militarizme ayırdığı devasa bütçeler gittikçe artıyor.
Almanya bir yandan kendi içinde giderek savaşa yönelik hazırlık bağlamında daha militarist politikalara yönelirken AB için de de benzer bir yönelimin hayata geçirilmesi için vakit kaybetmiyor. NATO Güvenlik Konferansı’nın gündeminin ve alınan kararların barışa değil, her daim olduğu gibi, savaşa ve işgale dönük olduğu gerçeği, ezilen kitleler cephesinde özellikle son yapılan toplantıyla birlikte yeniden açığa çıkmıştır.
Bu bağlamda AB ülkelerinde zorunlu askerlik ile ilgili atılan adımlar ve yaşanan gelişmeler özetle şöyledir;
İsveç, 2010 yılında zorunlu askerliği kaldırmış, ancak orduda oluşan personel sıkıntısı nedeniyle, 2017’de yeniden yürürlüğe sokmuştur. 2023 sonunda yapılan düzenlemeyle sosyal hizmet zorunluluğunun da yeniden yürürlüğe sokulması kararı alındı.
Danimarka’da, şimdiye kadar sadece 18 yaşını doldurmuş erkekler için geçerli olan askerlik zorunluluğu 2026’dan itibaren kadınları da kapsayacak. Temel askerlik eğitiminin süresinin de dört aydan 11 aya çıkarılması planlanıyor. Norveç‘te de, 2016’dan bu yana erkeklerin yanı sıra kadınların da askere başvurması zorunlu hale gelmiş bulunuyor.
Avusturya‘da, geçen yıllarda yaşanan yoğun tartışmalara rağmen zorunlu askerlik yürürlükten kaldırılmadı. 18-35 yaşları arasındaki erkekler, askerlik hizmetine uygun bulunmaları durumunda sadece altı aylık temel askerlik eğitiminden geçiyor. Vicdani nedenlerden dolayı askerlik yapmak istemeyenler ise dokuz aylık sosyal hizmette bulunmak zorunda. Kadınların orduya katılımı ise gönüllülük esasına dayanıyor.
NATO ülkelerinden olan, Letonya da Ukrayna savaşı sonrasında, zorunlu askerliği yeniden yürürlüğe soktu. Bu yıldan itibaren 18-27 yaş grubundaki erkeklere 11 aylık zorunlu askerlik getirildi.
Litvanya ise, 2008’de kaldırdığı askerlik zorunluluğunu Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinin hemen ardından 2015’te yeniden yürürlüğe soktu.
Yunanistan‘da 18-45 yaş grubundaki erkekler için askerlik zorunlu. Muharip birimlerde hizmet zorunluluğu 12 ay iken görev bölgesi ve birliğe göre istisnalar bulunabiliyor. Sınırda görevli birlikler ya da paraşütçü ve dalgıç gibi özel birliklerde görev alan askerlerin görev süresi dokuz aya iniyor, çok çocuklu ailelerin mensupları da daha kısa süre askerlik yapabiliyor. Orduda silah altına alınmak istemeyenler ise sosyal hizmette görev yapabiliyor, ancak bu seçeneği tercih edenlerin görev süresi iki katına, 24 aya çıkıyor.
Egemen güçler cephesinde bu gelişmeler yaşanırken, ezilen halkların içinde bulunduğu durum ise dünya çapında giderek yok olan doğa, büyük bir yoksulluk işsizlik ve sefalet olmaktadır. Kapitalist emperyalist sistemin, kâr hırsı uğruna, girdiği jeopolitik pazar rekabeti ve hegemonya savaşlarının doğrudan bir sonucu olarak, ortaya çıkan; işsizlik, açlık, yoksulluk, kıtlık, çevre ve doğa gibi temel insanlık sorunları ile birlikte yaşanan kitlesel göçler gün geçtikçe büyümeye devam ediyor.
Başta Almanya olmak üzere, diğer Avrupa ülkelerinde emekçilerin cebinden gasp edilen milyarlarca Eurolar, zorunlu askerlik ve silahlanma harcamalarına ayrılıyor. Avrupalı emperyalistlerin bu saldırganlık politikası, sadece dışa yönelik bir rekabet siyaseti değil. Aynı zamanda içe dönük de demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlama, kazanılmış olan hakları geri alma gibi, anti-demokratik ve baskıcı politikalar şeklinde karşımıza çıkıyor.
Sonuç olarak;
Emperyalist burjuvazi, ezilen kitleleri, baskıyla, sömürüyle, işsizlikle, açlıkla, yoksulluk ve kıtlıkla terbiye etmeye ve baskı altında tutmaya çalışıyor. Bu anlamda, dünya işçi sınıfı ve ezilen halkların en büyük umudu tarihsel dönemlerde olduğu gibi, bu dönem içinde, sokak ve mücadele alanlarıdır. Bunun için “Emperyalist savaşlara hayır’, “Savaşların yükünü kabul etmiyoruz”, “Zorunlu askerliğe hayır”, “Sömürücü emperyalist sistemin askeri olmayacağız”, “Devasa bütçeler militarizme değil; bunun yerine sağlığa, eğitime ve gençliğin geleceğini güven altına alacağı projelere ayrılsın” gibi somut sloganlarla; sokakta gençliğin, çocuğunu askere göndermek istemeyen anne-babanın ve ezilen kitlelerin sesi olmalıyız.
Tüm bu saldırılara karşı, geniş demokratik güçlerle birlikte hem lokal hem enternasyonal alanda, anti-faşist, anti-emperyalist mücadeleyi büyütme zamanıdır.