Tarihte yaşanmış bazı acı dolu olaylar vardır, yıl dönümleriyle sınırlı bir gün olarak anılamaz, olayın gerçekleştiği şehirle hatırlanamaz tek başına. Dersim, Maraş, Sivas katliamları sadece mekan olarak değil, dinmeyen acıların tarihe mal olduğu yerler olarak hafızalarımıza kazınmıştır.
2 Temmuz 1993’te Pir Sultan Abdal şenliklerine katılmak için Sivas’a giden 33 aydın ve sanatçı gün ortasında herkesin gözü önünde faşistler tarafından diri diri yakılarak katledildiler. O gün yanan sadece canlar değildi; türküler, şiirler, yürekler yakıldı. Umutlar yangın altında bırakılarak kül edilmek istendi. Gözü dönmüş bir karanlığın içinde yıkılmak istenen “halk ozanları heykeli” değildi. Aydınlık ve insanlıktı.
Karanlığın aydınlığı alevler içinde boğmak istediği kara gündür 2 Temmuz. O gün özgürlük fikri aydınlık düşler faşistler tarafından yok edilmek istendi. Kuşatılan aydınlar, sanatçılar değildi sadece, özgür gelecekti kuşatılmak istenen. Yakılan, yıkılan yoksul emekçinin, çocukların bedenleriydi.
TC devletinin tarihten günümüze aydın, sanatçı, devrimci, Kürt ve Alevi korkusu hiç bitmemiştir, tükenmemiştir. Korkularını yangın ve yıkmayla, talan ve yağmayla gidermek isteyenlerin unuttukları bir şey vardı ki; halklarımız küller içinde umudu, ölümün altında yaşamı büyütüp çoğaltmayı tarihinden ve yaşadıklarından öğrendi. Tarih bir bellek olduğu kadar, bir öğretmendir de. Tarih küller içinde yaşamı, yaratmayı, mücadele etmeyi öğrenmektir.
Katliamları lanetlemenin yolu birleşik mücadeleden geçer
Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanı, Tansu Çiller’in başbakan olduğu hükümetin emri ve talimatıyla gerçekleşen katliam ne ilk ne de sondu. TC devlet tarihinde gerçekleştirilen katliamların hiçbirinin faili ve sorumlusu ortaya çıkarılmadığı gibi Sivas katliamının provokatörleri, eli ateşli ve kanlı katilleri de ortaya çıkarılmadı, sözde yargılananlarsa unutturulmaya çalışılarak, dönemin başbakanının “hayırlı olsun”ları eşliğinde tek tek beraat ettirildi.
Dün Ermenileri, Rumları, Yezidi ve Süryanileri diri diri yakanlar bugün Kürtleri-Alevileri-kadın ve çocukları yakıyorlar. Tarihleri kan ve yangınla anılanlar, katliam ve soykırımla tanımlananlar, linçlerle hatırlananlar asla halkın adaletinden ve tarihin yargısından kurtulamayacaktır.
Bugüne dek hızından hiçbir şey kaybetmeden süren katliam ve provokasyon politikaları, ancak güçlü bir uyanış ve örgütlü bir güçle karşı konularak durdurulabilinir. Uyanış ve örgütlenmekten, mücadele edip birleşmekten başka hiçbir hukukun devlet katliamlarını durduramayacağını bilmek ve görmek gerekir.
Bugün 2 Temmuz katliamını lanetlemenin ve kınamanın yolu halkların birlikte örgütlenmesinden ve faşizme ve her türden gericiliğe karşı mücadele etmesinden geçer. Katliam ve soykırımların son bulmasını istemenin fikri ve talebi gerçekçi bir şekilde karşılayacak olan halkların birleşik özgürlük mücadelesidir.
Rojava’dan bir Partizan okuru