Dün (4 Haziran) sabah saatlerinde hücresine baskın yapılarak istemediği halde zorla sınır hapishanesi olan Gümülcine’ye sevk edilmek istenen Turgut Kaya bugün yeniden Atina’ya getirildi. Kuşkusuz bunda hem Kaya’nın iade kararının ardından başlattığı açlık grevi ve sürgün sevke karşı verdiği direnişlerin hem de dışarıda onun için açlık grevinde olan eylemcilerin Yunan devlet televizyonuna dönük işgalinin, Adalet Bakanlığı önündeki eylemin ve Avrupa’nın birçok kentine yayılan protestoların katkısı vardır. Ancak hala karar geri çekilmiş ve Kaya serbest bırakılmış değildir.
Bu sürece ilişkin geri Atina’ya getirilen Turgut Kaya bir yazı kaleme alarak ister burjuva demokrasisi ister faşist diktatörlük ile yönetilen devletlerin hiçbirinin tutumunun devrimciler karşısında değişmediğine dikkat çekti ve kendisine dönük bu saldırıyı protesto ettiğini belirterek açlık grevini sürdüreceğini aktardı. Kaya’nın açıklaması şu şekilde:
Devrimci, politik kimliğime yönelik saldırıya hayır!
Bir önceki çağrımda ‘gerçekler devrimcidir’ demiştim. Bu sözü şimdi direniş içinde yaşayarak test ediyoruz.
Yunan devleti ile faşist Türk devleti arasındaki pazarlıkların ve gericiliğin bu türden işbirliklerinin devrimci komünist kimlikler üzerindeki hesaplarına karşı derhal serbest bırakılmam talepli başlatmış olduğum açlık grevi eyleminin 5. ve 6. günlerinde gerçekliğin devrimciliğiyle bir kez daha karşılaştık.
Açlık grevi eylemim devam ederken zorla sevk işkencesine maruz bırakıldım. 2 gün boyunca oldukça kötü koşullarda 1000 km’lik yol kat etmek zorunda bırakıldım. Böylelikle gericiliğin devlet denen olgunun özünde aynı olduğuna bir kez daha tanıklık ettim. Yönetim biçimi ister burjuva demokrasisi ister faşist diktatörlük olsun sonuçta sınıfımız, halklarımız, devrimciler ve komünistler söz olduğunda özünde bir şey değişmemektedir. Sınıfsal baskı ve şiddet kendini bütün çıplaklığıyla göstermektedir. Bir kez daha yaşayarak gördük ki, kendine demokrat diyen Yunan devleti, tutuklanmamdan bugüne hayata geçirdiği bütün pratiklerde gerçekliğin yüzünü ve sınıf karakterini ortaya koymuş bulunmaktadır. Son yaşadığım sürgün sevk ve yapılan uygulamalar bunun göstergesidir.
Bizler devrimciyiz. Sınıfımızı temsil ediyoruz. Bunun için politika yapıyoruz. Sınıfımızın çıkarlarını savunmak ister dışarıda ister hapishanelerde bir yaşam tarzı haline gelmiştir. Bu nedenle farklı bir davranış beklenmemelidir.
Yunan devleti ile faşist Erdoğan hükümeti arasında, üstelik de Erdoğan gibi hırsızlığı ve katilliği tescil edilmiş birisiyle, devrimciler üzerinden pazarlık yapılmasına hayır demek, devrimci politik kimliğimize yönelik bu saldırıya karşı durmak en meşru, en haklı taleptir.
Bu nedenle bütün saldırılara rağmen açlık grevi eylemine devam edeceğim.
Devrimci, politik kimliğime yönelik saldırıya hayır!
Yaşasın enternasyonal dayanışma!