Rant Düzeni: Rezerv Alanı
“Depremin ilk dönemlerinde asıl meselenin bugünle birlikte asıl olarak yarın ortaya konulacak politikalar olduğunu defalarca konuştuk, tartıştık. Yıkılan bir kenti yeniden ayağa kaldırabiliriz, kaldıracağız da!”
16 Ağustos 2024
“Deprem değil, kapitalizm öldürür!” Bu söz basit ama bir daha o kadar gerçek ve doğru.
6 Şubat depreminde birçoğumuz bu sözün gerçekliğini gördük ve birçok insan acı bir şekilde bununla karşılaştı, karşılaşmaya devam ediyor. Depremin üzerinden bir buçuk yıl geçti ama sistem hala öldürmeye, yok etmeye devam ediyor.
6 Şubat depremini, “Asrın felaketi”, “Büyük Felaket” olarak adlandıran iktidar ve rantçıları, deprem ile beraber oradan kazanacakları rant için ellerini ovuşturmaya başladılar. Depremin hemen ardından rant ve talan da başladı. Kızılay’ın çadır satması, daha enkazlar altında binlerce can var iken demir için enkazların hemen kaldırılması, yine enkazları kaldırma durumunda depremzedelerden enkaz kaldırma işlemi için demir vb. materyalin enkaz kaldırma maliyetini karşılayamadığı için para alması vb. bu durumlar birçok örnek ile çoğaltılabilir.
Zaten temel tartışma, halkın ihtiyaçlarını karşılamak değil bir avuç asalağın halk üzerinden para kazanmasıdır ki bu durum da ne ilk ne de son olacaktır. 6 Şubat Depremi, birçok kenti ve milyonlarca insanı etkiledi, etkilemeye de devam ediyor. Antakya bu kentlerin en önde geleni.
Antakya, depremde sadece yıkımlar ve ölümler üzerinden etkilenmedi, içerisinde farklı inanç ve milliyetlerden halkı barındırması ile devletin kendi kaderine terk etmesi, görmezden gelmesi, yok sayması ve yine iktidarın kendisinin desteklemeyen tutumundan kaynaklı cezalandırması ile de karşı karşıya kaldı.
Cezalandırma durumunu ilk elden R.T.Erdoğan seçim sürecinde dile getirdi: Bizi desteklemeyenler Hatay’ın ne hallere düştüğünü iyi görsünler!
İlk günden beri Antakya’da halkın yardımına koşulmamasının nedeninin siyasi bir tercih olduğu da gösterilmiş oldu. Bu durumdan kaynaklı diğer deprem bölgelerinden ya da kentlerinden Antakya’yı ayıran birçok neden var bu nedenlerin başında buranın bir ötekiler kenti olması.
Ötekilerden kastımız Antakya’da yaşayan Arap Alevileri, Ermeniler ve kentte yaşayan diğer etnik topluluklardır. Yüzyıllardır içerisinde farklı inanç, kültür ve milliyetleri birarada barındıran bir kent olan Antakya tam da bu nedenden kaynaklı yok sayılmış, yalnız bırakılmıştır.
Söz konusu rant ve talana gelince öteki ya da beriki diye bir şey kalmıyor. Yine bunun en iyi örneği de Hatay’da uygulanan devlet ve oluşturan rant politikasıdır. Devletin yıllardır Arap Alevileri, yarattığı baskı-asimilasyon politikaları ile yok etmeye çalıştığı bir gerçek.
Dilleri- kültürleri ve yaşamlarının birçok şeyi yasak olanlar bugün yüzyıllardır yaşadıkları yerler kendilerine yasaklanmak üzere. Kentteki Arap Alevi nüfus yoğunluğunu kırmak, azaltmak ve göçe mecbur bırakmak için her yolu denemekte AKP. İlk denedikleri politikalardan biri enkazların kaldırılması sonucu ortaya çıkan moloz ve hafriyatın döküldüğü alanların çoğunlukla Arap Alevilerini yaşadığı bölgeler olması da bunun bir örneği.
Kentin en çok yıkımın yaşadığı bölgelerin Arap Alevilerin yaşadığı bölgeler olmasına rağmen ilk çıkan konutların % 6’lık bir payının sadece bu bölgelere ayrılması durumu da gözler önüne sermekte. Söz konusu rant ve talan olunca AKP iktidarı bunun her yolunu deniyor.
Deprem bahanesiyle hızlandırılmış yağma
Şu anki rantın temelini ve yolunu “Kentsel Dönüşüm” adı altında yürürlüğe giren “Rezerv Alan” düzenlenmesi oluşturuyor. Belki de Rezerv Alan tartışmasının ne olduğunu anlayabilmek için biraz daha geçmişe ve nasıl ortaya çıktığına bakmak lazım. AKP’nin rant için sürekli öğrendiğini ve eksiklerini giderdiğinden en bahsettik, rezerv alanda tam olarak bu durumda ortaya çıkıyor.
Kentsel dönüşüm aslında deprem sonraları sürekli tartışılan ve ortaya çıkan bir durum olsa da bugün biz bunu aslında bir kentsel dönüşüm değil rantsal bir dönüşüm olduğunu biliyoruz. Kentsel dönüşüm ilk tartışılma biçimi ya da yasallaştırılması, riskli alanların dönüştürülmesi ve riskli yapıların dönüştürülmesi üzerine şekillenmiştir. Yasal olarak da riskli yapıların ve risk alanlarının dönüştürülmesi şeklinde kanunlaştırılmıştır. Bunun dışında bir yerin riskli alan ya da riskli yapı olarak ilan edilmesi için Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması ve Resmi Gazetede yayınlanması gerekmektedir. Aynı zamanda riskli alanda ya da riskli yapıda bulunan kişinin veya kişilerin çoğunluk rızası gerekmekte ve itiraz süreleri vardır.
Tüm bu faktörler aslında rantı yavaşlatan bir durum oluşturmaktaydı. Bunun için de 2016’da “rezerv alan” adı altında kanuna eklemeler yapıldı. Rezerv alan kanunu birçok nedenden kaynaklı halkın mağdur edilmesi durumunu ortaya çıkartan ve rantın da hızlı ve sorunsuz olmasına neden olmaktaydı. Şimdi ise “rezerv alan” ilan edilen bir yerle ilgili itiraz durumunun sadece bir kereye mahsus olması, kararın bozulamaz oluşu, kararın Cumhurbaşkanı değil bakanlığa ait olması ki bu da Resmî Gazete ve benzeri ilanların olmaması yani kişinin binasına el konulduğunu bir mesajla öğrenmesiyle süreç hızlandırılmıştır.
Bu oluşan durum ile beraber itiraz süresinin kısalması ya da yapılamaması ortaya çıkmakta. Halk arasında “rezerv alan düzenlemesi” olarak bilinen 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da,7471 sayılı Kanun ile 9 Kasım 2023 tarihli ve 32364 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklikler yapılmıştır.
Kanun değişikliği ile mevcut Kanun’da yer alan “rezerv yapı alanı” tanımından “yeni yerleşim yeri olarak” ifadesi kaldırılmış; böylece yeni veya var olan yerleşim alanlarının rezerv yapı alanı olarak belirlenebilmesine olanak oluşturulmuştur. Kanun değişikliğinin hemen ardından Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 14 Kasım 2023 tarihli kararıyla, Türkiye’de ilk kez bir yerleşim yeri, 6 Şubat depremlerinden en çok etkilenen kentlerin başında gelen Hatay’ın Antakya ve Defne ilçelerinde, basında yer alan haberlere göre, 207 Hektarlık (sekiz mahalle) alan, Samandağ’ın Atatürk mahallesinde ise 1.60 hektarlık alan rezerv yapı alanı ilan edilmiştir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve değişiklikler rantın sorunsuz bir şekilde sürdürmenin yolunu ortaya çıkarmıştır. Aktardıklarımızda Hatay’ın rezerv alan ilan edilerek nasıl rantlaştırıldığını görüyoruz. Bir kısmı rezerve alan ilan edilerek bir kısmı da riskli alan ilan edilerek Arap Alevilerin çoğunlukla yaşadığı bölgeler boşaltılıyor. Rezerv alan ilanı ile beraber 50 binden fazla insan sağlam olan binalarının bir mesajla yıkılacağını öğrendi.
Asrın felaketinin yapamadığını, Asrın rantı bir mesajla başarmıştır. Depremin ilk dönemlerinde asıl meselenin bugünle birlikte asıl olarak yarın ortaya konulacak politikalar olduğunu defalarca konuştuk, tartıştık. Yıkılan bir kenti yeniden ayağa kaldırabiliriz, kaldıracağız da!
Karşımızda deprem değil iktidar ve devletin ta kendisi var artık. Rant, yağma ve talan düzenine karşı bir araya gelmeli, birlikte hareket etmeliyiz!