Kolektif Düşünüş ve Mücadele;
Daha İleri, Daha Güçlü, Daha Hızlı..!
“Kolektif olmanın ortak ruhu ile, aynı sorunları yaşayıp aşmış diğer parçaların deneyimlerinden sonuna kadar istifade ederek, kolektif olmanın avantajlarını maksimum verimlilikle kullanarak emek/zaman tasarrufu sağlamak vazgeçilmezlerimizden olmalı.”
11 Kasım 2024
Kolektifliği, amacımızın ruhunu oluşturması özgünlüğü ile bilince çıkardığımız oranda, onun yaşamımızın, mücadelemizin her alanında ve anında kendini yeniden, yeniden sürekli daha ileri düzeyden üretmesi zorunluluğu daha kolay kavranacaktır.
Bizlerin yaşamına ruhunu veren bu tarzdan uzak duran veya yabancılaşanlarımızın bireyciliğe, anarşizme kayması en büyük olasılıklardandır.
Bugün mücadelemizin genel seyri gözetildiğinde her alanda en önemli ihtiyacımız olarak; gelişkin, inisiyatifli militan ve kadro sayısını artırmak öne çıkıyor. Biz bu yazımızda, kolektif olmaya daha fazla işlerlik kazandırmanın bu ihtiyaca yanıt olmaya ne tür olumlu etkileri olabileceği üzerinde duracağız. Bununla birlikte saflarımızda kolektif çalışmanın bir tarz olarak pratikleştirmesine dikkatlerimizi bir kez daha çekmek istiyoruz.
Bu özellik ve niteliklere yabancılaşmaya başlayan kadroların kavganın talebi olan yetkinlik, yaratıcılık ve inisiyatifliliği korumaları, ya da geliştirmeleri mümkün müdür? sorularına satır aralarında cevap almaya çalışacağız.
Amacımıza ulaşmanın ancak onun talep ettiği, onun ilke ve özüyle uyumlu yol-yöntemlerle mümkün olabileceğini, bu ilke ve doğruların günlük yaşam ve mücadelemizde cisimleşip maddi bir güce dönüşmesine paralel sorunlarımızı adım adım alt etmemiz ve yoluculuğumuzda mesafe kaydetmemiz olası olacaktır.
Bu düsturu ne kadar derinden kavrayabilirsek o oranda hayatımızda somutluk kazanmasının bilinçli özneleri olabiliriz. Kolektif saflarına kazanılan her yoldaşın, düzenin ideolojik hegemonya alanından beraberinde getirdiği bireycilik ve yabancılaşma etkileriyle bilinçli şekilde mücadele yürütülerek, ideolojik dönüşüme uğratılması, kolektif yaşam ve bilincin aktif parçası kılınması olmazsa olmazlarımızdandır.
Öyle ise saflarda yer alan ve saflara dahil edilen yeni yoldaşlar, dayanışma, paylaşma, dürüstlük, açıklık, hoşgörü, sevgi-saygı gibi sayısızca temel değerimizle donatılarak, sıkı yoldaşlık ilişkileri içinde kolektif ortamın ne olduğunu sürekli olarak bilince çıkarmalıdır.
Bu şekilde kolektif büyümenin başarılması, aynı zamanda bulunduğumuz mücadele alanındaki çevre ve çeperimiz için daha cazip bir çekim merkezi olmamızın da ön koşullarındandır.
Kolektiflik deyince öncelik olarak hareketimizin merkezden çevreye doğru birbiriyle ve kendi içindeki -canlı bir organizma olmaktan kaynaklı- ilişkilerinin kolektifliğin ruhuna, özüne, ilkelerine uygun olarak biçimlendirilip işletilmesi zorunluluğunu anlıyoruz-anlaşılmasını istiyoruz.
Örneğin; demokratik merkeziyetçilik ilkesi, hepimizin kabul ettiği gibi olmazsa olmazlarımızdandır. Bu ilkenin işletilmediği bir ortamın kolektifliğinden bahsetmek ya kolektivizmi bilmemek ya da lafzını savunmak olacaktır. Çünkü; kolektif ortamında yaşanılan her türlü teorik ve pratik sorunumuz, birim ve komitelerde tartışılıp analiz edilerek ortak akılla sentezlenip çözüme kavuşturulmasının irade ve eylem birliğinin yeniden ve yeniden oluşturulup pratikleştirilmesi ancak bu ilkenin derinden kavranıp işletilmesine bağlıdır.
Kolektif için canlı yaşamın korunup geliştirilmesi için özgür tartışma ve karar almanın nasıl bir önem taşıdığı bulanıklaşırsa, canlılık yerini adım adım ölümü terk edecektir. Çünkü, tartışmalar sadece sorunlarımıza doğru çözümler bulmanın yolunu açmakla sınırlı kalmaz, tartışılarak çok yönlü kavranmış sorun ve çözüm ile ileri düzeyden bir kararlaşma, iradeleşme, sorunun üzerine bilinç ve özgüvenle gitme gibi sayısızca avantajla irade-eylem birliğini etkinleştirmenin yolunu da açar.
Daha iyi bir deyişle, yapılacak kolektif tartışmalar sayesinde ele alınan konu, olay ve olguyu kavramada daha ileri düzeyi yakalamamızı sağlayacaktır. Bu ileri kavrayışın, vakfiyenin sorunun çözümünü pratikleştirmenin de teminatı olacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Kavranamayan çözümün pratikleştirilmesini beklemek en hafif deyimle sübjektivizm olacaktır.
Bugün pratiğimizi bir adım ileriye hem de daha da güçlü bir şekilde atarken; sağlıklı ve derinlemesine görüş alışverişinde bulunmak, açıklığa kavuşturulamayan konu ve sorunları birbirimize veya bir bilene danışmak vb. nitelikler üzerinde daha fazla durmalı ve yoğunlaşmalıyız.
Yine bu yöntemle çözüme kavuşturamadığımız konu ve sorunları, bireysel veya kolektif şekilde özel araştırma-inceleme konusu yapmak, buradan öğrendiklerimizi yazılı hale dönüştürüp tüm kolektife mal etmek, yol-yöntemlerimizdendir. Bu doğru çalışma ve paylaşma tarzından kendimizi mahrum bıraktığımız oranda, yüzeysellik ve memur tarzı gelişecek gerek kendi aldığımız kararların gerek merkezden gelen kararların masa üstünde, kâğıt üzerinde kalması ve pratikleşmemesine dolaylı olarak hizmet etmiş olmamız kaçınılmazdır.
Tekrar altını çiziyoruz… Kararlarımızın içselleştirilmesine hizmet eden kolektif tartışmaların yaşanması, alışkanlığı, tarzı aynı zamanda bu kararların daha aktif ve etkin pratikleştirilmesine hizmet edecektir.
Kolektif çalışmalarda sağlanacak başarının doğal ve somut sonuçları da vardır. Bunlardan bazılarını şöyle örnekleyelim: ortak düşünüş, ortak pratik, ortak ruhi şekilleniş, ortak söylem ve davranış olarak sıralayabiliriz. Canlı bir organizmaya benzettiğimiz kolektifin, uzuv ve organları arasındaki senkronizasyon, uyumlu güdülenme, refleksler geliştirir, bunların doğal ürünü olarak ise artık dil ve kültürü inşa edip yaygınlaştırarak kolektifi sürekliliği sağlanmış şekilde, genişletilmiş yeniden üretimin olgun zeminine taşımış olacaktır.
Öyle ki bu zeminde alınan mesafe ve gelişime paralel farklı bölge ve illerde faaliyet yürüten, aktivistler, militanlar, kadrolar, farklı zaman ve mekânlarda, aynı olay ve olguları ele alışı ve sorunlara geliştirdiği çözümlerde ortaklaşacaktır. Gerçek bir kolektifleşmenin temelinde bu ortak şekillenmenin, davranmanın olduğu açıktır!
Şimdi ihtiyacımız olan bu doğrumuzu ete kemiğe daha fazla büründürmek için kendi alanımızdan ve kendimizden başlayarak ileri doğru adımlar atmaktır.
“Yakına ama ileri bir adım”, geçmişte, çözümün, gelişmenin kapısını aralamamız için yapmamız gerekenin formüle edilmiş bir şiarıdır. Bunun sağlanması için her yoldaşın mücadeleyi kendi alanıyla sınırlamaması bütünün sorunlarına duyarlı olması, kafa yorması, bütünden sorumlu olduğunun bilinciyle hareket etmesi de tamamlayıcı adım olacaktır.
Bütün ile parçanın diyalektik bağını doğru kurmak, parçada mücadele yürütürken bütüne hizmet ettiğini her daim akılda tutmak ve bütünde uyumlu olmaya azami çabayla çalışmak kolektifliğin de, kolektifleşmenin de temellerindendir.
“Kolektif akıl en akıllımızdan daha üstündür”
Bugün hem saflarda bulunan hem de saflara yeni katılım sağlayan her yoldaşa, bu temel doğrularımızın eğitim ve bilinci savsaklamadan her alan ve birimde verilmeli ve yoldaşların doğrularımızın uygulayıcısı olarak şekillenmeleri sağlanmalıdır.
Ayrıca eski her yoldaşın taze kan olarak saflara katılan yoldaşların enerji ve ortaklığından yararlanarak, kendinde ve çevresinde bu yönlü barındırdığı eksik ve hatalı anlayışlarla mücadele etmesi, kendini ve alanını en kısa zamanda doğrularımızla uyumlu bir dönüşüme uğratması, mücadelemizin ihtiyaçlarını yanıt olabilmek yolunda atmamız gereken ilk adımlar olarak tahayyül edilip, pratikleştirilmelidir.
Bu amaçla her yoldaşın kendi birim, komite, komisyon ve organına işlerlik kazandırması, kolektifin en küçük parçasında bir canlanma ve yenilenme hareketi ile bütüne olumlu etkide bulunması mümkün olacaktır. Ayrıca birim, komite, komisyon olarak örgütlenmemiş, örgütlü örgütsüzlerin bulundukları alanların özgürlüklerine paralel kolektif mekanizmalarda örgütlenmeleri zorunluluktur.
Komisyon, komite vb. organların düzenli toplanması, gündemlerimize paralel canlı tartışmalar yapması, kararlar alması, bu kararların kararlı uygulayanı ve takipçisi olması gerekir. Kolektif organların sorumluluğu altında alanlardaki eğitimlerin planlı-programlı yapılması, yaptırılması büyük önem taşır. Görev ve sorumlulukların ne düzeyde ve nasıl yerine getirdiklerine dair düzenli denetimlerin yapılması da bir o kadar önemlidir.
Komite, komisyon vb. kolektif organların, düzenli raporlarla bilgi vermesi, düzenli raporlar alması, bilgi alış-verişinde bulunması, bütün bunlar ve daha fazlası kolektif işlerliğin sağlanarak nitelikli bir örgütün parçası olmanın olmazsa olmazlarındandır.
İşte bugün bu doğrularımızı ve işleyişimizi daha ileri düzeyden kavramak, kavratmak ve pratikleştirmek zorundayız. Çünkü, ancak bu işlerlik kazanıldığında, alanımızın önder ve öncü çekim merkezi olmakta yol alabiliriz. Bundan dolayı bu basit ve zorunlu işleyişi atlayan, bozan her birey, birim, komisyon, komite bilmelidir ki, tavrı ve tarzı ile kolektivizme uzak ve ortak amaçlarımızdan kopma ve yabancılaşmaya yol almaktadır.
Eğer niyetimizde bu yoksa, yoldaşça uyarı ve yol göstermelere daha fazla önem vererek, birlikte bu tavır ve tarz tez elden terk ederek aşmalıdır. Bu kolektif işlerliğin birbirimizi etkileme, değiştirip-dönüştürme mücadelesinde doğru şekilde kullanılması da temel ihtiyaçlarımızdandır. Bu yolla kolektifin ihtiyacı olan ideolojik-politik ve örgütsel gelişme daha fazla katkıda bulunulmasının verimli zeminini de yaratmış oluruz.
Halkımızın “Özü-sözü bir olmak” deyişiyle veya “İçi-dışı bir olmak” deyişiyle uyumlu örnek ve özgür geleceğin yeni insanları olabilmek devrimcileşmede atacağımız en önemli ilk adımlardandır. Hiçbir zaman akıllardan çıkmaması gereken ise; bütün gayemizin halk yığınlarını devrim davası uğruna örgütleyip seferber etmek olduğu gerçekliğidir.
Bunun biricik yolunun da onların gönüllerini kazanmaktan geçtiğini gayet iyi biliyoruz. Bu doğrular hiçbir yoldaşın görmezden gelemeyeceği, ihmal edemeyeceği, üzerinden atlayamayacağı önemli bir eksiktir.
Bu gerçekliği gören, kabul eden her yoldaş hem kendinde, hem de çevresinde, alanında bulunan yoldaşların eksiklik ve yetmezlikleriyle mücadele yürütmeyi öne almalıdır. Bu amaçla hareketimizin görüş ve düşüncelerini, güncel karar ve perspektiflerini daha derinlemesine öğrenip uygulamalı, kavrayıp derinleştirmelidir.
Hepimizin çok iyi bildiği gibi değişim ve dönüşümün gerçekleştiği esas yer pratiktir. Bildiklerimizi kavrayışımızla paralel pratikleştirebiliriz. Bu pratiğe geçirme çaba ve çalışmalarında bildiklerimizi daha ileri düzeyden kavrama ve kendimize ait kılma fırsatı ediniriz.
Doğrularımızı kavrama ile pratikleştirmenin diyalektik bağını sürekli gözetmeliyiz. Uygulayamadığımız doğrular, henüz kavrayamadığımızın işareti olarak ele alınmalı. Esas eksik teorik yetersizlikten mi, ayrıntılarına vakıf olamamaktan mı, yeterince ısrarlı-kararlı uygulama çabası içinde olamamaktan mı? Sorgulanıp-analiz edilerek ayırt edilmeli. Çıkan sonuca ve çözümlemeye paralel kendimize ve yoldaşlarımıza müdahale etmeliyiz.
Bu diyalektik yöntemin rehberliğini ihmal etmezsek, yanlış ve eksikliklerimizin yerini doğrularımız ve yeterliliklerimizin alması sadece emek / zaman sorunu olur. Bu şekilde davranmamıza paralel bilgimizi pratiğimizin rehberi ve ışığı kılarak, saflardaki kendiliğindenciliği ve el yordamıyla çalışma tarzını geride bırakmış oluruz.
Bir deryaya benzettiğimiz geniş halk yığınları içinde balık olarak yaşayabilmek deryanın bize mekânlık yapmaya rıza göstermesi, bizi benimseyip sahiplenmesiyle direkt alakalıdır. İşte bu zorluğu yenebilmek, geniş halk yığınlarının gönül kapılarının eşiğini başarıyla geçebilmekle yakından alakalıdır, sorumluluklarımızı yerine getirip tarihsel rolümüzü layıkınca oynayabilmek için, öncelikle kendi içimizde kolektif olmanın işleyiş ve mekanizmalarını inşa edip işlevselleştirmeliyiz diyoruz.
Kendi içimizde dar nicelik ve nitelikli bir güç olarak maddileştirmediğimiz ilke ve doğrularımızı çok daha geniş nicelik ve geri nitelikli halk yığınlarıyla birlikte maddileştirebileceğimiz iddiası ve beklentisi sübjektivizm olacaktır. Bundan dolayı önceliği içe veriyoruz, işe kendimizi kolektif olarak yeniden ve elbette her defasında daha güçlü inşa etmekle başlıyoruz. Geniş kitlelerin katılımı, örgütlenip-seferber edilmesiyle paralel aşılacak sorunlarımıza ise aynı nedenden dolayı değinmiyoruz.
Buna rağmen yukarıda anlattığımız çağrılarımızın, temel tutum ve davranışlarımızın içselleştirilip pratikleştirilmesinin kitlelerle iç içe ve onlara binbir çeşitlilikteki ilişki içinde asıl anlamlarını kazanacağı gerçeğini gözardı etmiyoruz, etmemeliyiz!
Aldığımız kararların sınandığı yer pratiktir dedik. Pratiğin yanlışladığı hiçbir karar ve planda ısrarcı olmamak lazım. Yanlış kararlar tereddüt edilmeden yenileriyle değiştirilmeli, kavganın, pratiğin ihtiyaçlarıyla uyumlu hale getirilmeliler. Unutmamalıyız ki sorun varsa bağrında çözümü de vardır. Her sorun tarih sahnesine veya gün yüzüne içinde çözümünü taşıyarak çıkar. Öyle ise kilit nokta, bizlerin karşılaştığı sorunları doğru ve derinlemesine analiz edip içindeki çözümü de gün ışığına çıkarıp pratikleştirmesidir.
Bunun için belli bir sabır ve yetenek gerektiği, gerekeceği de bir o kadar doğrudur. Bu nitelikler de doğuştan edinilmez, pratik çalışmalarımızın sürekliliği ve deneyimleriyle kavuşacağız. Ayrıca bu nitelikleri daha hızlı ve az emek-bedelle edinmek için kolektif aklı kumandaya çağırıyoruz. Tek tek yetemediğimiz, çözemediğimiz işleri, ortaklaşarak, paylaşarak, dayanışıp, danışarak çözeceğiz diyoruz.
Bu doğru çalışma tarzı ile tek tek birey ve birimler, komiteler olarak bizler de çözüm gücü olma nitelikleri total olarak kolektifte de yansımasını bulacak. Daha büyük iddiaların ve sorunların çözüm gücü olmakta hızlıca yol alacaktır. Her konu ve sorunda parçaların (birim, hücre, komite, komisyon, organ) kendi içinden başlayarak düşünce alışverişinde bulunarak çözümü ortak akılla arayıp-bulması olmazsa olmazlarımızdan olmalı.
Kolektif olmanın ortak ruhu ile, aynı sorunları yaşayıp aşmış diğer parçaların deneyimlerinden sonuna kadar istifade ederek, kolektif olmanın avantajlarını maksimum verimlilikle kullanarak emek/zaman tasarrufu sağlamak vazgeçilmezlerimizden olmalı. Binbir renkte sonunda cebelleşerek, emek harcayarak, bedel ödeyerek edinilmiş deneyimleri yazılı hale getirip tüm kolektife maletmeden de kolektif olmanın avantajlarını maddileştirmek mümkün olamayacaktır.
Öyle ise bu konularda daha fazla duyarlılık ve cesur adımlar kolektifleşmeyi inşa etmenin ön adımlarından olacaktır. Kolektif çalışmanın pratikte somutluk kazanması ise; birbirimizi denetleme, koruyup-kollama, sahiplenme, yol-yordam öğretme, hatalarına yerinde-zamanında doğru şekilde müdahale ederek düzeltme, birbirini tamamlama gibi sayısızca refleks ve olumlu davranışlarımızda gözle görülür gelişim ve değişim kaydetmek şeklinde olacaktır.
“Akıl akıldan üstündür” der halkımız. Bizde “Kolektif akıl en akıllımızdan daha üstündür” ile devam ettiriyoruz. “Ne kadar bilirsen bil yine de bir bilene danış” der halkımız. Biz de deha olduğumuz iddiasında olsak bile, kolektif akla ve ellere ihtiyacımızın olduğunu asla akıllardan, yüreklerden çıkarmamalıyız. Ve kolektif akla şimdi her zamankinden daha fazla ihtiyacımızın olduğu bilincini kuşanıp-pratikleştirmeliyiz diyoruz.
Bu çabamızda hepimize sonsuz başarılar!