KBDH | “Amacımız kadın devrim enerjisini birleştirmek, bütünleştirmek ve büyütmektir”

“Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ne (HBDH) bağlı örgütlü savaşçılar ve özgürlük arayışı olan kadınlar”ın kurduğu Kadınların Birleşik Devrim Hareketi (KBDH), kuruluşunun hemen ardından yayımladığı 8 Mart bildirisinde “Türkiye, Kürdistan ve dünyadaki tüm devrimci demokratik güçlerle yoldaşlaşmak için birlikteyiz” demiş ve “faşizmi yeneceğiz, halklarımız kazanacak” sloganını bir adım daha ileri taşıyarak tüm kadın devrimci savaşçıları “faşizmi ve erkek egemenliğini yeneceğiz” şiarıyla birleşik mücadeleye çağırmıştı.

Elimize e-posta kanalıyla ulaşan ve KBDH üyesi kadınlarla yapılan röportajda sorulara verilen yanıtlarda kadınların devrim kararlılığını görmek mümkünken, röportajın tamamını haber değeri taşıdığı için aynen yayımlıyoruz. İlk röportaj THKP-C Kır Gerilla Birlikleri Komutanı Serpil Şensoy’la, ikincisi ise TKP/ML TİKKO gerillası, KBDH Konsey üyesi Çiğdem Vartinik ile gerçekleştirilmiştir:

“KBDH’ı kurmamızdaki esas amaç, ayrı örgüt kanallarından akan kadın devrim enerjisini birleştirmek, bütünleştirmek ve büyütmektir”

– Kendinizi ve örgütünüzle birlikte KBDH’deki konumunuzu tanıtır mısınız?

SERPİL ŞENSOY: Merhaba, sorularınızı cevaplamadan önce devrim ve sosyalizm kavgasında şehit düşen, bu uğurda bedel ödeyen, bu şanlı bayrağı bizlere taşıma onurunu  yaşatan şehitlerimizi anarak devrim ve sosyalizm bayrağını zafere kadar taşıyacağımızın sözünü yenileyerek sorunlarınızı cevaplayalım.

Ben Türkiye Halk Kurtuluş Cephesi (THKC ) Kır Gerilla Birlikleri Komutanı Serpil Şensoy. Partimiz Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi ( THKP-C ) dünyada ve ülkemizde 68 gençlik hareketi olarak bilinen tarihsel dönem içerisinde şekillenmiş  ve 1970 Aralık ayında THKP-C adı ile  işçi ve emekçi halkımızın kurtuluşu için tarih sahnesindeki yerine almıştır. Bu temelde emperyalizme ve emperyalizmin ülkemizdeki işbirlikçi hainler ittifakı olan oligarşik diktaya karşı Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi (PASS) çizgisinde kesintisiz savaşını başlatmıştır. Bu savaş doğrultusunda işçi ve halk düşmanlarına karşı devrimci şiddet ekseninde bir dizi eylemler gerçekleştirmiştir.

30 Mart 1972 Yılında Deniz Gezmiş’lerin idamını engellemek için Kızıldere yoluna çıkılmış fakat Kızıldere de düşman tarafından kuşatılmış bu kuşatma sonrasında partimizin kurucusu Mahir ÇAYAN ve 9 yoldaşı düşmanla girilen çatışmada şehit düşmüşlerdir. Bizim birlik anlayışımızın ve devrimci güçlerle düşmana karşı birlikte savaşma irademiz bu tarihsel direnişin birlik ruhuna ve iradesine denk düşen bir içerik taşımaktadır. Ha bir de şu hususu vurgulamak gerekir partimiz THKP-C ve Mahir ÇAYAN sadece Deniz Gezmişlerin idamını engellemek için yola çıkmamışlardır. Eylemdeki amaçlanan bu olsa da asıl yönelim Deniz Gezmiş ve yoldaşlarının kurtularak kır gerillacılığının başlangıç adımlarının atılmak istenmesidir. Fakat bu gerçekleştirilememiştir. 30 Mart 1972 sonrası Kızıldere’de örgütsel yapısı dağılan partimiz, tekrar kesintiye uğrayan savaşı başlatmak için dağınık  PARTİ- CEPHE güçlerinin birliğini gerçekleştirme kapsamında 1975 yılında kendini PARTİ – CEPHE hareketi  Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB) olarak örgütlemiş ve kesintiye uğrayan savaşı tekrar başlatmıştır.

Aslında MLSPB hem THKP-C’nin bir devamı hem de 12 Mart darbesiyle birlikte dağılan devrimci güçlerin birliğini gerçekleştirmeyi önüne hedef olarak koyan bir örgüttür. O tarih içinde bu perspektif temelinde, emperyalizme ve faşizme karşı 12 Eylül 1980 darbesine kadar savaşı sürdürmüş ve darbeyi gerçekleştiren Amerikancı cunta generallerine karşı  devrimci silahlı savaşımını sürdürmüştür. Haziran 1981 yılında bu savaş esnasında partimizin lider kadroları Mete Atilla Ermutlu, Tamer Arda, Kadir Tandoğan ve onlarca yoldaşımız şehit düşmüştür. Amerikancı cunta günlerinde ve cunta zindanlarında faşizme ve tek tipleştirmeye karşı direniş çizgisini zindanlarda devam ettirmiştir.

1990’lı yıllara gelindiğinde dünya denklemi bozulmuş, ilişkiler ve çelişkiler yeniden şekillenmeye başlamıştır. Yani 1990 tarihsel bir kırılmadır. Bu kırılma hem dünya halkları hem de ülkemiz ve  Ortadoğu açısında yeni bir dönemdir. İşte bu tarihsel dönem içinde partimiz sürece ideolojik ve politik temelde yanıtlar üretme ve geleceğe ilişkin saptamalar yaparak kırılan ve tıkanan süreci aşma yönünde çabalar içinde olsa da pratik planda sonuç alıcı bir başarı sergileyememiştir. 2000’li yıllarda ise tıkanan süreci aşma noktasında ülkemizdeki devrimci yenilenmenin somutlaşan iradesinin ilk adımlarını atmıştır. Bu bağlamda ideolojik ve teorik boyutta ve örgütsel planda dikkat çekecek bir düzey yakalamıştır.

2011 yılında emperyalist güçlerin Suriye’ye dönük müdahalesiyle birlikte Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin askeri planda finalinin gerçekleşeceği bir düzleme evrilmiştir. Bu müdahale ile birlikte yüzyıllardır Ortadoğu’nun statükocu devletlerinin sömürgesi olan Kürdistan ülkesinin Rojava parçasında Kürt ulusu kendi kaderini tahin etmenin ilk zaferini elde etmiştir. O günlerde DAİŞ çetelerine karşı Kobane’de girişilen irade savaşında partimiz enternasyonalist özüne denk düşen bir adım atmıştır ve Rojava devrimindeki yerini almıştır. 2015 yılında bu kapsamda Türkiyeli ve dünyadaki devrimci güçler bir araya gelerek Enternasyonalist Özgürlük Taburunu kurmuştur (EÖT). Partimiz bu taburun kurucu üyesi ve iradesidir. Alper Çakas yoldaşımız ise Enternasyonalist Özgürlük Taburunun ve partimizin enternasyonalist tutumunun somut ifadesidir. Fakat burada bir parantez açmak gerekir, enternasyonalizm anlayışına ilişkin hatalı ve  genel kabul gören oryantalist bir bakış açısı vardır, enternasyonalizm bugün açısından dünya denkleminin Ortadoğu ekseninde şekillendiği bir anda asıl olarak bölgesel bağlamda işletilerek yani Ortadoğu kapsamında ele alınarak dünyaya yayılmalıdır.

KBDH ile ilgili sorduğunuz sorunun yanıtına gelince, cevabı aslında bu mücadele sürecinin içinde saklıdır. Bu kapsamda zaten sizin de sormuş olduğunuz ikinci soru ile bağlantılıdır.

– Hangi amaç ve ilkelerle KBDH’ye katıldınız? Sizin için  önemi ve katılma kriterleri nelerdir?

SERPİL ŞENSOY: 2016 yılına gelindiğinde 3. paylaşım savaşının (3. dünya savaşının) Ortadoğu düzleminde yürütüldüğü, emperyalist güç odaklarının bölgesel planda  hegemonya çatışmasına giriştikleri ve bütün denklemin bu temelde şekillendiği, ilişki ve çelişkilerinin ve çatışan emperyalist güç merkezlerinin kendilerini yeniden tahkim ettikleri bir tarihsel anın içindeyiz. Bu açıdan ülkemiz, Kürdistan ve Ortadoğu’daki devrimci güçlerin emperyalizme ve faşizme karşı Ortadoğu halklarının birliğinin ilk adımı olarak nitelendirebileceğimiz HBDH, 12 Mart 2016’da kuruluşunu ilan etmiştir. Bu temelde partimiz iki ülke devriminin birleşik iradesinin HBDH’ın kurucu üyesidir. Bu iradenin iki ülke devrimi açısından ise 2016 yılında şehit düşen Muhammed Arslan (Kadir Tandoğan) yoldaşımız hem partimizin ilk kır gerillası olarak hem de birleşik devrimin mihenk taşı olmanın somut ifadesidir.

Bu bağlamda atılan adımın kadın mücadelesinin şekillenmesi açısından devamı KBDH’dir  ve 2017 yılında kuruluşu gerçekleşmiştir. Partimiz ise bu atılan adımın kadın iradesi açısından kurucu üyesi, birleşenidir. Ülkemizde, Kürdistan’da ve Ortadoğu bataklığında gerici şiddet-savaş sarmalında kadın iradesinin hiçleştirildiği ve etkisizleştirildiği bir ortamda KBDH devrimci ve ilerici zorun silahlı temelde kadınlarca örgütlü kılındığı, bu temelde açığa çıkartıldığı, birleşik gücünün inşa edildiği ve somutlaştığı bir devrimci kadın gücüdür. Biz KBDH’yi bu kapsamda ele alıyoruz.

– Afrin’den sonra savaş taktik ve stratejisinde nasıl değişiklikler oldu? (Gerilla savaş tarzı ve KBDH’nın görevleri üzerine)

SERPİL ŞENSOY: Süreci bir bütün olarak ve iç içe ilerleyen politik-askeri kapsamda ele almak gerekir. Yani 2011 yılından itibaren emperyalist Anglo-Sakson Blok’un Suriye’ye müdahalesi ve bu müdahale sonrasında gelişen süreçler toplamı ve bu toplamın  üç kritik dönemeç noktası ve her dönemeç noktasının hem devrim hem de karşı devrim güçlerinin politik-askeri planda konumlanışları ve yönelimleri söz konusudur .

1- Kobanê ve sonrası savaşın taktiği  emperyalist Anglo-Sakson blok tarafından organize edilen ve Kobanê üzerine salınan çeteler ve bu çetelerin iradesinin Kobanê’de kırılarak sürecin Kürt halkının lehine dönüşü vardır. O zamanki savaşın taktiği tarihteki hendek savaşlarına benzetilebilir. Yani çetelere karşı yürütülen savaşın taktiği ise, modern çağın hendek savaşları olarak adlandırılabilir.

  1. aşaması ise: Faşist Türk Devletinin Bakur Kürdistanına yönelik topyekun saldırısıdır. Bu saldırıda sayıca teknik ve teknolojik olarak üstün bir güce sahip işgalci orduya karşı halkın sokağını, mahallesini ve kentini savunmak için hendekler açarak, barikatlar kurarak giriştiği bir mevzi-direniş, diğer yandan bu direnişi takviye etmeye çalışan düşmanın teknik ve teknolojik üstünlüğünü vur-kaç taktikleri ile boşa düşürme savaşını yürüten gerillanın ve halkın öz direnişinin iç içe geçtiği bir savaş. Bu savaşta ise hem hendek savaşlarının taktiği hem de gerilla savaşının taktiği iç içe bir konsept açığa çıkarmıştır.

3.sü ise: Efrin 35 km derinlikte 55 km uzunlukta Akdeniz hattında yer alan bir coğrafya parçasıdır. Yani Efrin küçük ama oyun büyük. Efrin operasyonu ve işgali aslında NATO operasyonu ve işgalidir. Faşist Türk Devleti’nin Efrin işgali Anglo-Sakson emperyalist blokun çıkarları adınadır.

Efrin’e yönelik NATO’cu işgal ordusunun saldırısı esnasında Siyonist İsrail’e karşı Filistin direnişinde sıkça karşılaştığımız kentini savunmaya dönük, Efrin halkının canlı kalkan eylemleri gerçekleştirilirken, kadın iradesi fedai temelde  Avesta Xabur şahsında yeniden açığa çıkmıştır.

Asolarak da halk savaşı stratejisinin ilk etabında küçük birimler halinde, teknik-teknolojik ve fiziki üstünlüğe sahip düşmana karşı, gerillanın vur-kaç eylemleri belirleyici olmuştur. Bu direniş esnasında Ramazan Güleken yoldaş, partimizin  gerilla savaşı çizgisine ve  bölgesel bir devrim  perspektifine denk düşen bir  netlikle NATO’cu işgal ordusuna karşı savaşarak şehit düşmüştür.

KBDH açısından ise, kadın iradesi artık devrimci ve gerillacı temelde şekillenmektedir. Sürecin yönelimi bu yöndedir. Bu tarz ve yönelim, devrimci ve silahlı temelde KBDH saflarına akıtıldığı, imkan ve olanakları etkili ve örgütlü kılındığı takdirde, hem ülkemizde hem Kürdistan’da hem de Filistin’de çağdışı ve gerici güçlere karşı başarı ve zafer kaçınılmaz olacaktır.

– KBDH içerisinde birçok örgüt var, örgütünüzü diğerlerinden ayıran nedir? Farklılıklar nelerdir?

SERPİL ŞENSOY: Bu soruyu çok anlamlı bulmadık. KBDH’ın birlik ruhunu hafifleten bir içerik taşımaktadır. Biz farklılıklarımızı değil birlikteliklerimizi ön plana çıkarma çabasındayız. Her şeye karşın burada söz konusu olan, “farklıklar” değil, “birlikteliğimiz”dir. KBDH’ı kurmamızdaki esas amaç, ayrı örgüt kanallarından akan kadın devrim enerjisini birleştirmek, bütünleştirmek ve büyütmektir. Kadınlar olarak ortak strateji, ortak politika, ortak örgütlenme ve  eylem geliştirmeyi çok ama çok önemli görüyoruz.

– Dünyadaki kadınlara nasıl seslenmek istersiniz ? (Dünyadaki kadınların KBDH’ye yakınlaşması için)

SERPİL ŞENSOY: Ülkemizde, Ortadoğu’da  ve dünyada  özgürlükten, eşitlikten, devrimden  yana tüm kadınları  KBDH  saflarında birleşmeye, daha güçlü bir biçimde erkek egemen sisteme ,emperyalizme ve faşizme  karşı direnişi örgütlemeye, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.

KADININ KURTULUŞU DEVRİMCİ DİRENİŞTE VE SOSYALİZMDE !

YAŞASIN HALKARIMIZIN KURTULUŞ SAVAŞI !

DEVRİMCİ SELAM VE SAYGILAR

 

“Kadınlar omuz omuza sıralandıklarında aralarından hiç kimse geçemez

– Kendinizi ve örgütünüzü tanıtır mısınız?

ÇİĞDEM VARTİNİK: Merhabalar, ismim Çiğdem Vartinik. TKP/ML TİKKO gerillasıyım. Kadınların Birleşik Devrim Hareketi(KBDH) Konsey üyesiyim. Partimiz Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML) 24 Nisan 1972’de İbrahim Kaypakkaya tarafından kurulmuş Demokratik Halk Devrimi perspektifine sahip bir harekettir. 46 yıldır Türkiye ve Türkiye Kürdistanı dağlarında ve şehirlerinde son süreçte ise Kobanê savaşı başta olmak üzere Rojava’nın çeşitli bölgelerinde ve Irak Kürdistanı’nda Medya Savunma Alanlarında yerini almış bir harekettir. Partimiz TKP/ML’ye ve ordumuz TİKKO’ya bağlı Kadın Komiteleri kurularak, kadınlara yönelik özgün politikaların ve çalışmaların önü açılarak, özerk bir kadın örgütlenmesi ve kadın ordulaşması hedeflerimiz arasındadır.

– KBDH’ye katılma nedenleriniz ve bunun önemi hakkında ne söylemek isterseniz?

ÇİĞDEM VARTİNİK: Kadınların ve LGBTİ’lerin kurtuluşu için partilerin, erkek egemen sistemin çözülmesine, yıkılmasına dair politika üretmesi, kadın örgütlenmesinden bağımsız olamaz kuşkusuz. Özgün, özerk ve bağımsız örgütlenmeler, komisyonlar, komiteler kadın alanlarının yaratılmasında önemli bir yerde duruyor. Legal alanda bunları oluştururken aynı zamanda çeşitli kadın örgütleriyle birlikte oluşturulan platformlar da kadın dayanışmasının güçlenmesi açısından çok değerli bir yerde duruyor. Ancak sadece bunların yeterli olmadığını ataerkiye karşı esas mücadelenin, silahlı mücadele olduğunu da tarihimizden hayatlarımızdandır. Silahlı mücadele biz kadınların olmazsa olmazımızdır. Kadınların askeri alanda ayrı bir örgütlenmeye gitmesi ve silahlı kadın örgütlerinin ve özgün örgütlenmelerin oluşturulması elzemdir. Kadınlardan oluşacak bir ordu, yalnızca askeri amaçlarla kurulan bir ordulaşma olmasının dışında, kadının askerileşmesi, erkek egemenliğine karşı bir başkaldırı, kadına dayatılan geleneksel rolleri bozmak anlamına geliyor. Biz tohumlarını 46 yıl önce atmış olsak bile kadın özgürlük mücadelesinde geldiğimiz düzey geridir. Bu açıdan kadın dayanışmasını kadınların birleşik mücadelesinin somutlaşmış hali olan KBDH’yi kadınların özgürleşme ve özgürleştirme hamlesi olarak değerlendiriyoruz. Ataerkiyi hedef tahtasına koyan ve bunu yapacağı ortak gerilla ve milis birlikleriyle, askeri eylemlerle sürdürecek olan KBDH’de yer almak ve örgütleyicisi olmak bizleri geliştirecek ve güçlendirecektir.

Ataerki aile, yasa, din, ordu ve polisi gibi kurumlarıyla bir bütün örgütlenirken, bizim de parçalı dağınık olan mücadelemizi KBDH ile birleştirmek ve örgütlemek zaferimiz için kaçınılmaz olmalıdır.

– KBDH içerisindeki kadın örgütlenmelerinin nasıl farklılıkları var?

ÇİĞDEM VARTİNİK: KBDH’de PAJK, KKB, MKP, MLSPB/THKPC, MLKP/KKÖ ve TKP/ML yer alıyor. Elbette ki farklı örgütler olmamızın nedeni farklı devrim programlarına ve stratejilerine sahip olmamızdır. Biz esas mücadelenin illegal mücadele, bunun da kır gerilla mücadelesi olduğunu savunuyoruz. Önder yoldaşımız İbrahim Kaypakkaya 46 yıl önce ilk dağlarda başlattığı mücadeleyi, kesintisiz bir şekilde sürdürmeye devam ediyoruz. Ayrı kadın örgütlenmeleri kuran diğer örgütlerin pratik olarak bizden daha ileri düzeyde olmaları, bizim bu konuda yeterli ve cesur adımlar atamamız eksikliktir. Ancak kadınların silahlı mücadeleye katılmaları, politik ve askeri olarak yetkinleşmede, komutanlaşmada belli bir düzeye geldiğimizi söylemek gerekir. Şimdiye kadar ülkemizin çeşitli yerlerinde yapılan eylemlerde çok sayıda kadın yoldaşımız şehit düşmüş, onlarca özgün askeri eylemselliklerimiz olmuştur. Ancak tüm bunlar sürekli sistemli bir kadın örgütlenmesi yaratmaktan uzak parçalı ve dağınıktır. Burada uzun uzun farklılıklarımızı anlatmaktansa, tüm farklılıklarımıza rağmen ortak mücadele zemini olan KBDH’yi anlatmak ve büyütmek esas görevimiz olmalıdır. Her ne kadar farklı örgütlerde olsak da, devrimci kadınların da yaşadığı sorunlar ortaktır, tıpkı diğer tüm kadınların da olduğu gibi. Onun için özellikle kadınların, devrimci kadın örgütlerin bir arada olması, ortak bir mücadele yürütmesi tüm farklılıklarımıza rağmen daha kolay ve anlaşılırdır.

– Afrin’den sonra Rojava’nın savunulmasında nasıl değişiklikler oldu? Bunun gerilla için anlamı nedir?

ÇİĞDEM VARTİNİK: Faşist TC’nin Afrin’e yönelik işgal girişimine karşılık Afrin halkının, YPG, YPJ, Türkiyeli devrimci örgütler ve enternasyonal savaşçıların gösterdiği direniş muazzamdı. Elbette Rojava Devrimi’nin yaratıcılarının Amerika ve Rusya emperyalizmi arasında tercih yapmaya zorlanmasına karşılık, devrimci güçler silahlı direnişini sonuna kadar sürdürdü. Elbette ki Afrin işgaliyle daha fazla ortaya çıkan Rojava devriminin baş düşmanlarından TC’nin yüzünü bir kez daha ortaya çıkardı. Rojava Devrimi Türkiye halklarına umut olurken, şu gerçeği bir daha gördük ki TC devleti yıkılmadan Rojava devriminin savunulması tam olarak gerçekleşmeyecek. Bu açıdan TC’ye yönelik gerçekleştirilecek tüm devrimci ve askeri eylemler Rojava devrimine soluk aldıracaktır. Afrin işgaline kadar, büyük oranda DAİŞ çetelerine yönelik yapılan tüm savunma ve saldırı şekilleri, bugün faşist TC’nin saldırı ve işgal planlarıyla birlikte yeni bir döneme girmesi gerekmektedir. DAİŞ’e karşı yürütülen mücadelede kazanılan zaferler, TC devletinin tehdidi altındayken yeni taktik ve stratejiler geliştirmek elzemdir. 90 yıllık faşist devlet geleneğiyle karşı karşıyayız. Doğallığında tüm askeri hazırlıklarımızı, mevzilenmemizi buna göre oluşturmalıyız. Elbette ki tüm askeri hazırlıklar bir tarafa, Rojava’da Kürt, Arap, Türkmen, Ermeni, Süryani halkları tam olarak örgütlenmeden devrimin savunulması düşünülemez. Bir halkın ordusu olmadan hiçbir şeyi olmayacağı gibi, o ordunun da halkı olmalı. Hazır diye düşünmeden her gün halkın devrime olan inancını ihtiyacını örgütlemeliyiz.

TC’nin Afrin işgaliyle bir kez daha gördük ki, her erkek biraz devlet, her devlet yüzde yüz erkektir. Afrin’de kadın bir savaşçının bedenine yapılan işkence dünyanın her yerinde kadınlara yönelik geliştirilen baskı, şiddet, taciz ve tecavüzden ayrı düşünülemez. Onun için Avesta Xabur gibi binlerce kadın, erkek egemen sistemin beyninde bomba olup patladı. Afrin’deki işgalin hemen ardından faşist TC güçleri Afrin’in her yanına kadınların nasıl örtünmesini içeren afişler astı. TC zihniyeti DAİŞ zihniyetidir. Nasıl ki DAİŞ’e karşı yürüttüğümüz mücadele zafere ulaştıysa, aynı şekilde TC’ye karşı yürüttüğümüz mücadele de zafere ulaşacaktır.

– Tüm dünyadaki kadınlara ne söylemek istersiniz?

ÇİĞDEM VARTİNİK: Kadınlar omuz omuza sıralandıklarında aralarından hiç kimse geçemez. Bu söz bizim sloganımız olmuş durumda. Bunun anlamı, kendimizi örgütlemediğimiz, ataerkiye karşı mücadele yürütmediğimiz her an ataerkinin bulduğu her boşluktan sızmaya çalışmasıdır.

Yeryüzünün yarısını oluşturan biz kadınlar, her ne kadar bazı yerlerde farklılıklar gösterse de aynı sorunları yaşıyoruz. Bunun için dünyanın farklı yerlerinde yürüttüğümüz savaşlar direnişler, birbirimizi güçlendiriyor. Bugün İrlanda’da kürtaj yasağına karşı kadınların yürüttüğü mücadele ve kazanım, diğer ülkelerdeki kadınlara umut oluyor. Rojava’da yaratılan kadın devrimi de aynı şekilde dünyadaki tüm kadın ve LGBTİ’lere örnek oluyor. Bugün oluşturduğumuz KBDH’yi büyütüp bir çekim merkezi haline getirerek dünyadaki tüm kadın örgütlerine ilham olmasını sağlayacağız.

Ortak sorunlara karşı, ortak fikir yürütme, çalışma hattı örme, politika yapma; kadınların sorunların ortaklığının farkına varışı birliğini geliştirmesi bakımından önemlidir. Bulunduğumuz her yerde yaratacağımız kadın alanları, ataerkiye karşı mücadelenin ilk elden örüleceği örgütlenme alanları olarak önemliyken kadın cinsi üzerinde kendi iradesi, bilinci ve gücünü açığa çıkaracak bir etkiye sahiptir. Kadının yaşamı her anında politikken kadınların birliği bu politikliği etki gücü yüksek bir savaş alanına çevirmeye açıktır. Sınıfsız, sömürüsüz herkesin eşit özgür yaşadığı hiçbir cins ayrımın olmadığı, insanın insana ve emeğe değer verdiği toplumu mutlaka yaratacağız.

Vardık, varız, var olacağız!