Hazan Ayı, Direniş ve Şehitler Ayıdır!

Hazan Ayı, Direniş ve Şehitler Ayıdır!

“Kasım ayı proletarya partisinin en kalifiye komutan ve savaşçılarının şehit düştüğü hüzün ayıdır.”

23 Kasım 2024

Mücadele, emek ve aklın örgütlenmesiyle bir nehir gibi akıp çoğalarak büyüyorsa bu uğurda en değerli varlıklarını hesapsız ve çıkarsız bir şekilde devrim ve sosyalizm ideallerine armağan eden öncülerimiz olan şehitlerimiz de anılıp yaşatıldıkça büyür. Şehitlerimiz devrimin akan coşan büyüyüp denizlere varan nehirleri gibidir. Şehitlerimiz, anlaşıldıkça amaç ve idealleri kavrandıkça büyütülüp çoğaltılır. Ancak o zaman yoldaşlarımız gerçek anlamda ölümsüzleşir. Yaşanıp, mücadeleyle yaşatıldıkça, fabrikalar, atölyeler, okul ve kampüsler ve dağlar yoldaşlarımızın çoğaldığı mekanlar olur. Yaşadıkları cehennemi cennete çevirme iddiasını kuşanan ve bu uğurda büyük bedeller ödemekten korkmayan yoldaşlarımız ne unutulmayı ne de yaşatılmamayı hak etmemiştir. Bu yaşandığında ya da ihmal edildiğinde tarihin ve anın en büyük zulmü ve ihaneti olur.

Yapılan toplantıların, yazılan bildirilerin, haykırılan ve yazılan sloganların, verilen sözlerin yetmediği yerin adıdır, şehitlerimiz. Donuk resimlerin ismi hiç değildir. Akıl ve vicdanın sentezlenerek eyleme-örgüte dönüştüğü en zalim sömürücülere en kıyıcı düşmanlara karşı kafa tutmanın, sınıf savaşımın büyütüldüğü pratiğin adıdır, şehitlerimiz. Fotoğraflarda, kitap sayfalarında silik kalanların isimleri değildir şehitlerimiz. Şehitlerimiz, her gün her an bizimle birlikte yaşayan ve yaşatılması mutlak olan devrim ve sosyalizm ideallerimizdir.  Şehitlerimiz toprağın derinliğinde dağların zirvelerinde hakikati arayanladır. Özgürlüğün renkli isimleridir.

Çelik işlendikçe parıldar. Şehitler örsle çekiç arasında yaşatıldıkça unutulmazlar suretinde büyür. Düşmanı binlerce kez suçlayan parmaklarıyla, dimdik meydan okuyan sözleri ve kavgalarıyla, dünyayı gençleştirme iddialarıyla, yeni yaşam yaratma mücadelesine katılımlarıyla tarih yazanlardır, şehitlerimiz. Şimdi biz, şehitlerimizin mütevazi, bir o kadar iddialı ardılları olarak yazdıklarını doğru okuyarak yaptıklarına iyi bakıp anlamaya çalışarak devrim yapmaya devam etmeliyiz. Yaşamın her anı ve gününü devrim yaparak geleceği kazanabiliriz. Devrim, aklın ve kalbin devrimcileştirilmesiyle görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirilmesiyle başarılır. Devrimciler her zaman özel türden insanlar olmuştur. Umutsuzluğu umuda, karamsarlığı iyimserliğe, olmazı olura, yapılamazı yapılıra, başarısızlıkları başarıya, yenilgiyi zafere çevirendir şehitlerimiz.

Eski ve köhne olan her şey ancak cüret edenlerin direniş ve meydan okumalarıyla, örgütlü gücüyle yıkılır. Unutmamak gerekir ki, kavramanın bilince, bilincin eyleme, eylemin örgüte dönüştürüldüğü pratikler şehitlerimizin en değerli anılarının tazelendiği günler olacaktır. Cüret ve eylemle, örgüt ve uçurumun dibindeki yoksul kalabalıklarla devrimi yapacağız. Ve başaracağız.

En çok da hatalarımızdan, düşmanlarımızdan ve tarihimizden öğreneceğiz. Şehitlerimizden öğreneceğiz. Devrim her gün, her an yapılan ve yapılmakta olunan devrimci pratiklerin kendisidir. Gelecek ancak devrimle kazanılır. Anı kazanamayan, anı doğru temelde örgütleyemeyen geleceği kazanamaz. Diyalektiği ve devrimi doğru anlayamayan devrimci eylemi gerçekleştiremez ve örgütü yaratamaz.

Zorluklar karşısında, aşılmaz denilen engeller önünde pes etmek, sarsılmak, duraksamak kabul edilemez. İnsanlar yaşam yolunun sonunda ölümün kaçınılmaz olduğunu bilerek yaşıyor ve çalışıyor. Toprağa, demire, emeğe sarılarak gösterişsiz bir şekilde sıkı çalışarak saygı uyandırarak yürüyor. Biz, sınıf bilinçli proleterler, Partizanlar, mücadelemizin sonunda kısa sürede devrimin gerçekleşeceğini göremezsek de yanlışa, yalana, sömürü ve zulme karşı çıkarak devrimi örgütlemeye devam edeceğiz. Herkesten daha güçlü proletaryanın emek ve mücadele bayrağını zirvelere taşımaya devam edeceğiz.

Proletarya partisi açıklamaları ışığında şehitlerimizi anlamak, anmak ve yaşatmak görevi daha önemli bir yerde durmaktadır. İdeolojimizden, kolektifimizden ve ölümsüz şehitlerimizden aldığımız güçle sıkı sıkıya sarılacağız görevlerimize. Devrimin her militanı bir nehir gibi akıp çoğalmalı ve büyümelidir. Halkın içinde bir hücre kadar yer kaplasak da inançlı bir militan devrimin toprağına dört elle sarılarak etrafındaki onları, yüzleri binleri harekete geçirebilir. İmparatorlara, sultanlara korku salabilir. İstemek yetmez. Güçlü istemek gerekir. Güçlü istemek de yetmez pratiğin değişim yasalarına hükmederek, örgütlü müdahale ederek gerçeği değiştirmektir aslolandır. Halkın devrim davasına güçlü inanan, azmedebilir. Ve başarabilir.

Yoldaşlarımız bizlere doğru olduğunu düşündüğü olan devrimi yaparken şehit düştüler. En zayıf olanları, ezilenlerin ezilenini savundu. Eşitlik özgürlük adalet için silah elde savaştı. Ve bu ideallere sadık kaldı. Ölümün ve düşmanın üzerine dudaklarında gülümsemeyle, başarılı işler yaptığından emin gittiler. Kutsal olan yaşamlarını daha büyük bir kutsala, devrime armağan ederek her şeyin değişebileceğine inandılar. Düşmandan önce kendi içlerindeki bencilliklere bireyselliğe karşı mücadele ederek fark yarattılar. Dünyada dayanılmaz acı veren kötülüklere karşın savaşma gücü buldular. Ve bu gücün bir ışık olarak karanlıkları parçalayacaklarına inandılar. Devrim denizinde küçük bir damla olmaya başlayarak büyük fırtınalar yarattılar.

Bizleri engelleyen hareket etmemizi zayıflatan her şeyden vazgeçerek devrime tutunabilir ve gök yüzünü fethe çıkabiliriz. Yetmezlik ve geriliklerimize, statükocu yaşama, tutucu alışkanlıklarımıza bizleri engelleyen her şeye meydan okuyup güçlü ve köklü bir kopuşu gerçekleştirirsek, imparatorları atından alaşağı edip sultanları saraylarından kovabiliriz. Devrim istemek sıradan bir bilinç yetersiz bir iradeyle başarılamaz. İradeyi, başarıyı önce kendimizde arayacağız. Arayış, mücadeledir, mücadele devrimdir. Bunları yapabiliriz. Bu mümkündür. Çünkü önder yoldaşımızın dediği gibi biz gerçeklerle uğraşıyoruz. Gerçeklerin devrimci olduğu bilinci ve sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Biz objektif gerçeklerden hareket ediyoruz. Pratiğimize yol gösterecek yasaları gerçeklerden çıkararak hareket ediyor gerçeği olgularda arıyoruz.

Kasım ayı proletarya partisinin en kalifiye komutan ve savaşçılarının şehit düştüğü hüzün ayıdır. Yazıldığı, anlatıldığı gibi yaşanmayan daha ileri fedakarlıkları gösteren ve kahramanlıkları ortaya koyan şehitlerimiz dört elle sarıldı devrime. İlmek ilmek örülen emekleri elle ve silahla başarılır. Kasım ayı hüzün kadar direnişin ve devrime bağlılığın, düşmana duyulan öfkenin devrim kararlılığında yürüme ayıdır. Ölümsüzlerin yaşam ve eylemleri özgürlük arayan devrimcilere, emekçilere ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

Kasım ayı M.Zeki Şerit, Zülfikar Uralçin, Ali Sarıbal gibi kadro ve yöneticilerimizin hem de sayısız savaşçı yoldaşlarımızın, aynı zamanda üçüncü konferans kadrolarımızın, içlerinde Mehmet Demirdağ yoldaşın olduğu Ese yaylası şehitlerimizin, Dersim’in Aliboğazı’nda şehit düşen 12 yoldaşımızın şehitliklerinin yaşandığı aydır.

Onlar bilgelik dolu cesaretleriyle, düşmana meydan okuyan pratikleriyle tarih yazdılar ve yaşattılar. Devrimin o kadar zarif, sakin ve yumuşak olmadığını bilerek atıldılar kavgaya. Başarılamaz, yapılamaz denilenleri alt üst ederek yürüdüler zorlukların ve engellerin üzerine. Bizlerden beklenen budur. Biz bunu yapacak güce sahibiz. Biz gücümüzü ideolojimizden önder yoldaşımızdan ve şehitlerimizden alıyoruz.