Gar Katliamı’nın onuncu yılında 104 can İstanbul’da anıldı

 Emek, Barış ve Demokrasi güçleri adalet çağrısını yineledi

Ankara Tren Garı’nda on yıl önce IŞİD çetelerinin “Barış, Demokrasi ve Emek” mitingine yönelik saldırısında yaşamını yitiren 104 kişi, Kadıköy’de anıldı.

İSTANBUL – Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri, Kadıköy Boğa Meydanı’nda düzenlediği anma programında binlerce kişiyi bir araya geldi. Katılımcılar, 2015 yılında Ankara Tren Garı’nda IŞİD tarafından “Barış, Demokrasi ve Emek” mitingine düzenlenen saldırıda yaşamını yitiren 104 kişiyi anmak için Boğa Meydanı’ndan Kadıköy İskele Meydanı’na yürüdü.

“Faşizme karşı omuz omuza”, “Biji biratiya gelan”, “Yaşasın halkların kardeşliği” ve “Katil İsrail, işbirlikçi AKP” sloganları eşliğinde Kadıköy İskele Meydanı’na yürüyen kitle, Gar Katliamı’nda yaşamını yitiren 104 kişi anısına meşaleler taşıdı. Yürüyüşte, hayatını kaybedenlerin fotoğrafları ile “10 Ekim Ankara: Unutmayacağız” ve “Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz” yazılı pankartlar taşındı. İskele Meydanı’na ulaşan kitle burada bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklama öncesinde, Gar Katliamı avukatlarından Erkan Ünüvar ve 10 Ekim Barış Derneği adına Faik Deli birer konuşma yaptı.

“Bugüne kadar tek bir kamu görevlisi bile yargılanmadı”

Anmada ilk sözü alan İstanbul Barosu’ndan avukat Erkan S. Ünüvar, on yıldır süren adalet arayışına rağmen dosyanın kapatılmak istendiğini, soruşturma sürecinde hiçbir kamu görevlisinin yargılanmadığını ve birçok delilin görmezden gelindiğini ifade etti.

Ailelerden aldıkları güçle dosyayı gerçek bir adalet mücadelesine dönüştürmek için büyük emek verdiklerini belirten Ünüvar, buna karşın hâlâ önlerinde “büyük bir duvar” bulunduğunu söyledi. “Örneğin, bugüne kadar tek bir kamu görevlisi bile yargılanmadı,” dedi.

Ünüvar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ortaya koyduğumuz tüm delillere rağmen failler hâlâ yargı önüne çıkarılmadı. Katliamı planlayanların, saldırıdan 10 gün önce bomba malzemesi satın alırken ihbar edildikleri, teknik takibe alındıkları ve telefonlarının dinlendiği hâlde yakalanmadıkları biliniyor. Bütün bu gerçeklere rağmen sorumluların cezasız bırakılması kabul edilemez.”

“Kamu görevlileri bildiklerini açıklamadıkça, onları bu katliamın ortakları sayacağız”

10 Ekim Barış Derneği adına konuşan, Dicle Deli’nin babası Faik Deli, 10 Ekim Katliamı’nın yalnızca eylemi gerçekleştiren iki canlı bombayla sınırlı olmadığını, olayın siyasi ve kurumsal sorumlularının da açığa çıkarılması gerektiğini belirtti.

Deli, “Bizim katillerimiz sadece kendini patlatan iki DAEŞ’li değil. Bu saldırının siyasal uzantısı kimlerde gizli? Ankara gibi sözde en korunaklı bir kentte bu kadar rahat eylem yapma cesaretini kimlerden aldılar, kim buna göz yumdu?” diye sordu.

Her Ankara gidişlerinde farklı engellemelerle karşılaştıklarını, otobüslerin yollarının kesildiğini anlatan Deli, 9 Ekim gecesi İstanbul’dan yola çıktıklarında ise hiçbir uygulamaya takılmadıklarını ifade etti. “Alana vardığımızda ortalıkta kolluk kuvveti yoktu. Onlar, patlamadan sonra farklı noktalardan çıkarak alana müdahale ettiler; yaralılara ve halka biber gazı sıktılar, plastik mermilerle saldırdılar,” dedi.

Gerçek sorumlular ortaya çıkarılmadığı sürece mücadeleyi bırakmayacaklarını vurgulayan Deli, “Kamu görevlileri bildiklerini açıklamadıkça, adalete katkı sunmadıkça biz onları bu katliamın ortakları sayacağız. Bu mücadeleyi büyüterek sürdüreceğiz,” diye konuştu.

Deli son olarak, barış, demokrasi ve insan hakları yerleşene kadar mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi.

“Katillerin Gaziantep’ten Ankara’nın göbeğine nasıl geldikleri açıklanmadı”

Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri adına okunan basın açıklamasında, “Aradan geçen on yılda, yerde yaralı halde yatan arkadaşlarımıza saldıran polisleri de, gelmeyen ambulansları da, ‘kokteyl terör’ yalanlarını da, ‘oylarımız yükseliyor’ itirafını da unutmadık,” denildi.

Müfettiş raporları ve mahkeme kararlarına rağmen katliamda sorumluluğu bulunan hiçbir kamu görevlisinin hesap vermediği vurgulanan açıklamada, “Canlı bomba istihbaratını tertip komitesine iletmeyenler hesap vermedi. Bombacıların adını, sanını ve eşkâlini bilip patlamadan yakalamayan kamu görevlileri mahkemeye çağrılmadı. Katillerin Gaziantep’ten Ankara’nın göbeğine nasıl geldikleri ve polis kontrollerini nasıl aştıkları da sorgulanmadı,” denilerek adaletin hâlâ tecelli etmediği hatırlatıldı.

“İnsanlığa karşı suç”

“Güvenliğini” sağlamakla yükümlü oldukları bir mitingde gerçekleşen katliamda tek bir kamu görevlisinin bile istifa etmediği, ihmal ihtimalinin dahi göz ardı edildiği vurgulanan açıklamada, dava sürecinin de adalet üretmediği belirtildi. Örgütün şeması ve ilişkilerini ortaya çıkarabilecek belgeler başka illerden talep edilmeden dava alelacele kapatılmak istendi.

Açıklamada, mahkemenin 10 Ekim Ankara Katliamı’nı “insanlığa karşı suç” olarak kabul etmediği, bomba yeleklerinde parmak izi bulunanların ileride yakalansalar dahi zaman aşımı nedeniyle cezasız kalabilecekleri hatırlatıldı. Bu durumun, Sivas Katliamı’nda da insanlık suçu işleyenlerin zaman aşımıyla cezasız kaldığı örneğini akıllara getirdiği ifade edildi.

“Miting bombalanıyor, oylar yükseliyor”

Katliamın hemen ardından utanmadan “oylarımız yükseliyor” diyen siyasetçilere hiçbir soru sorulmadığına dikkat çekilen açıklamada, “Bir mitingin bombalanmasının iktidara oy kazandırdığını söylemek bir itiraf mıdır?” sorusunu soracak yargının olmadığının altı çizildi.

Mahkemeden adalet çıkmadığı, ancak ülkeyi yönetenlerin soruşturmayı saptırdığı kararlarla kesinleştiği vurgulanan açıklamada, IŞİD’in tek başına suçlu gösterilmesi ve cenazeler kaldırılmadan ortaya atılan “kokteyl terör” iddialarının, soruşturmayı saptırma ve katilleri belirsizleştirme amaçlı olduğu kaydedildi. Ülkeyi yönetenlerin bu manipülasyona neden ihtiyaç duyduğu, IŞİD’i tek başına suçlamamalarının gerekçesi hem siyasi hem hukuki açıdan er ya da geç sorulacak bir soru olarak belirtildi.