Emperyalist Savaşlar, Göç ve Geliştirilen Irkçılık

Emperyalist Savaşlar, Göç ve Geliştirilen Irkçılık

“Yeni veriler ile birlikte önümüzdeki dönem içerisinde, yine 100 binlerce çalışanın işten çıkarılması bekleniyor. Tüm bunların yanında, Avrupa ülkelerinde faşist saldırı ve baskılar şiddetli biçimde devam ediyor”

8 Ağustos 2024

İnsanlığın en büyük düşmanı olan ırkçılık; egemenlerin eliyle, yerkürenin tüm coğrafyada, devreye sokularak, faşist baskı ve saldırılar biçiminde devam ediyor.

Kapitalist Emperyalist, sistemin ekonomik krizi, pazarlar üzerindeki rekabet ve çatışması neticesinde, ortaya çıkan işsizlik, yoksulluk ve göçler; faşist-ırkçı hareketleri yeniden sahneye sürüyor. Emperyalist egemenler, içinde bulundukları savaş ekonomisinin yükünü, geniş emekçi kitlelere yüklemek için, içte ırkçılığı geliştirerek, bir yandan kitlelere gözdağı verilmektedir.

Diğer yandan ise, uyguladıkları savaş politikaların gündemini değiştirme çabası içindedirler. Bu anlamda, içinde bulunduğumuz yüzyılda yaşanan göçlerle, göçmen düşmanlığı üzerinden faşizm yeniden inşa ediliyor.

Geçtiğimiz hafta İngiltere’de 3 çocuğun öldüğü bıçaklı saldırının ardından faşist-ırkçı hareketler, sokaklara indi. Birçok kentte göçmen karşıtı eylem düzenleyen, faşist-ırkçılar göçmen ve mültecilerin kaldığı bir otel basılarak, binayı ateşe vermeye çalıştılar.

Ve otelde insanları diri diri yakma girişiminde bulundular. Faşist İngiliz Savunma Ligi’nin düzenlediği bu eylemler, şiddetlenerek yayıldı. Özelliklede, insanları diri diri yakma girişimi; benliğimizde silinmeyen bir dram olarak bize başka katliamları hatırlattı.

Sivas Madımak oteli nasıl faşist cellatlarca ateşe verilerek, 34 aydın yazar yakılarak katledildiyse, yine Adolf Hitler’in Yahudi halkını gaz odalarında zehirleyerek katlettiyse, bugünde başta İngiltere olmak üzere, Avrupa coğrafyasında yaşanan ırkçı saldırılarda aynı yöntem ve biçimlerde devam ediyor.

Son haftalarda, İngiltere’de gelişen olaylara bakıldığında bu manzaranın yeniden tarih sahnesine çıktığını görüyoruz. Tüm bu gelişmelerle birlikte, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapılan Avrupa Parlamento seçimlerinde Almanya, İtalya ve Fransa’da ırkçı-faşist hareket ciddi anlamda yükselişe geçerek AP’de güç kazandı ve  AP’deki en büyük faşist bir grup olarak yer aldılar. Elde ettikleri güç ve çoğunluk sayesinde, Avrupa ülkelerinde yaşayan göçmenlere büyük düşmanlık besleyerek, kin ve nefret siyasetini yeni saldırılarla derinleştiriyorlar.

Bu gerçeklerden hareketle, insanlığın en büyük düşmanı olan ırkçı-faşist parti ve örgütler her gün güç kazanıyor diyebiliriz. Bu güçlenmeye ön ayak olan egemen sınıflardır. Egemen sınıflar, geçmişten günümüze kadar faşist, ırkçı parti ve örgütleri bağırlarında korudular, beslediler ve büyüttüler. Bütün ırkçı saldırılar görmezden geldiler.

Irkçı saldırılara karşı açılan davalar ya düşürüldü ya da az ve komik cezalarla geçiştirildiler.

Egemenler ırkçı parti ve örgütleri her dönem can simidi olarak kullandı. Ve kullanmaya devam ediyorlar. Bunun içindir ki günümüzde ırkçı, faşist partilerin program ve söylemlerini ‘‘Popülistlik, Aşırılık’’ gibi tanımlamalarla açıklayan emperyalist egemenler, kitlelerin bilincini bulandırmaya çalışıyorlar. Burjuvazinin yaptığı bu manipülasyon ile ırkçı, faşist parti ve örgütleri ideolojik kökünden kopartarak üstünü örtmektedirler. Yine Faşist ve ırkçı saldırıların faşizmin insanlığa karşı işlediği suçlarını ağırlaştırıyor. Bu anlamda, gelişen iç faşistleşme ve ırkçı hareketlerin güç kazanması elbette ki tesadüf sonucu değildir. Tamamen içinde bulunduğumuz tarihsel sürecin siyasal ürünü olarak gelişiyorlar.

Bir yandan savaş politikaları üzerinden mali harcamalar artarak devam ederken, diğer yandan ise, 510 milyonluk, Avrupa coğrafyasında, Milyonlarca kişi işsizdir. Yeni veriler ile birlikte önümüzdeki dönem içerisinde, yine 100 binlerce çalışanın işten çıkarılması bekleniyor. Bu sayı daha da artarak devam edecektir. Tüm bunların yanında, Avrupa ülkelerinde faşist saldırı ve baskılar şiddetli biçimde devam ediyor.

Sonuç olarak: bu nesnel tabloda ortaya çıkan esas nokta bugün olduğu gibi, gelecekte de ezilen yerli ve göçmen halkları zor günler beklemektedir. Tüm bunlara karşı; Anti–emperyalist, anti-Faşist, geniş demokratik kitlesel birliklerle ortak mücadelenin büyütülmesi acildir.