
Diyanet’e Yetki Artırımı ve “Dindar ve Kindar Nesil” Projesi
“Anadolu’da yaşayan Alevi inancından halka yönelik baskı, saldırı ve katliamlar Osmanlı’dan, Yavuz Sultan Selim zamanından bu yana devam etmektedir.”
27 Haziran 2025
Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ın Diyanet İşleri Başkanlığı’na bahşettiği yetkileri iptal etmesinin hemen ardından AKP, AYM’nin iptal ettiği yetkileri bu kez bir torba yasa içerisine koyarak TBMM’ye getirdi ve Cumhur İttifakı’nın oylarıyla da yasalaşmasını sağladı. Yetki artırımı, 29 Mayıs 2025 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş oldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kullanımına açılan geniş yetkilerden örnekler vererek devam edersek; Bundan böyle öğrenci yurtları, eğitim kurumları, gençlik merkezleri ve kampları, ceza infaz kurumları, sağlık kuruluşları, sosyal hizmet kurumları vb. yerlerde ve ayrıca göçmen, engelli, bağımlı, afetzede gibi desteğe muhtaç kesimlere yönelik manevi danışmanlık ve din hizmetleri sunacaklar. İhtiyaç duyulan yerlerde okuma salonu, aile ve dini rehberlik merkezi, gençlik merkezi çalışmaları merkezi vb. kurumlar açabilecekler ve bunlarla ilgili faaliyetler gerçekleştirmek gibi hizmetleri sunacaklar. Kim? Diyanet İşleri Başkanlığı personeli!
Diyanet’in sınır tanımaz bütçesi daha da artırılıyor!
AKP’nin “dindar ve kindar” gençlik yaratma politikalarının bir parçası Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşanmış; kayyum rektör atanarak devrimci, demokrat öğretim üyeleri üniversiteden uzaklaştırılarak, öğrenci gençlik üzerinde baskı uygulanmış, karşı duruş sergileyenler ise özel güvenlik ve polis saldırılarıyla gözaltına alınmış, tutuklanmıştı. Bu ve benzeri pratiklerin tümü, AKP iktidarının dindar-kindar gençlik yaratma politikasının birer parçasıydı. Torba yasayla geçirilen yasa da bu politikanın önünün daha da açılması için bir çabadır diyebiliriz.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kadrolu elemanı/çalışanı/gönüllüsü mü bilemiyoruz ama Boğaziçi Üniversitesi’nde bir konuşma yapmak için getirilen ve çocuk istismarını, kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran sözleriyle tanınan Nureddin Yıldız, öğrenciler tarafından protesto edilmiş, bu protesto sırasında üniversiteye giren polis, 97 öğrenciyi ters kelepçeyle gözaltına almış ve öğrencilerden 6’sı tutuklanmıştı.
Baskı ve saldırılar sadece Boğaziçi ile sınırlı değil elbette. Başta ODTÜ olmak üzere ilerici, devrimci öğretim üyelerinin, öğrenci gençliğin olduğu tüm üniversite ve yurtlara yönelik saldırılar gerçekleştiriliyor. İlkokuldan başlayarak çeşitli projelerle dinci, gerici kurum ve kuruluşların eğitim için okullarda görünmeleri, ülkü ocaklarının okullarda boy göstermesi bu yasayla daha da genişletilecek.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, iktidarın “dindar ve kindar” gençlik yetiştirme projesine bu yasanın TBMM’den geçmesiyle daha gayretkeş bir katkı sunacağına tanık olacağız.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yapacakları konusunda yasayla önünün açılmasının yanında ekonomik olarak da desteklenmesi sağlanmıştır iktidar tarafından. Diyanet’in 2025 yılı bütçesi tam 130.1 milyar TL olarak belirlenmiştir.
Diyanet’in bu bütçesine karşın Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinin yetersizliğinden dolayı okullardaki temizlik faaliyetleri dahi doğru dürüst gerçekleştirilememektedir. Aynı zamanda okullarda günde bir öğün bile olsa ücretsiz yemek verilmemekte, çocukların açlıktan bayıldığı örnekler yaşanmaktadır
Eğitimde, sağlıkta kısıtlamaya gidilirken Diyanet’in sınır tanımaz bütçesi ve uygulamaları ciddi bir toplumsal eşitsizliği ortaya koymaktadır. Ekonomik krizin alabildiğine derinleştiği, emeklilerin temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamadığı, asgari ücretlilerin geçinemediği, insanların pazar artıklarını topladıkları bu süreçte Diyanet’in bütçesinin yüksekliğini ve harcamalarını AKP iktidarının öncelikleri olarak görmek gerekmektedir.
AKP-MHP’nin Alevi politikası
Anadolu’da yaşayan Alevi inancından halka yönelik baskı, saldırı ve katliamlar Osmanlı’dan, Yavuz Sultan Selim zamanından bu yana devam etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra da yakın tarihimizde Maraş, Çorum, Sivas/Madımak’ta katliamlar gerçekleştirildi. Bugün Suriye’de emperyalist kapitalistler tarafından kıravatlanarak dizayn edilen şeriatçı HTŞ yönetimi de Alevilere yönelik katliam yapıyor. Bu katliamlar, AKP yönetiminin bilgisi dışında değil aksine tam da bilgisi dahilindedir.
Anadolu topraklarında yüzyıllardan bu yana Alevileri katliamlarla yok edemeyen zihniyetin devamcısı AKP iktidarı, bugün başka bir oyunla, başka bir şekilde Aleviliği tahrif etmeye kalkışıyor. Alevilerin ibadetini belirlemeye kalkıyor. Sünniliği devletin dini olarak belirleyip Aleviliği dışlamaya, olmuyorsa Diyanet’e bağlayarak asimile etmeye kalkışıyor.
2 Temmuz 1993 Sivas katliamı sonrası Alevi toplumsal muhalefeti kitleselleşti, örgütlendi ve kurumsallaştı. Aleviler siyasallaştı. Ve AKP iktidarının Alevi politikaları ve stratejisine karşı siyasal ve hukuksal mücadeleyi güncelledi.
Alevilerin taleplerini dikkate almayan, umursamayan, inkar politikası güden iktidar artık Alevilerin siyasal taleplerini duymak bir yana, kendi ajandalarını uygulamaya devam ediyor. Mesela cemevleri, Kültür Bakanlığı’na bağlama çabalarını yoğunlaştırıyor.
AKP iktidarı amaçlarını gerçekleştirme adına bir torba yasayla Alevileri yok sayan bir çalışma daha başlattı; Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı’nı kurdu ve cemevlerini Kültür Bakanlığı’na bağladı. Alevileri devletin içine almak, asimile etmek, bir anlamda devletin Alevisi olarak Diyanet’e bağlamak sevdasındalar. Bu proje, Aleviliği bu topraklardan silme projesidir. İktidar, cemevlerini ibadethane dışında tutarak torba yasaya koymuştur. Ancak cemevleri Alevilerin ibadet ihtiyaçlarını giderdikleri yerler olarak yapılmıştır. Alevilerin devletten beklentileri cemevlerinin ibadet evi olarak kabul edilmesidir. Alevi toplumunun sorunlarını elektrik, su, kira gibi ihtiyaçlar olarak değerlendiren AKP iktidarına karşın, Aleviler “eşit yurttaşlık” sloganını öne çıkarmaktadırlar.
Devletin Alevisini yaratma projesi
Aleviler mücadele içinde Alevi kültür merkezleri vb. çeşitli kurumlar açarak, cemevlerinde örgütlenerek toplumsal bir güç haline geldiler. Aynı zamanda Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde örgütlenerek Alevi federasyonları kurdular. İngiltere, Almanya, İsveç, İsviçre vb. ülkelerde yaptıkları çalışmalar sonucunda Aleviliğin kendine özgü bir inanç olarak tanınmasıyla örgütlülüklerini geliştirdiler.
Tüm bu gelişmeler, AKP iktidarını zor durumda bıraktığı gibi Alevi politikasında yeni kararlar almaya da itti. AKP iktidarının Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı altında bir oluşuma gitmesi bu sıkışmışlığın sonucudur. Elbette iktidar, çözüm üretme yerine cemevlerinin elektrik, su, kira vb’nin devlet tarafından karşılanması, dedelere maaş bağlanması gibi argümanları öne sürerek Alevileri kendine bağlama, kendi Alevisini yaratma yolunu tuttu.
AKP iktidarı, Alevilerin “eşit yurttaşlık”, Madımak’ın utanç müzesi haline getirilmesi, Alevi köylerine cami yapılmasından vazgeçilmesi ve zorunlu din derslerinin kaldırılması gibi taleplerini görmezden gelen bir politika izlemektedir. Alevilerin temel sorunu cemevlerinin ibadethane statüsüne taşınması ve Alevilerin bir inanç olarak eşit vatandaşlık haklarından yararlanabiliyor olmalarıdır.
AKP iktidarının kendi Alevisini yaratma politikasına karşı her alanda mücadele edilmelidir. Anadolu topraklarındaki farklı dinsel inançlara özgürlük ancak demokratik devrimle gerçekleşecektir.