
Bir Kez Daha “Sosyal Medya” Kullanımı Üzerine
“Sosyal medya”nın devrimci amaçlar için kullanımı demek bir başka devrimci örgütün paylaşımları altında “en devrimci yorumu” yapmak değildir. Devrimciler açısından ideolojik mücadelenin, politik hesaplaşmanın yol ve yöntemleri bellidir.”
28 Haziran 2025
Dünya çapında çeşitli “sosyal medya” platformu kullanıcılığı sayısında ön sıralarda yer alan bir coğrafyada yaşıyoruz. Özellikle “ana akım” denilen ve doğrudan iktidarın denetiminde olan “havuz medyası”nın haber ve bilgilendirme yerine propaganda yapması; “muhalif” denilen burjuva medyanın ise kendi klik çıkarlarını önceleyen ve bu anlamıyla “havuz medyası”ndan farkı olmayan “yandaş medya”cılığı, beraberinde milyonlarca insanı habere ulaşmak için alternatif medya kanallarına yöneltmiş durumdadır. Tersi de doğrudur: Milyonlarca insan sesini duyurabilmek için “sosyal medya” platformlarını etkin bir şekilde kullanmaktadır.
Başta devrimciler olmak üzere muhalif hareketler de bu platformları kullanmaya çalışmakta, devrimci düşünce ve pratiklerini bu mecralar aracılığıyla geniş kitlelere ulaştırmaya çalışmaktadır. Gelinen aşamada her kişide bir cep telefonu bulunduğu ve deyim yerindeyse “dijitalleşen dünya”da devrimcilerin de bu aracı kullanmaması düşünülemez. Ancak bu aracın kullanımı başta güvenlik olmak üzere kimi nedenlerden dolayı devrimci ilkeler temelinde olmalıdır. Olmak zorundadır. Bu yapılmadığı koşullarda “sosyal medya” platformlarının kullanımı devrimci harekete zarar vermektedir. Başta kitlelerin devrimci harekete yönelik güvensizliğinin derinleşmesi olmak üzere, örgütsüzlük, bireycileşme, yozlaşma ve çürüme yaşanmaktadır. Çünkü “sosyal medya” bir araç olarak değil bir amaç haline gelmekte, kitlelerle birebir temas yerine, sadece bu araçların kullanılmasıyla “devrimci görev(ler)in” yerine getirildiği algısı ortaya çıkmaktadır.
Dahası bu platformlar devrimcilerin sadece görüşlerinin kitlelere açıklandığı mecralar olarak işlev görmemekte, aynı zamanda “rakip” olarak görülen örgüt ve partiler “eleştiri” adı altında yalan-yanlış bilgilerle karalanmaya, kitleler nezdinde gözden düşürülmeye çalışılmakta ve böylelikle toplamda kitlelerin gözünde genel olarak devrimci harekete yönelik güvensizliğin derinleştirilip büyütüldüğü bir araç olagelmektedir.
Bunun yanında bu türden mecraların, düşmanın yoğun denetiminde olduğu ve dahası düşman tarafından son derece etkin bir biçimde kullanıldığı da hesaba katılırsa; bu platformlar düşmanın devrimci harekete yönelik psikolojik saldırısının, algı çalışmalarının aracı olarak kullanılmaktadır. Tam da bu nedenle kimin ne olduğu, bir “sosyal medya” paylaşımının gerçekte devrimci kaygılardan hareketle mi yapıldığı, yoksa doğrudan düşmanın karşı devrimci bir saldırısının parçası mı olduğu birbirine karışmaktadır.
Bu nedenle bir kez daha devrimcilerin “sosyal medya” platformlarını kullanımı üzerinde durmak, bu mecranın kullanımı için belli bir devrimci bakış açısı oluşturmak, devrimci bir anlayış geliştirmek önem kazanmaktadır.
Düşmanın denetiminde “sosyalleşme!”
Öncelikle ifade etmek gerekir ki, “sosyal medya” olarak tanımlanan ancak gerçekte “sosyal”likten çok “sanal bir ilişkilenme” biçimi olan dijital medya kullanımındaki bu yönelim yine de emperyalist kapitalist sistemden bağımsız değildir. “Sosyal”likten, kitlelerle birebir ilişki kurmaktan ziyade, “sanal” bir ilişkilenme söz konusudur. Dahası bu ilişkilenme hemen her adımıyla düşmanın denetimindedir. Bu nedenle ne yazıldığı, nasıl bir paylaşım yapıldığı, nasıl etkileşime girildiği vb. başta kullanıcı olmak üzere, temsil ettiği anlayışın güvenliği olmak üzere belirleyici önemdedir. Her türlü dijital haberleşme uygulamasının, doğrudan sistemin denetiminde olduğu asla akıldan çıkarılmamalıdır. Doğru temelde ele alınıp kullanılmayan “sanalda devrimci mücadele”nin, reelde karşı devrimci mücadeleye hizmet etmesi kaçınılmaz hale gelebilmektedir.
Bu anlamıyla burjuvazinin doğrudan denetiminde olmayan “özgür ve bağımsız” bir “sosyal medya” platformundan bahsedebilmek mümkün değildir. Bunun en iyi örneği eski adı Twitter olan ve Elon Musk’ın satın almasıyla X olarak adı değiştirilen uygulamanın pratiğinde gözlemlenebilir. Geçmişte görece daha “bağımsız” ama yine de burjuvazinin denetiminde olan bu platform; E.Musk’la birlikte tam anlamıyla burjuvazinin karşı devrimci çöplüğüne dönüşmüş durumdadır. Bu platform bırakalım kitlelerin doğru habere ulaşmasını, yalan haber yaymanın, baskı ve manipülasyonun, sansürün ve yasağın, para kazanmanın ve elbette yasakların sıklıkla gerçekleştirildiği bir platform haline gelmiştir. Örneğin geçmişte Türkiye’de muhalif Twitter hesapları, “milli güvenliğe aykırılık” gerekçesiyle Türk devleti tarafından kapatılma talep edildiğinde bu kabul edilmezken, platformun X olarak el değiştirmesiyle birlikte hesaplar sansürlenmeye ve kapatılmaya maruz bırakılır oldu.
Geçmişte burjuvazi geniş kitleler üzerinde hegemonyasını yazılı ve görsel basın, sinema, TV gibi araçlar üzerinden gerçekleştirirken, günümüzde bu faaliyetlerinin önemli bir kısmı “sosyal medya” üzerinden gerçekleştirilmektedir. Bunun nedeni “sosyal medya”nın, eski araçlara kıyasla çok daha düşük maliyetle, çok daha geniş kitleye ulaşması; bununda “troller” ve “algoritma” adı verilen yöntemlerle istenilen gündem ön plana çıkarılabilmesi ve böylelikle son derece düşük bir maliyetle kitlelerin yönlendirilebilmesi, iktidarın lehine manipülasyon sağlanabilmesidir. Türk devleti bu nedenle, 2018 yılında İletişim Daire Başkanlığı adı altında bir örgütlenmeyi faaliyete geçirilmiş, zaman içinde bu örgütlenmenin personel sayısı ve bütçesi sürekli artırılmıştır. “Dezenformasyonla Mücadele Dair Başkanlığı” adı altında doğrudan dezenformasyon yapan örgütlü bir “dijital faşizm” gerçekliğiyle karşı karşıya olduğumuz unutulmamalıdır.
AKP-MHP iktidarı sadece “sosyal medya”yı denetim altında tutmamakta aynı zamanda maaşlı trolleriyle, başta burjuva siyaset olmak üzere hemen her türlü gündeme yön vermeye çalışmaktadır. İktidar tarafından “sosyal medya”nın denetlenmesi, son örneğini burjuva muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olan ve tutuklanan, Ekrem İmamoğlu’nun X hesabının kapatılmasında olduğu gibi, hakim sınıfların iktidar dalaşında da hayata geçirilmektedir. Türk devleti sadece kendi içinde iktidar mücadelesinde değil, aynı zamanda muhalif, devrimci ve yurtsever kişi ve kurumların “sosyal medya” hesaplarının periyodik olarak kapatılmasında da “sosyal medya”yı denetim altında tutmaktadır.
Devrimci kurumların sürekli olarak kapatılan web site alan adlarının yanında “sosyal medya” hesapları kapatılmaya devam edilmektedir. Böylelikle sadece bir sesin bastırılması değil geçmişte yapılan paylaşımların ortadan kaldırılarak aynı zamanda tarihsizleştirme sağlanması hedeflenmektedir. Faşizmin saldırılarına şimdilerde Kürt yurtseverlerinin haber paylaşımı yaptıkları Youtube kanallarına Türkiye’den erişim engellerinin getirilmesi ve Grup Yorum gibi müzik gruplarının şarkıların sansürlenmesi de eklenmiş durumdadır. Kısaca bu mecralar propaganda edildiği üzere “özgür” alanlar değildir. Özgürlük sokakta ve pratik devrimci mücadele içindedir.
Devrime değil karşı-devrime hizmet etmek!
Daha önceden de birkaç kez sanal medya platformlarının kullanımı hakkında görüşlerimizi ifade etmiş ve bu kitle iletişim araçlarının doğru temelde kullanımı üzerinde durmuştuk. Bu türden “sosyal medya” platformlarının doğru ve devrimci temelde kullanılması gerektiği yönlü görüşümüzü tekrardan ayrıntılı bir şekilde ifade etmeyeceğiz. Geçmişte yoğun yaşanan, belli bir zaman sonra azalan ancak son bir aydır arttığı gözlemlenen devrimci kurumların açıklama ve paylaşımlarına yönelik “sosyal medya” trollüğü üzerinde bir kez daha durmak gerekir. Devrimci kurumların açıklama ve paylaşımlarının altına “devrimcilik” adına yapılan yorum ve paylaşımların arttığına tanık olmamız bu konu üzerinde yeniden durmamızı zorunlu kılmaktadır.
Yukarıda Türk devletinin “sosyal medya”yı denetim altında tutmak ve yönlendirmek için özel bir çaba içinde olduğuna işaret etmiştik. Hem kitlelerin gündemini manipüle etmek hem de karşı-devrimin devrimci örgütlerin açıklama ve paylaşımlarını manipüle etmek ve altını boşaltmak için görevlendirilen maaşlı çalışanların bulunduğu koşullarda; kim olduğu bilinmeyen ve fakat kendini kimi devrimci örgütlere “yakın” olarak propaganda eden kişisel hesaplardan devrimcilik iddiasındaki “sosyal medya” paylaşımlarına dikkat etmek gerekir.
Birkaç örnek verelim. 1 Mayıs öncesinde halk ordusu adına yapılan 1 Mayıs çağrısını legal bir kurumun paylaşımlarıyla doğrudan ilişkilendirerek, -örneğin İstanbul özgülünde yer tartışmalarına dahil ederek- paylaşım yapan kimi hesaplar, doğrudan karşı-devrime ve düşmana hizmet ederek ihbarcılık yapmakta bir sakınca görmemişlerdir. Üstelik bu türden paylaşımlar, “en devrimci” olduklarını iddia eden troller tarafından yapılmıştır.
Bir başka örnek verelim. Halk ordusunun, 21 Mayıs’ta ölümsüzleşen HKP(Maoist) Genel Sekreteri Yoldaş Basavaraju ve 27 Halk Savaşçısı için yayınlamış olduğu video mesajın enternasyonal alanda geniş bir şekilde paylaşılması, kendisine “devrimci” diyen kimi kişisel hesaplarda “ilginç” bir karşı reaksiyona yol açmıştır. Devrimci bir paylaşım, kimliği belirsiz hesaplar tarafından “mahkum” edilmeye ve amacından saptırılmaya çalışılmıştır. Halk ordusunun ölümsüzlerle ilgili dayanışma ve selamlama paylaşımından, “devrimcilik” adına rahatsızlık duyan bu türden kişisel hesaplar, proletarya partisine ve halk ordusuna yönelik bilindik yalan ve iftiraya dayalı olduğu son derece sarih olan paylaşımlar yapma ihtiyacı hissetmişlerdir. Ölümsüzler adına yapılan bir paylaşıma dahi saldıran “devrimci” görünmeye çalışan bu türden paylaşımlar, “mesele”nin muhatapları olmayanlar tarafından bile tepkiyle karşılanmıştır.
Ölümsüzler adına paylaşılan bir destek ve dayanışma mesajına yönelik bu türden paylaşımların gerçekte karşı-devrime hizmet ettiği tartışmasız olmakla birlikte, bu türden bir pratiğe müdahale etmeyen bir “devrimci aklın” gerçekte devrime değil karşı-devrime hizmet ettiği açıktır.
Benzer biçimde demokratik alanda faaliyet yürüten bir kadın örgütlenmesinin, yaşanan bir gündeme dair açıklamasına dair; -bilinen ataerki dayanışmasının dışında-, var olan gündeme dair bir söz kurmak ve açıklama yapmak yerine, söz konusu kadın örgütlenmesini “mahkum” etmek için yoğun bir mesai harcanmıştır.
Bu türden bir “devrimcilik” iddialı “sosyal medya” saldırganlığına aşina olmakla birlikte, son süreçte bu türden paylaşımların görece artmış olmasının nedeni açıktır. Örneğin halk ordusunun açıklamalarının -bazıları yarım milyona ulaşan, yüzbinlerce etkileşim alan açıklama ve paylaşımlar- bu türden kimliği belirsiz “devrimcilik” iddiasındaki “sosyal medya” hesaplarında rahatsızlık yaratması “anlaşılır” olmakla birlikte; bu türden bir mesainin kesinlikle devrimci olmadığını, devrimcilik kaygısıyla hareket edilmediğini ifade etmek gerekir.
Zaten karşı devrimin ağır baskısı altında olan devrimci kurumların “sosyal medya” paylaşımlarına yönelik yapılan bu türden yorumların, doğrudan hedef göstermelerin ve “en hakiki, öz hakiki devrimcilik” ithamlarının devrimcilik iddiasıyla çeliştiği açıktır. Devrimcilik ciddi bir iştir. Ne olduğu, kim olduğu belli olmayan bu tür hesaplardan devrimci kurumların açıklama ve paylaşımlarına yönelik bu türden troll paylaşımlar, en fazla da devrimcilik iddiasında bulunanların, kitleler nezdinde güvenirliğini zayıflamasına hizmet etmektedir.
Devrimciler, bu türden paylaşımları devrimin ve halkın çıkarına zararlı bulmalı, bu türden bir “politik mücadeleyi” reddetmelidirler. Gerçekte sahibini vuran bu paslı silahı kullanmakta ısrar etmek, karşı-devrime hizmet etmekte ısrar etmek demektir. Gerçekten devrimcilikte ısrar edilmek isteniyorsa, her devrimci yapı, kitleleri bu temelde eğitmek göreviyle karşı karşıyadır.
Sanalda değil reelde devrimcilik!
Açık olarak ifade edilmelidir ki, bu türden “politik eleştiri” adı altında devrimci kurumların açıklama ve paylaşımlarına yönelik kimliği belirsiz hesaplardan “eleştiri” adı altında ya da savunduğunu iddia ettiği örgütün propagandasını yapmak adına yapılan “yorum”lar, “objektif ajan” faaliyetidir. Bu kimliği belirsiz kullanıcılar ya doğrudan düşman ya da düşman uzantılarıdır. Bu türden paylaşım yapan hesaplara kesinlikle etkileşime girilmemeli, cevap verilmemeli ve engellenmelidir.
Kendisine “devrimci” diyen bir kişi, bu tür yöntemlere başvuruyorsa orada bir sorun vardır. Bir çürüme hali, lümpenlik ve örgütsüzlük durumu söz konusudur. Devrimciliğin değil karşı-devrimin bireysel ve lümpen kültürüne yaslanan ve bu ideolojik şekillenişten gıdasını alan bu türden kimliği belirsiz ve “devrimci”lik iddiası olan hesaplar üzerinden devrimci kurumların açıklama ve paylaşımlarına yönelik gerçekleştirilen bu türden “faaliyet”ler, doğrudan doğruya karşı-devrime hizmet etmektedir.
Karşı-devrime değil devrime hizmet etmek isteyen her samimi devrimci ve gerçek devrimci kurum bu türden hesapların paylaşımlarıyla mücadele etmek zorundadır. “Sosyal medya”nın devrimci amaçlar için kullanımı demek bir başka devrimci örgütün paylaşımları altında “en devrimci yorumu” yapmak değildir. Devrimciler açısından ideolojik mücadelenin, politik hesaplaşmanın yol ve yöntemleri bellidir. Bu yöntemleri kullanmak yerine kim olduğu belirsiz, dost mu düşman mı ayrımı silik olan “kişisel” hesaplardan “ideolojik mücadele iddiası” saçma olduğu kadar, düşman sızmalarına ve provokasyona hizmet eder. Gerçek devrimciler özellikle bu tür yöntemlerden uzak durmalıdır. Uzak durulmadığı ve ısrarla bu yöntemin önünün açıldığı, sessizlikle geçiştirildiği koşullarda orada devrimci bir kaygıdan bahsetmek imkansızdır.
Konuyla bağlantılı makaleler:
https://ozgurgelecek55.net/bir-oeg-okurundan-qsosyal-medya-ve-kullanm-uezerineq/
https://ozgurgelecek55.net/sosyal-medya-ve-ajan-faaliyeti-uzerine/