Her Yer Direniş, Her Yer İsyan!

Her Yer Direniş, Her Yer İsyan!

“Belki işçi sınıfının Gezi İsyanı henüz yaşanmadı dolayısıyla “dipten gelen dalga” anladığımız biçimde yüzeye vurmadı ama özellikle yaz başından bu yana ekonomik kriz, hayat pahalılığı, geçinememe gündemiyle örgütlenen çok sayıda eylem, grev ve direniş yaşandı.”

23 Ağustos 2024

Ülkenin dört bir yanı, işçi sınıfının çeşitli bölüklerinin ve köylülerin isyanı ile sarsılıyor.

AKP-MHP ittifakının patronları zenginleştiren, işçileri, emekçileri fakirleştiren ekonomi politikalarının sonuçları her geçen gün farklı bir biçimde ve toplumsal kesimde direniş, öfke ve eylem olarak kendini gösteriyor. Emperyalist-kapitalist sistemin dünya üzerindeki krizi, coğrafyamızda kendini daha da derin bir şekilde hissettiriyor. Egemen sınıfların yaşadığı kriz, emekçilerin kriziymiş gibi pazarlanıyor, krizin yükü de işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yükleniyor.

Coğrafyamızda sermayenin pandemi ile birlikte derinleşen ekonomik krizi, seçimler yolu ile ötelenmeye çalışıldı. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik buhran, üstü örtülemeyecek kadar açık bir şekilde büyümeye devam etti/ediyor.

Genel seçimleri hile hurda ile alan mevcut iktidar ve emperyalist egemenler tarafından krizin faturasının ezilenlere kesilmesi için Mehmet Şimşek kayyum olarak atandı. Şimşek’in sermaye sınıfının krizini çözmek adına ortaya koyduğu kemer sıkma politikası, geniş emekçi kitleleri adım adım daha fazla sefalet ve yoksulluğa sürüklüyor. Şimşek, politikaları kısmen başarılı olsa da işçi sınıfı ve bir bütün ezilenler cephesinden büyük bir öfkeyi de besledi. Giderek biriken bu tepki henüz yüzeye vuran güçlü bir dalga halini alamadı. Ancak çeşitli biçimler altında kendini dışa vurmaya başladı. Bu durum, devreye sokulan CHP muhalefetinin “normalleşme” tartışmaları ve farklı herhangi bir sesin düzen içine kanalize edilme hamlesine rağmen böyledir.

Belki işçi sınıfının Gezi İsyanı henüz yaşanmadı dolayısıyla “dipten gelen dalga” anladığımız biçimde yüzeye vurmadı ama özellikle yaz başından bu yana ekonomik kriz, hayat pahalılığı, geçinememe gündemiyle örgütlenen çok sayıda eylem, grev ve direniş yaşandı.

Emeklileri 2.500 TL ile susturmaya çalışan iktidar, geçinemeyen milyonlarca işçiyi Şimşek’in ekonomi programıyla iliğine kadar sömürme politikasını yaşama geçiriyor. Ancak işçi sınıfı ve üreticiler cephesinde bıçak kemiğe dayanmış durumda. Ürünleri ellerinde kalan, domates, karpuz, kavun üreticisi köylüler tepkilerini eylemlerle orta koyuyor. Üretici köylüler geçen hafta Bursa Karacabey’de 4 saat süreyle Bursa-İzmir yolunda traktörleriyle eylem yapmış ve “hükümet istifa” sloganları atmıştı. Üreticiler, Bursa Valisi Mahmut Demirtaş’ın domateslerin alınacağına dair verdiği sözden sonra eylemlerine son vermişti.

Bursa’dan sonra Balıkesir’in Bandırma ilçesinde üreticiler Aksakal Mahallesi’nde biraraya geldi ve tepkilerini dile getirmek için eylem yaptı.

Benzeri şekilde başta Ege bölgesinde birçok kentte, İç Anadolu şehirlerinde domates, biber, çilek vb. üreticileri ürünlerini yollara dökerek isyan bayraklarını çekti. Bandırma, Burdur, Balıkesir, Manisa, oradan Aksaray, Konya, Maraş, Tokat, Antep gibi onlarca kentte köylüler, ürünlerinin ucuza alınmasına karşı “Krizin bedelini çiftçiler değil holdingler ödesin!” şiarıyla ile duyurmaya çalıştı.

Kayısının taban fiyatının belirlenmemesinden kaynaklı kayısının düşük fiyattan satılmasını Malatya’da protesto eden kayısı üreticileri, “Tefecilerin elinde oyuncak edildik” diyerek seslerini yükseltiyor. Tokat’ta ise köylüler izinsiz maden arama çalışmalarına karşı biraraya gelerek eyleme geçti. ÇED raporu olmadan başlatılan faaliyetlere karşı mücadele eden köylüler, doğalarını ve geçim kaynaklarını korumak için direneceklerini haykırdı. Köylünün ürünleri para etmeyip tarlada kalırken, tarım işçileri çalışırken hayatlarını kaybediyor.

Bursa’da açıklama yapan emekçiler ise yoksulluğa, ardı arkası kesilmeyen zamlara, vergi yükünün emekçilere yıkılmasına karşı eylem düzenliyor. İzmir ve çevre kentlerin etrafı yangınla harap olurken ve yangınların şehirlerin merkezlerine kadar inmişken buna sessiz kalan devlet, söz konusu işçiler olunca tüm gücünü seferber ediyor. Yangını söndürmeyen devlet Polonez işçilerine saldırıyor. İşçiler haklarını ararken türlü engellerle karşılaşıyor. Diğer taraftan İzmir’in CHP’li beş ilçesi belediyesinde yüzlerce belediye işçisi çeşitli bahanelerle işten çıkarıldıkları için direnişe geçti.

Son günlerde ise İstanbul’un sömürü depoları olan Migros ve CarrefourSA depolarının olduğu Esenyurt depo bölgesi ve ardından patlayan Gebze depo işçilerinin üretimi tamamen durduran grevleri yeni bir isyanın dalgasının yankıları olarak karşımızda duruyor.

İnşaat işçileri böcekli yemeklere artık katlanmayacağını söyleyerek yemekhaneyi altüst eden bir direnişe imza atıyor. Afşin Elbistan Termik Santrali’nde çalışan işçiler, uzun süredir hak ettikleri ücret zammını ve iyileştirilmiş çalışma koşullarını talep ederken, yandaş Çelikler Holding’e ait şirket, işçilerin taleplerine işten çıkarma ile yanıt verdi, işçiler duruma tepki gösteriyor. Antep’te halı üreticileri benzer bir ekonomik kriz nedeniyle atölyelerini kapatma eşiğine geldiklerini dile getiriyor. Üstelik tam bu eylem dalgası devam ederken İSİG meclisi temmuz ayında en az 144 işçinin yaşamını yitirdiğini açıklayan raporunu yayınladı.

İşçi sınıfı, üretici köylüler ve geniş emekçiler arasındaki bu hareketlilik iktidarın yaratmaya çalıştığı korku duvarlarının ve karamsarlığın atılması açısından umut verirken buna yanıt olacak toplumsal bir muhalefetin dahası buna öncülük edecek devrimci öznelerin hazır olmaması durumuna bir an önce müdahale etmek gerekiyor. Parçalı, birbirinden uzak ve etkileşimi son derece zayıf olan bu çoban ateşlerinin birleşmesi adına devrimci-demokratik güçlerin müdahalesi son derece önemlidir. Farklı kentlerde, toplumun değişik kesimlerinin geliştirdiği tepki, eylem ve direnişlerin yanında olmak, onlarla birlikte yürümek ve aralarındaki dayanışmayı güçlendirmek perspektifi ile hareket etmeliyiz. Kıvılcımların birleşmesi için harekete geçmeli, gerçekliğimiz ölçüsünde fiil meşru direnişin yankısını büyüten bir yerden konum almalıyız.