İbrahim Kaypakkaya Adı İddiamız, Yolu Devrim Bilincimizdir!
Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın ölümsüzleşmesinin 51. Yıldönümünde devrimci ve komünist örgütler tarafından ortak bir açıklama yapıldı. MKP ve TKP-ML tarafından yapılan ve www.tkpml.com siesinde yayınlanan video mesajıyla paylaşılan açıklamada şunlar ifade edildi:
“Devrimin sönmeyen kızıl meşalesi Önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaşın 51. ölümsüzlük yıl dönümünde bir araya gelen siz yoldaşlarımızı ve dostlarımızı savaş siperlerinden selamlıyoruz.
Öncelikle ölümsüzleşen tüm yoldaşlarımızı saygı ve minnetle anıyor bu mücadele de düşmana esir düşen özgür tutsakları, devrim mücadelesinde zorluklara göğüs geren gazilerimizi selamlıyor bütün alanlarda mücadele yürüten yoldaşlarımıza başarılar diliyoruz.
Türk, Kürt, Arap azınlık milliyet ve inançlardan Türkiye proletaryasının komünist önderi, enternasyonal proletaryanın sıra neferi, Proletarya Partisinin kurucusu, önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaşı ölümsüzlüğünün elli birinci yılında bir kez daha MLM bilimine olan inancımızla anıyoruz.
İbrahim Kaypakkaya
O, faşist cellatların yüzlerine karşı “Ben devrimciyim. Biz devrimciler olarak siyasi konularda hiçbir şeyi prensip olarak gizlemeyiz ve fikirlerimizi açıkça söyleriz” diyerek, Proletarya Partisinin devrim kararlığını düşmanın yüzüne haykırmaktan geri durmamıştır.
Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin top sesleri arasında genç komünist bir önderin yol göstericiliğinde adına Türkiye dedikleri Mezopotamya, Anadolu ve Rumeli’nin bereketli topraklarında komünist hareket filizlenip boy veriyordu.
Önder yoldaşımızın kendi görüşlerine güvenerek ve büyük bir iddiayla ifade ettiği gibi, biz komünistler dünya görüşümüzü ilkesel olarak gizlemeyiz. Bundandır ki önder yoldaşımız aylarca süren işkenceler karşısında örgütsel bilgileri kendini feda etme pahasına korumuş ve cellatlarının yüzüne karşı, devrimi ve sosyalizmi savunmuştur.
‘71 silahlı kopuşunun komünist yüzü Proletarya Partisi ve onun kuramcısı olan önder yoldaşımızı reformizmden, revizyonizmden ve her türlü oportünist akımdan farklı kılan şey tek başına onun silahlı kopuşu değil, ortaya koyduğu ideolojik- politik-teorik tezlerin onu anti-MLM akım ve görüşlerden bir bıçak keskinliğinde ayrılmasıdır.
Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş oluşturduğu programatik görüşlerin ancak uzun süreli bir savaş ile gerçekleşeceğini bilerek küçük burjuva radikalizmi ekseninde gelişen silahlı hareketlerle arasına bir set çekmiştir. Onda silahlı mücadele, ancak işçi sınıfının öncülüğünde halkın savaşı olabilirdi.
Ülkemizin sosyo ekonomik yapısı, egemen sınıfların karakteri, Kemalizm, ezilen ulus ve milliyetler sorunu gibi başlıca meselelerde berrak bir bakış açısı yakalamış ve ideolojik bir tutum geliştirebilmiştir. Bunun içindir ki komünist hareket elli yılı aşkın bir süredir ülkemiz topraklarında kökleşmiş ve büyümüştür. Önder yoldaşımız da kısacık yaşamını halkın silahlanmasına ve savaşmasına adamıştır
Önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaş, en gerici faşizmin askeri diktatörlüğünün demir ağlarla örülü süreğen ablukası altında emeğin köleleştirilmesine, Kürt ulusu ve azınlık milliyetlerin üzerine çöken şovenizmin ablukasına, kadın ve farklı cinsel kimliklerin maruz kaldığı ataerkil zulme ve patron-ağa devletinin iktidarına karşı işçi sınıfının ve ezilen emekçi kitlelerinin gürleyen sesi oldu.
Ekim, Çin ve Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan etkisini, yaşadığı toprakların teori ve eylemine dönüştürmesini bilmiştir. Bundan dolayı önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş teori ile pratiğin, sözle eylemin, evrenselle özgülün tek bir kişilikte, bir tek beyinde mayalandığı bir pusuladır. O, yaşadığı çağın ve toprakların Prometheus’u ve en ileri aklıdır.
Bugün tam elli bir yıl sonra işçi sınıfı ve emekçi kitleler, Ortadoğu halkları, önderimiz İbrahim Kaypakkaya yoldaşın görüşlerine ve çizdiği rotaya daha fazla ihtiyaç duyuyor. Bunun en büyük nedeni insanlığın emperyalist-kapitalist barbarlık tarafından giderek daha fazla felakete açlığa ve sefalete sürüklenmesidir.
Kendilerini yer yüzünün mutlak efendileri olarak gören emperyalistler ve onların işbirlikçileri dünyamızı kan gölüne çevirmeye hazırlanıyorlar. Emperyalistler arası rekabet giderek emperyalist bir savaşa doğru yol almaktadır. Emperyalist-kapitalist sistem derin bir kriz içinde can çekişiyor.
Emperyalist efendiler yaşadıkları krizden çıkmak ve hegemonyalarını pekiştirmek için bir tarafta NATO eksenli ABD’nin başını çektiği blok ile diğer tarafta Rusya ve Çin eksenli gelişen rekabet Ukrayna’nın işgali ile yeni bir boyut kazanmıştır. Avrupa’nın sınırlarına dayanan bu iki emperyalist bloğun dalaşları bu yanı ile farklı bir yerde durmaktadır. Benzer senaryo Tayvan sorunu üzerinden Çin ile köpürtülmek istenmektedir. Bölgesel askeri antlaşmalarla ve askeri tatbikatlarla emperyalist bloklar birbirilerinin karşısında gövde gösterisi yapmakta ve rakibini sınamaktadırlar.
Diğer yandan Ortadoğu, Afrika ve Kafkaslarda vekil güçler üzerinden bölgesel çatışma ve savaşlar devam etmektedir. Filistin direnişinin İsrail siyonizmine karşı geliştirdiği 7 Ekim 2023 karşı operasyonu ile bu bölgedeki çelişkiler farklı bir aşamaya taşınmış durumdadır. İsrail siyonizminin on yıllardır Filistin’de gerçekleştirmiş olduğu katliam ve işgal saldırıları son Gazze işgali ile bir insanlık trajedisine dönüşmüştür. On binlerce insan katledilirken açlık ve buna bağlı ölümler artmıştır. İsrail siyonizminin işlemiş olduğu suçlara göz yuman ve destekleyen ABD ve Avrupalı emperyalistler, bugün askeri olarak Filistin topraklarına yerleşmek isterken aynı zamanda havadan insani yardım paketleri atarak suç ortaklıklarını gizlemeye çalışmaktadırlar.
Yine Ortadoğu’da Rojava’ya yönelik Türk devletinin saldırılarının İsrail’in saldırılarından geri kalır bir yanı yoktur. Özellikle Medya savunma Alanlarında Kürt ulusal hareketi gerillalarının Türk ordusuna yönelik gerçekleştirdiği başarılı saldırılar sonrası alt yapı alanlarına hava harekatları düzenlenmesi bölge halkının yaşamını olumsuz etkilemiştir. Bölge halkının temel ihtiyaç maddelerine ulaşımını engelleyerek daha fazla yoksullaşarak açlığa mahkum edilmesi hedeflenmektedir.
Faşist Türk devleti Rojava-Kuzey Suriye ve en genel haliyle Kürt Ulusal Hareketi karşında topyekun imha ve çöktürme siyaseti izleyerek savaşa göre konumlanmış durumdadır. Türk Devleti Rojava ve Kuzey Suriye’de işgal ettiği alanların yanında emperyalistlerden icazet aldığı oranda gözünü yeni alanları işgal etmeye dikmiş durumdadır. AKP/MHP faşist iktidarı kendi varlıklarını beka sorununa dönüştürerek savaş hükümeti olarak görev yapmaktadırlar.
Türk egemen sınıfları içeride uzun süredir ekonomik kriz ile boğuşmakta ve bu kriz giderek daha fazla yönetememe krizine dönüşmüş bulunmaktadır. Derinleşen yoksulluk, artan baskılar karşısında işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerinin daha fazla arayış içerisinde olduğunu belirtmekte fayda vardır.
Halkımız; işçiler, köylüler, gençler, kadınlar, Aleviler, LGBT+ bireyler ve diğer birçok farklı kesimden topluluklar öncüsünü önderini aramaktadır.
İşçiler ve emekçi halkımız bir arayış içerisindeyken bizler İBRAHİM KAYPAKKAYA gibi bir komünist öndere sahip olmanın şansını ve haklı onurunu yaşıyoruz. Onun aydınlık yolunda kararlılıkla yürüyerek sömürü ve zulmün en ağır ve en barbar kalelerine saldırarak savaşmanın haklı onurunu taşıyoruz. Ne mutlu bizlere ki onun gibi bir komünist öndere sahibiz.
Egemen sömürücü sınıflar sömürü ve zulümlerini ne kadar ağırlaştırıp koyulaştırırsa koyulaştırsın, savaş ve direnişimizin görkemliliğini ve büyüklüğünü ortadan kaldıramayacaktır. Çünkü devrimin ve kurtuluşun önderi bizlere özgürlük ve kurtuluşa ancak savaşıp-direnerek varılacağını gösterip, öğretmiştir. Bunun için her türlü bedel ödemeyi göze alarak savaşıp direnmiş, bedeniyle özgürlük yolunu aydınlatmışlardır. Düşmanın ne vahşi ve barbar işkenceleri ne de karanlık zindanları onun devrim yolunda onurlu yürüyüşünü engelleyememiştir. Onun özgürlük ideallerini zincire vuramamıştır.
Her şey ellerimizdedir. Özgürlük, kurtuluş ellerimizdedir. Umut, cesaret, gelecek ellerimizdedir. Sömürü ve zulüm dünyasından cehalet ve karanlık dolu yaşamdan kurtulmak mümkündür. Yeter ki kendi gücümüzün farkına varalım. Yeter ki yaşananlara doğru anlam verip yapacaklarımıza inanalım. Yeter ki kurtuluşun kendi ellerimizde olduğunun bilincine varalım. Hakikatin gözünün içine bakma cesareti ve kurtuluşun yolunu görme cüretini gösterebilelim. Ülkemizin en bilge insanı olan KAYPAKKAYA yoldaşın fikirlerine uzanıp onun öğretisini okuma ve doğru anlama ve uygulama cesaretini gösterebilelim. Bu mümkündür. Bizler bunu yapabiliriz. Bunu yapacak, başaracak gücümüz var. Çünkü devrim yapmak, bizlerin işidir.
Zafere giden bu yolda yaşamlarını adayarak yolu bizlere gösteren ölümsüzlerin izinde İbrahim Kaypakkaya’nın kızıl güzergahında devrimin silahını kuşanmalıyız. Kaypakkaya ve nice ölümsüzleşenlerimizi anmanın ve yaşatmanın yolu onların devrettikleri kızıl sancağı sıkıca kavrayıp yükseklerde dalgalandırmaktır. – Örgütlenmektir.”
Ortak açıklama; “Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya Yoldaş Ölümsüzdür!”, “Devrim Ve Komünizm Şehitleri Ölümsüzdür!”, “Yaşasın Marksizm Leninizm Maoizm!” sloganlarıyla sonlandırıldı.