Düzen Partilerine Oy Yok, Aktif Tavır
“Devletin Kürt ulusuna yaptığı ulusal baskı ve seçilen belediye başkanlarının yerine atanan kayyumlara karşı mücadele esasta DEM Parti üzerinden yapılacaktır. Ancak bu mücadele ile diğer devrimci ve demokratik güçlerin de yer aldığı birleşik mücadelenin geliştirilmesi hedeflenecektir.”
13 Şubat 2024
31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere fazla zaman kalmadı. İllerin belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve muhtarların seçileceği bu yerel seçimler geçen seçimlere kıyasla kitleler nezdinde fazla ilgi çekmiyor.
Tüm propagandalara rağmen halk geçmişe kıyasla daha aktif bir seçim atmosferine sokulabilmiş değil.
İktidardaki egemen sınıfların hem yönetimdeki hem muhalefetteki partilerine karşı, kitlelerin ilgilerinde ve güvenlerinde hissedilir düzeyde azalma var. Daha bir yıl önce yapılan seçimlerdeki şaibeler, entrikalar, gizli protokoller ve seçim sonrasında devam eden sistemin katmerli sorunları, emekçi halkın ruh halinde güvensizlik ve parlamentoya-seçimlere inançsızlığı artırmış durumda.
Geçmişte yapılan seçimlerin, bu sefer bu denli çaptan düşmesi ve emekçi yığınların sorunlarına alternatif olmaması gerçekliği, önümüzdeki yerel seçimler arifesinde ezilen ve sömürülen yığınların bilinçaltlarında böyle bir ruh hali oluşturmuştur.
Nitekim içinde bulunduğumuz dönem işçilerin, küçük üreticilerin, köylülerin, memurların, emeklilerin ekonomik ve sosyal durumları, 2023’te yapılan genel seçimlerden ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra daha kötüleşmiş durumdadır. Bunun sonucu Türkiye halkı hissedilir boyutlarda daha yoksullaştı.
Emekçilerin maaşları rakam olarak “artırıldı”, gerçekte ise alım gücü düşürüldü. Çünkü enflasyon devamlı düşük gösterildi. Gerçek enflasyon hep saklı tutuldu, hep gizlendi. Ücretler de düşük gösterilen sanal ve uydurma enflasyon rakamlarına göre belirlendi.
Bunun sonucu ücretler hızla artan gerçek enflasyonun gerisinde kaldı. Böylece ücretlerin ve maaşların alım gücü hızla düştü.
Bu da işçilerin ve tüm emekçi kesimlerin ihtiyaçlarından her geçen gün menedilmesini beraberinde getirdi. Devletin resmi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2023’ün enflasyonunu yüzde 64 olarak açıkladı. Buna karşın Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise yıllık enflasyonu yüzde 127 olarak açıklamıştır. Ücretler resmi kurum TÜİK’in gerçeği yansıtmayan rakamlarının bile altında belirlenmiş, bu da sömürüyü ve yoksulluğu iyice artırmıştır.
Yoksulluğun bu denli artması sonucu akşamları alışveriş yapanların ve sokaklardan yiyecek toplayanların sayısı her geçen gün artmıştır. Geçmişte daha istisna olan bu görüntüler ülkenin pazarlarına, sokaklarına iyice yayılmıştır. Kısacası ülkemiz halkı ekonomik ve sosyal alanda böylesi fasit bir daire içine sürüklenmiştir.
Bunun sonucu sayıları hızla artan yoksul ve emekçi kesimlerle, bir avuç zenginin arasındaki makas günümüzde hayli açılmış durumdadır. Bu durum, rakamları iktidar lehine revize etmekte sınır tanımayan TÜİK dahi büyüyen bu uçurumu rakamlarına yansıttı.
TÜİK’in 29 Ocak 2024’te açıkladığı 2023 yılı gelir dağılımı istatistiklerine göre en yüksek gelir grubunun (nüfusun yüzde 20’si) toplam gelirden aldığı pay yüzde 49.8; en düşük gelire sahip yüzde 20’nin aldığı pay ise yüzde 5.9 oldu.
Artan sömürü ve keskinleşen sınıf çelişkileriyle beraber, faşizmin çok yönlü baskı ve şiddeti de acımasız boyutlara tırmandı.
Artan siyasi baskı ve saldırılar üzerinden halk ve muhalif kesimler üzerinde kaos ve korku atmosferi yaratılmak istenmektedir. Eğer bir ülkede baskı ve saldırılar giderek tırmandırılıyorsa, toplum korku ve tehdit altına alınıyorsa bu durum, o ülkenin egemen sınıfları ve devlet aygıtının, ezilen ve sömürülenlerin mevcut ve olası tepkilerini ve eyleme dönüştürmelerini önceden bastırmak, sindirmek ve engellemek içindir.
Tabii ki bu baskı ve şiddetin hedefleri arasında Kürtler, Aleviler, emekçi kadınlar da vardır. Hakim İslam dini ve şeriat-hilafet kılıcı Alevilerin üzerinde tehdit unsuru olarak sallandırılmakta, erkek egemen sistemin tüm argüman ve uygulamaları bizzat devlet eliyle uygulanarak kadın ve LGBTİ+lara hayat dar edilmeye çalışılmaktadır. AKP-MHP iktidarı ve ordu-polis-yargı gibi devlet organları Kürtlere, mücadelelerine ve örgütlenmelerine saldırmak için de herhangi bir “sebep” yaratmaya dahi gerek duymamaktadır.
Çünkü iktidara boyun eğmeyen varlıkları dahi iktidarları için bir tehdit olarak görülmektedir. Elbette bu mücadelenin bir parçası olan HEP’ten DEM Parti’ye kadar tüm siyasi partiler de en rahat ulaşılabilir hedef olarak iktidarın kara listesinde yer aldı/alıyor.
Kapatılan her partinin yerine kurulan partiler devamlı baskıya maruz kaldılar, parti yöneticileri, milletvekilleri ve yığınlarca parti taraftarları tutuklanarak hapishanelere kondular. Nitekim böyle sarmal bir hal alan bu baskılar sonucu en son oluşturulan DEM Partisidir.
Türkiye yukarıda kısaca değinmeye çalıştığımız koşullarda yerel seçimlere gidecektir. 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak seçim sonucunda belediye başkanları, büyükşehir belediye başkanları, belediye meclisi üyeleri, il genel meclisi üyeleri, muhtarlar ve ihtiyar heyetleri belirlenecektir.
Seçim arifesinde Türkiye’nin içinde bulunduğu jeopolitik dönem ve mevcut konjonktür yukarıda kısaca vurguladığımız gibi sorunların, çelişkilerin, baskının, zulmün, en üst düzeye vardığı döneme tekabül etmektedir. Öyle ki çığırından çıkan mevcut yönetim son dönemlerde din ve şeriatla tehdit kulvarını ve saldırı furyasını daha da artırmış durumdadır.
Nitekim açıktan bu doğrultuda propaganda yapan AKP gerici tarikat ve cemaatler üzerinden de örgütlenmektedir. Amaç ülkeyi seçime korku ve kaos atmosferiyle sokmak ve oluşan hengâmede “galip” çıkmaktır.
“Muhalif” düzen partilerinin rolü de kitleleri türlü vaatlerle kendi manyetik alanlarında ve düzen sınırları içinde tutmaktır. Kısacası düzen partileri her seçimde yaptıkları iş bölümünü ve oynadıkları rolleri bu yerel seçimlerde de oynayacaklardır.
Bundan dolayı AKP ve MHP partileriyle beraber, CHP, İYİ Parti, YRP ve diğer düzen partilerine karşı da tavır alınmalıdır. Oy verilmemelidir. Bunlar kitleler içinde teşhir edilmeli ve mahkûm edilmelidir.
Mafya ile iç içe geçen, kayyum ve rant düzenini hakim kılan bu düzen partilerine karşı aktif mücadele edilmelidir. Bu tavır Türkiye’nin en eski partilerinden Kemalist CHP ile diğer düzen partilerine karşı da alınmalıdır. Kısacası tüm düzen partileriyle, haklı ve meşru zeminde duran muhalif güçler arasında kalın çizgi çizilmelidir.
Bu yerel seçimlerde düzen partilerine karşı tavır almak salt oy vermekle sınırlı değildir.
Mevcut sistemi, mevcut devletin yaptığı baskı sömürü ve zulmü teşhir ederek, gerçek kurtuluşun bu gerici düzene karşı demokratik halk iktidarıyla mümkün olacağı propagandası yapılmalıdır. Seçimler bu propagandalarla kitlelerle bağ kurmanın aracı olarak kullanılmalıdır.
Ancak seçimlerde bu devrim propagandasına bağlı olarak yerel seçimlerde kazanılabilecek yerlerde belediye başkanlığı ve alt yerel organların içinde yer almak da hedeflenmelidir. Türkiye Kürdistanı’nda geçen seçimlerde kazanan belediye başkanlarının tutuklanarak yerlerine atanan kayyumların yerine, bu seçimlerde tekrar Kürt halkının ulusal iradesiyle kazanacak yeni belediye başkanlarına emanet edilecektir. Türkiye Kürdistanı’nda öne çıkacak sorun elbette ki Kürt ulusal sorunu olacaktır.
Devletin Kürt ulusuna yaptığı ulusal baskı ve seçilen belediye başkanlarının yerine atanan kayyumlara karşı mücadele esasta DEM Parti üzerinden yapılacaktır. Ancak bu mücadele ile diğer devrimci ve demokratik güçlerin de yer aldığı birleşik mücadelenin geliştirilmesi hedeflenecektir. Bu mücadele ülkenin tüm alanlarında sömürüye ve faşizme karşı yürütülecektir.