OCAK AYI | ANI/ANLATI: Enternasyonal Yoldaşımız Barbara

Enternasyonal Yoldaşımız Barbara

Barbara yoldaş romanlar, şiirler yazmadı. Ancak romanlara, öykülere konu olacak unutulmaz mücadele ve direniş anıları bıraktı geride.

8 Şubat 2024

 

Bazı anlar ve anılar zamanla unutulmaz. Bazı yoldaşlar vardır, her gün anılsa yetmez. Her Şubat’ta önce Barbara Anna Kistlerimizin sonra Beş Kızıl Karanfilimizin kaybını dün gibi yaşarız. Yüreğimizin derinliğinde başlar bir derin sızı sınırları zorlar öfke ve kinimiz. En değerli kadın öncülerimizi, yetkin yoldaşlarımızı kaybettiğimiz aydır, Şubat. 7 Şubat’ta kaybettik proletarya enternasyonalizmin en seçkin öncüsü Barbara Anna Kistler yoldaşı.

Proletarya partisinin ilk enternasyonalist şehidi Barbara, gerilla alanında yoldaşlarına ve köylü kadınlara çok değerli devrimci miras bırakarak aramızdan ayrıldı. O, herkesten daha fazla inandı hayallerinin gerçek olacağına. Bundandır ki, Barbara yoldaş idealleri peşinden gitme cesareti göstermekten bir an olsun geri durmadı. O sadece Türkiye proletaryasının ve halkının değil aynı zamanda enternayonal proletaryanın yoldaşı ve öncüsü olmayı başardı.

Adını Munzurlardan Alplere kadar uzanan dağlara yazdırdı. Batının sosyalizm inancını Doğu’ya taşıyarak yoldaş olmanın sorumluluğuyla davrandı. Bunun için hiç durmadan sayısız çeviriler, yazınsal çalışmalar yürüttü. Ancak bunlarla yetinmedi. Tıpkı Che gibi düşündü ve hareket etti. “Dünyanın neresinde olursa olsun haksızlığı kendinize karşı yapılmış gibi hissedin.” Bunu kendine ilke edindi. Yaşadığı ülkedeki mücadele pratiği kendisine yetmedi. O, gerçeği aradı ve imkansızı istedi. Daha ilerde bir devrimcilik yapma isteği onu Doğunun kırlarına sürdü. Türkiye’de İbrahim Kaypakkaya yoldaşın öncülüğünde esen demokratik halk devrimi rüzgarını kendisine öncelik kabul etti. Katılımı herkese örnek olacak ve imrendirecek kadar onurlu oldu.

Kendisinden önce özgürlük mücadelesinde öncülük yapan tüm kadın savaşçılar gibi kaderini onlar gibi çizdi. “Zorbalığa ve adaletsizliğe karşı savaşabilsem ve bu uğurda ölsem” diyerek tercihini devrimin fırtına merkezlerinden yana yaptı. Kan ve ateşle birlikte yoksulluk ve zulüm felaketlerini yaşayan insanların kurtuluşunu öncelliğine aldı. Zulümle yıkanmış yoksul kadere gömülmek istenen yaşlı gözlerin kurtuluş umudu olmayı üstlendi. Onların sesi, iradesi ve devrime katılma kararı oldu.

Bir yandan yoksulluğun sınırsız acılarını çekenleri enternasyonal dünyaya doğru anlatmaya çalışırken diğer yandan bundan nasıl kurtulunacağını onlara göstermeye çalışmak için öncülük yapttı. Yalnız kendi kurtuluşunu düşünerek kurtuluşun olamayacağını herkese yüksek sesle anlatmalıydı. Bunun en iyi yolunun silahların eleştirel gücünden geçtiğini her düşene gösterebilmeliydi. Kapitalizmin yarattığı ve yaşattığı ağır felaketi, kişisel felaket kader olarak algılayıp çare aramaya çalışılmaması gerektiğini herkese her dilde yüksek sesle anlatmalıydı. Resmin küçük parçasına değil bütününe bakarak dehşetin büyüklüğünü görmek gerektiğini anlatmalıydı. Dünyayı yoksulukla terbiye etmeye, her bir karış toprağı kanla yıkamaya çalışanlara karşı tek kurtuluş yolunun bütün dünyanın işçilerinin ve ezilenlerinin birleşmesi olduğunu anlatmalıydı. Ve o, düşündüğü, hayal ettiği gibi yaşadı.

İlk kez geldiği Türkiye topraklarında tavizsiz devrimcilik yapma kararını herkesten daha çabuk verdi. Hep daha ileriyi tercih etti; gerçeğe, devrime, sosyalizme en yakın olan yerde olmak istedi. Büyük bir umut ve coşkuyla sarıldı görevlerine. En zor koşullarda en zor alanda gerilla bölgesinde, savaşın ortasında görev yaptı. Yaşamı, duruşu, kavgası; geride duranları, kolay ve rahatı seçenleri utandırıp düşündürtecek kadar örnekti. Kaldıkları kış üslenme yerinin açığa çıkmasıyla hayal ettiği, düşündüğü devrimciliği istediği gibi uzun süreli yapamadı. Daha uzun daha etkili sonuç alıcı adımlar atmayı, görevler üstlenmeyi hayal ediyordu. Ancak ne düşmanın ağır saldırı ve bombaları ne de dağın zorlukları onu durdurdu. Kar ve boran teslim aldı yoldaşları. Bedeni buz tutma pahasına yoldaşlarını kurtarmak için sıcak yoldaş ellerini onlara uzattı.

Barbara yoldaş romanlar, şiirler yazmadı. Ancak romanlara, öykülere konu olacak unutulmaz mücadele ve direniş anıları bıraktı geride. Yoldaşlığın, dayanışmanın, mücadelenin unutulmaz pratiklerini gösterdi. Gerilla mücadelesinde fedakarlık ve yoldaşlığın pratikleri sayısız bedel ödemeyi göze almayı gerektirir. Barbara yoldaş, donma pahasına soğuktan yaralanan yoldaşlarını kurtarmaya çalışarak kendini feda etti.

Hem gerilla yaşamı hem ondan önceki mücadele yaşamı Barbara yoldaşa yakışır nitelikte oldu. İsmail Oral ve Hatice Dilek yoldaşların şehit düştüğü baskından sonra tutsak düştü. Düşman işkencehanelerinde bir Türkiyeli devrimci gibi ağır işkence gördü. İddialarına ve inandığı davaya sadık kaldı. Partizan yoldaşlarıyla beraber yabancısı olduğu zindanlarda hep direniş çizgisinde kaldı. TC faşizminin mahkemelerinde kendisini ve devrim davasını yargılamak isteyenleri yargıladı “Beni ancak enternasyonal proletarya yargılayabilir” diyerek devrimci hafızamıza unutulmaz notlar bıraktı.

TC faşizmine karşı savaşmayı onur sayan Barbara Anna yoldaş, bütün ezilenlerin öncüsü oldu. Ezilenlerin umudunun büyük devletlerin çıkarları uğruna kaybolmaması için faşizme ve gericiliğe karşı savaşmaktan bir an olsun geri durmadı. Savaşların yarattığı kahramanların olmayacağı bir dünya hayaliyle sosyalizme ve özgürlük ideallerine sarıldı.

Barbara yoldaş, devrim yaratan bir yaşamın öncüsü oldu. Yaşadığı cehennemi cennete çevirmek için gözlerini gökyüzünün renkleriyle kapadı. Her zaman kaybedenlerin vazgeçenler olduğunu düşünerek vazgeçmeyenlerin devrim kodlarını dağlara nehirlere ve kayalara yazdırdı. İdeallerimizin en direngen ve kararlı yoldaşı olarak onu her daim saygı ve minnetle anacak, ismini devrim sözümüz olarak yazacağız.