SAG GÜNLÜĞÜ (3) | “Bize umutla direnmek ve umudu diri tutmak düşüyor!”

Leyla Güven’in başlattığı ve binlerce insanın dahil olarak sürdürdüğü süresiz açlık grevlerinde gelinen aşamada 15’er kişilik iki grup PKK dava tutsağı SAG eylemlerini ölüm orucuna çevirdi.

Bugün itibariyle Leyla Güven 191, Nasır Yağız 178, Strassbourg ekibi 151, hapishaneler 152 gün, tutsak eski HDP milletvekilleri Selma Irmak ve Sebahat Tuncel 122 gündür açlık grevini sürdürürken Türkiyeli devrimcilerden DKP/BÖG tutsakları Efe Çatalbaş ile Mehmet Yozcu ve DKP/Komün dava tutsakları Erol Dündar ile Suat İncedere 1 Mart’tan bu yana açlık grevindeler.

MLKP dava tutsakları Muhabbet Kurt, Ali Haydar Saygılı, Aydın Akyüz 1 Mart’tan, Hatice Duman, Soner Çiçek ve Ercan Görtaş 10 Nisan’dan bu yana açlık grevinde… TKP-ML dava tutsakları Hiyem Yolcu 20 Mart’tan, Haydar Sönmez ise 1 Nisan’dan bu yana açlık grevi eylemlerini sürdürüyorlar.

Açlık grevi eylemlerinin bir başka boyutunu ele alan bir Tutsak Partizan’ın tuttuğu “SAG GÜNLÜĞÜ”nün son bölümünü paylaşıyoruz:

SAG GÜNLÜĞÜ | 3. BÖLÜM

-O gülünce-

Bugün şeker yapımını pratiğe dökme kararı aldık ve iki yoldaş verdik kafa kafaya, başladık yapmaya. Biz başladıktan çok kısa bir süre sonra yanımızdan, arkamızdan vs. gelip geçen hemen hemen tüm arkadaşlar, “ya siz becerebilecek misiniz bu işi?”, “şeker yapımı zor ha olacak mı ki?”, “kızlar sanki bir garip bu olmuyor mu ne?”, “ortalık yanık kokmuş gibi sanki” şeklinde çok çeşitli cümleler fakat çok da farklı olmayan strese sokucu yorumlar yapmaya başladılar. Sanki yeterince heyecanlı ve stresli değilmişiz gibi! Neyse öyle böyle bitirdik işimizi, koyduk tabaklara, götürdük SAG’cılara. İşte o büyük an… Tık, tık, tık… Eveet, olmuş, beğenildi, başardık. Acemi şansı galiba, aman her neyse işte biz sonuca bakalım. Ayrıca bizim yaptığımız ölçü bundan sonraki yapımlarda da kullanılacak, duble başarı yani… Başlar dik göğüsler kabarmış…

Günler hızla geçiyor, fakat herbirinin kendi içinde bir ağırlığı var. Bizim okuma ve çalışma faaliyetleri de tempo kaybetmeden devam etmekte. SAG’daki yoldaş da en aktif katılımını sağlamak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Bazı günler tartışmaların sonlarına doğru yoruluyor ve dikkatini toparlamak da zorluk çekiyor. İşte o zamanlar da keşke bu kadar yoğun olmak zorunda olmasaydık diyorum kendi kendime! Geçtiğimiz gün çalışma sonrası kısa bir sohbet yaptık aramızda, SAG’ın ilerleyen zamanlarına psikolojik olarak hazır olmak üzerine… Açıkcası ben nedense bu noktaları çok da düşünmüyordum. Daha çok süreci en iyi şekilde sürdürme telaşı içerisindeydim taa ki bu konuşmaya kadar. Kilo ölçümlerindeki rakamlar bazen sadece birer rakam gibi geliyor insana çok anlaşılmıyor mesele. Yoldaş da gayet iyi gözüküyor, moral ve hareketlilik açısından. Konuşmanın etkisiyle bugün daha bir dikkatli baktım yoldaşa ve ne kadar zayıflamış olduğunu fark edince dank etti beynime. Neyse ki yoldaşın dikkati bende değildi ve bu fırsatı değerlendirip hemen elimdeki kitaba bakarak, okuyormuş numarasına yattım. Bütün gün kafam bir şey almadı, akşama doğru bu sefer kendime kızmaya başladım, daha dün konuşmuştuk bu konuları, psikolojik hazırlık böyle bir şey işte! Daha şimdiden böyle kafaya takarsam, nerede kaldı ilerleyen süreçlerin hazırlığı (Şu anda ben bunları yazarken yoldaşın sesi geliyor havalandırmadan, yine birilerine takılıp espiri yapıyor. Ne kadar da güçlü ve içten gülüyor…)!

Neredeyse 1 ay bitmek üzere. Heval Leyla 150’li günlerine, 16 Aralık’ta giren hevaller ise 120’li günlerine geldiler bizim koğuşta direnişçi sayısı 3 oldu. İlk giren arkadaş 50’inci gününe yaklaştı bile. Peş peşe haberlerini aldığımız feda eylemcilerinin isimlerini haykırdık günlerce. Her defasında bugün de bir şehit haberi alacak mıyız acaba diye açıyoruz gazetelerin sayfalarını… Dışarıdaki sessizlik ise en üzücü olan şey. Bir an önce bu sessizliğin kırılması şart!

Bir ayı geride bıraktık, diğer arkadaşın ise 50’inci günü… Bugün gazetelere erkenden bakmak için indim aşşağıya, Amed’de SAG’lar ve KHK bahanesiyle verilmeyen mazbatalar için yapılan eyleme düşman çok sert saldırmış! Tazyikli sudan kaçmaya çalışan analarımız ve babalarımız çarpıyor gözüme, fotoğraf karesindeki, yaralı milletvekilleri olduğunu okuyorum..! İçimde oluşan kini voltaya çıkarak atmaya çalışıyorum, biliyorum biliyorum bu akıttıkları kanların, ağlattıkları anaların, söndürdükleri onurlu hayatların hesabını verecekler elbet! Bize umutla direnmek ve umudu diri tutmak düşüyor. Yoldaşımın direngen hallerine her baktığımda, gülen gözleri gözlerime her değdiğinde, tekrar tekrar bunlar geçiyor aklımdan.

Şu sıralar Nisan Güneşi’nin yaklaşmasıyla birlikte farklı heyecanlar yaşıyoruz. Günlerimiz hazırlıklarla geçiyor, direniş sürerken karşıladığımız Nisan Güneşi telaşımızı ve en güzel şekilde kutlama kaygımızı artırıyor. Bir yandan da SAG’daki yoldaşın tansiyon ve nabzının sürekli düşük olmasından kaynaklı kaygılanıyoruz. Günlerdir özel olarak takip ediyoruz, sürekli ölçümler ve karşılaştırmalarla sebebi bulmaya çalışıyoruz. Aslında görünüşte bir şey yok yoldaş gayet iyi geçiriyor zamanını her gün yürüyüşünü yapıyor, olması gerektiği kadar hareketli olmaya gayret ediyor, tüketmesi gereken her şeyi en düzenli ve dikkatli haliyle tüketiyor. Neden sürekli düşük anlayamıyoruz, sadece çok doğal bir şekilde yorgunluk hali var, bu tansiyon ve nabız meselesi dolayısıyla dost kurumlardan arkadaşlarla konuşurken bize, “arkadaşı ara ara heyecanlandırın” dediler. Ben de düşündüm düşündüm, “Yahu ne yapalım? Tuvalet kapısının arkasında bekleyip, böö mü yapalım?”, “durduk yere dönüp, nanik mi yapalım?” deyince başladık hep birlikte gülmeye. Tabi ben bunları espiri olsun diye söylemiştim ama son iki gündür ara ara dönüp saçma sapan hareketler yapıyorum artık (gerçi eskiden de yapardım ama ortaya yapardım, şimdi hedefim yoldaş) daha biraz önce taktım radyoyu kulağıma, gittim yanına, başladım oynamaya, “bizim köyün delisi ne yapıyorsun sen?” diye gülmeye başladı. O öyle gülünce bir yandan ağlayasım bir yandan da kahkahalarla gülesim geliyor.

Tutsak Bir Partizan

Nisan 2019

(Devam Edecek)

SAG GÜNLÜĞÜ | 1. BÖLÜM

SAG GÜNLÜĞÜ | 2. BÖLÜM