H.Merkezi: Hapishanelerdeki tüm TKP/ML dava tutsakları adına Derya Ozanyan, sürece ilişkin çeşitli değerlendirmelerin yer aldığı bir açıklama yaptı. “Kürt ulusuna yönelik imha, inkar ve asimilasyon saldırılarının sayın Öcalan’ın tecridi ile iç içe geçmiş hali açık bir gerçekliktir” diyen Ozanyan, bu süreçte eylemlere katılış ve sahiplenişin Türkiye devrimci hareketi açısından bir imtihan olduğuna vurgu yaptı. Ozanyan’ın açıklaması şu şekilde:
“Kürt mücadelesini sahiplenmek, tecridin kalkması için mücadele vermek anlamını taşımaktadır”
“Ortadoğu’da diktatörlüklere, baskılara karşı ‘artık yeter’ diyerek silsileler şeklinde isyanlarını başlattılar. 100 yılı aşkın süredir dört parçaya bölünmüş olan ve Kendi Kaderini Tayin Hakkı elinden alınarak katliamlarla, baskılarla yok edilmek istenen Kürt ulusu, bu isyanlar silsilesi içerisinde on yıllardır PKK önderliğinde yürüttüğü savaşı daha da büyüttü. Bunun sonucunda Rojava’da Demokratik Özerklik ilan edildi. Bakur’da özyönetim direnişleri yaşandı. Kürt ulusunun büyük bir feda ruhuyla büyüttüğü savaş, başta Türkiye-İran-Irak ve KDP yönetimi olmak üzere bütün faşist güçleri ve işbirlikçilerini biraraya getirdi. Her türlü askeri-ekonomik-politik saldırılar, yöntemler devreye sokuldu. Hiç kuşkusuz bu saldırıların en önemli ayaklarından biri 20 yıldır İmralı’da tutsak edilen, milyonlarca insanın ‘irademdir’ dediği PKK’nin kurucusu ve önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecrit politikasıdır.
Kürt ulusuna yönelik imha, inkar ve asimilasyon saldırılarının sayın Öcalan’ın tecridi ile iç içe geçmiş hali açık bir gerçekliktir. Bu açık gerçeklik, Öcalan’ın üzerindeki tecridin kalkması ve özgürleşmesi hedefinin Kürt ulusunun bu talebi milyonlarla sahiplenmesiyle somutlanmaktadır. Bu nedenle ezilen ve buna karşı mücadelesini 40 yıldır faşist TC’ye karşı veren Kürt ulusunun mücadelesini sahiplenmek, Öcalan’ı sahiplenmek, tecridin kalkması ve özgürleşmesi için de mücadele vermek anlamını taşımaktadır.”
“Sözlerimizin karşılığı pratik olmak zorunda”
“Partimiz TKP/ML’nin ‘Süreç kendini yenilemeyenleri affetmez’ şiarıyla yayınladığı açıklamayla birlikte, öncesinden Rojava ve Kandil’de TİKKO güçlerimizin DAİŞ’e ve Nusaybin’de özyönetim direnişlerinde faşist TC’ye karşı ortak mücadele verişini esas alan bir yönelim izlemiştir. HBDH’de ve KBDH’de yer alışımız, Nubar Ozanyan ve Lorenzo Orsetti yoldaşların Rojava’da ölümsüzleşmesi, Efrin’i ortak savunmamız bunların en somut örneğidir. Sözlerimizin karşılığı pratik olmak zorundadır. Ezilenlerin, sömürülenlerin mücadelesini yükseltmek, ortak düşmana karşı ortak mücadeleyi büyütmek artık dar ideolojik söylemlere, küçük burjuva gurura ve vurdumduymazlığa feda edilemeyecek kadar önemli, zorunlu ve acildir!”
“Bu mücadeleyi daha güçlü bir biçimde sahiplenmeye çağırıyoruz”
“Leyla Güven’in 7 Kasım’da ‘Tecridin bir insanlık suçu olduğunu belirtmek istiyorum. Tecrit bir halka uygulanmaktadır. Ben de bu halkın bir parçasıyım’ diyerek başlattığı, PKK ve PAJK’lı tutsakların 27 Kasım’da ‘Nefesimiz ve özgürlük ruhumuzdur’ diyerek katıldığı açlık grevi eylemlerine; biz TKP/ML dava tutsakları, Kürt ulusal hareketi PKK ile birlikte ortak düşmana karşı her alanda mücadeleyi büyütme perspektifiyle bu yürüyüşe dahil olduk. İlk olarak 29 Kasım’da 3 günlük açlık grevi dayanışma eylemi gerçekleştirdik. 4 Şubat-18 Mart tarihleri arasında bulunduğumuz tüm hapishanelerde birer haftalık dönüşümlü açlık grevi ile bu yürüyüşümüzü devam ettirdik. Gelinen aşamada kimi yoldaşlarımız bu yürüyüşe süresiz açlık grevi eylemcileri olarak katılmıştır.
Leyla Güven’in Kürt Ulusal Hareketi Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı bu yürüyüş ve aynı taleplerle içeride-dışarıda yapılan tüm eylemliliklere katılışın/sahiplenişin bütün TDH için bir imtihan olduğu açıktır. Artık sınıfsal, ulusal, cinsel, mezhepsel her türlü çelişkiden dolayı ezilenlerin, sömürülenlerin, baskı altında olanların çığlığına cevap olma, birlikte mücadeleyi yükseltme arayışı içinde mi olunacak, yoksa yine ahkam kesilip, öğretici edalarla konuşmaya devam mı edilecek? Bizler TKP/ML tutsakları olarak partimizin yol göstericiliğinde birincisini yaşama geçirme kararı aldık. Şovenizmin zehrinden kurtulmak, on yıllardır ayrı kanallardan süren ve aslında Kürt ulusunun taleplerine kulakları tıkamak anlamına gelen edilgenliğe darbe vurmak söylemle değil, pratikle olur.
Leyla Güven’in öncülüğünü yaptığı bu yürüyüşün bütün katılımcılarını selamlıyoruz! Zülküf, Ayten, Zehra, Uğur ve Medya hevallerin feda ruhunun önünde saygıyla eğiliyoruz. Zafere olan inancımızla tüm halkımızı, yoldaşlarımızı bu mücadeleyi daha güçlü bir biçimde sahiplenmeye çağırıyoruz.
Yaşasın süresiz açlık grevi direnişimiz!
Şehid namirin!
Yaşasın partimiz TKP/ML! Halk ordusu TİKKO, TMLGB!”