28 Ekim’de düzenlenecek olan “Kriz ve şiddet Sarmalında Birleşik Mücadelenin Olanakları; Ne Yapmalı ?” başlıklı Forum öncesi Partizan okurları bir araya geldi.
Tartışma iki bölüm halinde yürütüldü. İlk bölümünde Forum’un başlıkları üzerine konuşarak sürece dair bakışta bir ortaklaşmanın sağlanması amaçlandı. İkinci bölümde ise kalan süre içinde Forum’a dair neler yapılabileceği üzerinde duruldu. Yapılan tartışmalarda kriz ve şiddet arasındaki ilişkiye ve de birleşik mücadelenin önemine dair vurgular yapıldı. Verimli geçen tartışmalarda, genel olarak bugün yaşadığımız sürecin 12 Eylül’e bir yanıyla benzediği bir yanıyla da onu da aşan uygulamalar barındırdığı dile getirildi.
AKP, sınıfı güdümündeki sendikalar eliyle bloke ediyor!
Sözgelimi, 12 Eylül döneminde bile hukuksuzlukta böylesine bir noktaya ulaşılmadığı belirtildi. Türk hâkim sınıflarının bir bütün olarak toplumu tamda 12 Eylül’de olduğu gibi bir bütün olarak yeniden şekillendirmeye, yapılandırmaya çalıştığı ve AKP’nin giderek devletle iç içe geçtiği, 1923-50’lerin CHP’sine benzediği ve bugün AKP’nin neredeyse devlet demek görüşleri dile getirildi. AKP iktidarının bugün valisi, kaymakamı, belediye başkanı vs. tüm idari ve yerel yapılanmalarıyla bir bütün olarak devleti kontrol altında tuttuğu ifade edildi.
Özellikle Kürdistan’da muhtarlara kayyum atanmasıyla devletin Kürt halkına yönelik saldırılarına bir yenisini daha eklediği ve bunun yerel seçimlere yönelik bir hazırlık olduğuna dikkat çekildi. AKP iktidarı, kayyumlarla Kürt halkının direncini ve mücadele azmini kırmak istiyor.
Bugün AKP’ye karşı yürütülecek mücadelenin esasta devlete verilen bir mücadele olduğuna dikkat çekildi. Öte yandan bugünkü kriz halinin sadece AKP ile ilgili olmadığı temel olarak Türk hâkim sınıflarının emperyalistlere kurduğu ilişkinin bir sonucu olduğu ifade edildi. Bu başlıkta AKP’nin politik söylemde öne çıkarılmasının doğru olmayacağı AKP’den çok devletin sistemin öne çıkarılması gerektiğine dair görüşler de dile getirildi.
AKP iktidarının, bugün elinde kalanın sadece şiddet ve zor olduğu özellikle krizle birlikte kitle desteğinde ciddi bir gerilemenin yaşandığına dikkat çekildi. Ancak devrimci hareketin güçsüzlüğünden dolayı, AKP iktidarının toplumun hemen her alanında kendini hala çok güçlü bir şekilde yeniden üretebildiği de söylenenler arasındaydı.
AKP iktidarının, işçi sınıfını güdümündeki sendikalar aracılığıyla bloke ettiği bir süreci yaşıyoruz. Türk- İş ve Hak-İş eliyle AKP iktidarı, sınıfın her türlü talebi ve mücadelesini bastırarak elimine ediyor. Buna karşılık DİSK ise gelinen aşamada CHP’nin arka bahçesi durumunda bir tabela sendikasına dönmüş durumda. Birleşik Metal-İş, Petrol-İş, Nakliyat-İş, Dev Sağlık İş vb. birkaç sendikanın hala diri dinamikler olduğu ancak bunların sendikal hareketin niteliğini bugün için değiştiremediği çok açık.
Yığınların yeni başarı hikâyelerine ihtiyacı var!
Egemenler krizden çıkmak için faturayı halka kesiyor. Şimdiden tüketimde yüzde 13-14’lük azalma söz konusu. Önümüzdeki günlerde ise bizi daha zor günler bekliyor.
Devrimci, ilericiler açısından temel tartışmanın ise krizinden çıkmaktan öte egemenlerin krizini derinleştirmek olduğunun altı çizildi. Bunun içinde işçi sınıfı ve geniş halk yığınları içinde olmanın önemli olduğu bir kez daha ifade edildi. Önümüzdeki günlerde daha fazla işçi, işsiz kalacak ve yoksulluk girdabına sürüklenecek. Gelecekten umudun kesildiği bir anda devrimci güçlerin tarihsel rolünü oynaması gerekiyor. Aksi durumda kriz yönetenlerin gücünü yeniden tahkim ettiği bir sürece de dönüşebilir.
Gelişmelerin, anın getirdiği politik başlıklar üzerinden politika üretmek çok önemli. Bu konuda geleneksel ezberlerimizden kurtulmak gerektiği, kitlelerin bugünkü gerçekliğine uygun bir söylem ve örgütsel modellerin üretilmesi gerektiğinin altı çizildi.
Bu anlamda yığınların hak arama bilincinde ciddi bir kırılma olduğu, örgütsel modellerin ve dilin buna uygun hale getirilmesi gerektiği belirtildi. Bu başlıkta kimi yoldaşlar daha uzun vadeli stratejik planlamalarımızın olması gerektiğine dikkat çekti.
Bugün ortaya çıkan politik durumda hiçbir gücün süreci tek başına karşılamaya şansı olmadığı bir gerçek. 7 Haziran 2015 ve son olarak 24 Haziran seçimlerinde yakalanan başarılar hep toplumsal muhalefetin birlikte hareket etmesi sonucu ortaya çıktı. Bu örnek bize yol göstermeli. Diğer yandan geniş yığınların beklentisi de bu yönde.
Yığınların yeni başarı hikâyelerine ihtiyacı var!
Tüm ani-faşist güçlerle yan yana yürümeliyiz!
Bunun sağlayabilmek adına anti-faşist tüm güçlerle yan yana gelebilmeliyiz görüşü öne çıktı. Anti-faşist niteliğin birleşik mücadele için yeterli ve günün ihtiyacını karşılayan bir kıstas olduğu ifade edildi.
Birleşik mücadele başlığında, 24 Haziran’dan sonra HDP’nin devrimci-ilerici güçlerle yürüttüğü tartışmalar ve toplantılar konuşuldu. Aynı zamanda emek örgütlerinin çağrısıyla yapılan toplantılar ve yürüyen tartışmalar, platform vb. kurma hazırlıkları da tartışılanlar arasındaydı. Diğer yandan hali hazırda içinde yer aldığımız HDK gibi platformlarında birleşik mücadelenin farklı bir izdüşümü olduğu ve gerekliliğine dikkat çekildi.
Bu başlıkta Rojava’da, pek çok devrimci örgütün bir araya gelerek kurduğu ve halada sürdürdüğü oluşumlara da değinildi. Her birlikteliğin farklı bir nitelik ve amaç taşıdığına ve her alanda bir araya gelinebilecek tüm güçlerle ortak hareket etmenin zorunluluğuna vurgu yapıldı.
Bugün farklı biçimler alan şiddeti egemenlerin yaşadığı krizin bir sonucu olarak ortaya çıktığı, bugün var olan ancak sürecin ihtiyacına yeterince yanıt olamayan ittifak, platform ve güç birliklerinin harekete geçirilmesi, daha işlevli hale getirilmesi için çaba sarf etmek gerektiğine vurgu yapıldı.
Diğer yandan bugün emek ekseninde yaşanan gelişmeler açısından da yeni birlikteliklerin gündeme gelebileceği bu konuda açık olunması gerektiği dile getirildi.
Tartışmanın ikinci bölümünde çalışmaların son durumu ve kalan sürenin nasıl değerlendirilebiceği üzerinde duruldu. Bugünkü bir araya gelişin devam ettirilmesinin gerekli olduğu dile getirildi. Forumla devrimci-demokrat kesimlerle birlikte direnişteki işçilere ulaşabilmenin başarı olacağı belki de ilerde başka bir Forum’un direnişçi işçilerin çadırlarında yapılabileceği ifade dildi.
İstanbul’dan Bir Partizan