24 Nisan Güneşi Parlamaya devam ediyor

24 Nisan Güneşi Parlamaya devam ediyor

“1920 Eylül’ünde Bakü’de Mustafa Suphi önderliğinde kurulan TKP’nin mirasçısı olarak ortaya çıkan Proletarya Partisi, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Kemalistler tarafından katledilmesinin ardından 50 yıllık reformist ve parlamentarizme karşı cepheden bir ideolojik, siyasi saldırıdır, mücadeledir.”

23 Nisan 2024

 

24 Nisan 1972 tarihi; çeşitli milliyetlerden Türkiye proletaryasının öncü müfrezesi Proletarya Partisi’nin kuruluş tarihidir. Bu tarih aynı zamanda Komünist Manifesto’nun Türkiye toprağında ayağa dikilişidir. 1920 Eylül’ünde Bakü’de Mustafa Suphi önderliğinde kurulan TKP’nin mirasçısı olarak ortaya çıkan Proletarya Partisi, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Kemalistler tarafından katledilmesinin ardından 50 yıllık reformist ve parlamentarizme karşı cepheden bir ideolojik, siyasi saldırıdır, mücadeledir.

Proletarya Partisi’nin çeşitli milliyetlerden Türkiye proletaryasının öncü müfrezesi olarak ortaya çıktığı 1970’li yıllarda tüm dünyada ve ülkemizde gençlik ve işçi sınıfının mücadelesinin devrim ve sosyalizme evrildiğine tanıklık ediyoruz. Aynı zamanda Asya, Afrika ve özellikle Latin Amerika’da gerilla mücadelelerine tanık oluyoruz. Sömürge ve yarı-sömürgelerde yaşayan ezilen halklar işgalcilere, emperyalistlere karşı silaha sarıldıkları, gerilla mücadeleleri verdikleri bir döneme tanıklık ettik. İnsanlık tarihi dünyanın metropollerinde ve kırlarında devrim ve sosyalizm rüzgarlarının estiği bir dönemden geçiyordu. Aynı zamanda 1966 yılında Mao’nun “Ateşini benim yaktığım” dediği Büyük Proleter Kültür Devrimi (BPKD) tüm dünyada yankılanıyor, tüm dünyanın öğrenci gençlik, işçi sınıfı ve aydınlarını etkisi altına almıştı.

Çin Halk Cumhuriyeti’nde Başkan Mao tarafından başlatılan BPKD aynı zamanda merkezine Marksizm ile Revizyonizm, Sosyalist yol ile Kapitalist Yol arasındaki mücadeleyi de koyarak ilerliyordu.

Proletarya Partisi de Çin’de gerçekleşen BPKD’den etkilenen gençlik, işçi sınıfı içerisinde verilen devrimci mücadelenin ürünü olarak ortaya çıktı. Bu devrimci mücadele içerisinden Proletarya Partisi’nin ortaya çıkmasının, örgütlenmesinin mimarı da İbrahim Kaypakkaya’dır. 1972’de Proletarya Partisini kuran kadrolar başta İbrahim Kaypakkaya olmak üzere öğrencilerin anti-emperyalist eylemlilikleri içerisinde yer aldılar. Amerika’nın 6. Filo’suna karşı eylemliliklerde yer aldılar.

İbrahim Kaypakkaya ve Proletarya Partisi’nin kuruluşunda yer alan kadrolar öğrenci eylemliliklerinde, köylülüğün toprak işgallerinde, işçi sınıfının grev, direniş ve fabrika işgallerinde özellikle de 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi içerisinde yer alarak, bilfiil bu mücadeleler içerisinde yetiştiler, yetkinleştiler.

İ.Kaypakkaya önceleri içerisinde yer aldığı (Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Parti) TİİKP’le yürüttüğü tartışmalar sonucu ayrılarak yoldaşlarıyla birlikte Proletarya Partisini kurmuşlardır. Buradaki tartışmaların başında ülkenin sosyo ekonomik yapısı, resmi ideolojiyle hesaplaşma, Kürt Ulusal Sorunu, devrimin yolu, partinin adı vb. bir yığın sorun konusunda farklı düşüncelere sahiptiler.

O dönemde TİİKP ile ve partisiz devrim tezini savunanların karşısında yer alarak proletaryanın öncüsü olarak Komünist Partisi olmadan devrimin gerçekleştirilemeyeceğini savunmuştur. “Biz kendimizi bunlardan kesinlikle ayırmalı, komünist kelimesine ilave olarak Marksist-Leninist sıfatını da kullanmalıyız. Önce diğer isimler üzerinde duralım. İhtilalci İşçi Köylü partisi niçin yanlıştır.? Çünkü bizim gerçek niteliğimizi nihai hedefimizi belirtmiyor. Biz işçi sınıfı partisiyiz, onun öncü müfrezesiyiz. Köylü hareketi asla değil.”

“Köylülük modern sanayi karşısında dağılan ve yok olmaya doğru giden bir sınıftır. Oysa proletarya mülkiyetle bütün bağlarını koparmıştır. Modern sanayinin özel ürünü ve asıl ürünüdür. Modern sanayinin gelişmesiyle birlikte gelişir ve güçlenir. Geçmiş değil geleceği temsil eder. Yok olanı değil, gelişip güçleneni temsil eder. Özel mülkiyetin muhafazasını değil kesinlikle ortadan kaldırılmasını ister.” (İK, Seçme Yazılar, s. 292)

İ.Kaypakkaya, ülkenin sosyo ekonomik yapısını analiz etmiş, ülkedeki (Osmanlı’dan bu yana) köylü isyanlarını ve toprak işgallerini incelemiş, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ni tahlil etmiş ve buradan sonuçlar çıkarmıştır. Resmi ideolojiyle bir hesaplaşma içerisine girmiş Kemalist ideolojiyi, Kürt Ulusal Sorununu, Ermeniler başta olmak üzere azınlık ulusların durumunu ve proleter hareketin tüm bu sorunlara getirdiği çözümleri inceleyerek çözümler sunmuştur.

24 Nisan tarihi aynı zamanda Türkiye’de Ermeni Soykırımı’nın gerçekleştiği tarihtir.  1915 yılında Anadolu’da yaşayan Ermeniler sürgün, tehcir ve katliama uğradılar. Sürgün sırasında 1.5 milyon Ermeni katliamdan geçirildi. Özellikle Ermeni aydınları tutuklanarak idam edildiler. Ermeni Soykırımı’nı kabul ederek ilk kez programına koyan siyasal örgüt Proletarya Partisidir.

İ.Kaypakkaya tüm bu analiz ve araştırmalar sonucunda egemen ulus anlayışından ve resmi ideolojiden bir kopuş sağlamış ve vardığı sonuçlar üzerinden de ülkede Demokratik Halk Devriminin stratejisini belirlemiştir.

Proletarya Partisinin kurucuları İ.Kaypakkaya ve yoldaşları pratik içerisinde, ön saflarda mücadele içerisinde yer alırlarken siyasal ve ideolojik olarak yetkinleştiler. Kendilerini siyasal olarak donattılar. Türkiye’de sınıf mücadelesi konusunda çalışmalar yürüterek Türkiye devriminin sorunlarına çözümler ürettiler. Türkiye devriminin izleyeceği yolu, Türkiye gibi ülkelerde mücadelenin olmazsa olmazının silahlı mücadele olduğunu beş temel belgeye not ettiler.

Proletarya Partisi tam 52 yıldır çeşitli milliyetlerden Türkiye proletaryasına yol göstermeye devam ediyor.