“1 Mayıs’ta, Emperyalizme, Emperyalist Savaş Tehdidine Ve Sömürüye Karşı Alanlara Kızıl Rengi Taşıyalım!”
Proletarya Partisi Merkez Komite tarafından 1 Mayıs için “… Alanlara kızıl rengi taşıyalım” çağrısı içeren bir açıklama yapıldı.
30 Nisan 2024
Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist (TKP-ML) Merkez Komite tarafından yapılan açıklamada, “İşçi yoldaşlar! Tüm ülkelerin işçilerinin sınıf bilinçli bir yaşama uyanışlarını, insanın insan üzerindeki tüm baskı ve zorlamalarına karşı mücadelede dayanışmalarını, emekçi milyonları açlıktan, yoksulluktan ve aşağılanmadan kurtarma mücadelesini kutladıkları 1 Mayıs geliyor. Bu büyük mücadelede iki dünya karşı karşıya durmaktadır: sermaye dünyası ve emek dünyası, sömürü ve kölelik dünyası ve kardeşlik ve özgürlük dünyası.
Bir tarafta bir avuç zengin kan emici duruyor. Fabrikaları ve değirmenleri, aletleri ve makineleri ele geçirmişler, milyonlarca dönüm araziyi ve dağlar kadar parayı kendi özel mülkleri haline getirmişlerdir. Hükümeti ve orduyu kendi hizmetkârları, biriktirdikleri servetin sadık bekçileri haline getirdiler.
Ama şimdi bu mirastan mahrum emekçiler para babalarına ve sömürücülere savaş açmış durumdalar. Tüm ülkelerin işçileri, emeği ücretli kölelikten, yoksulluktan ve yoksunluktan kurtarmak için savaşıyorlar. Ortak emeğin yarattığı zenginliğin bir avuç zengine değil, çalışan herkese fayda sağlayacağı bir toplum sistemi için mücadele ediyorlar. Toprağı, fabrikaları, değirmenleri ve makineleri tüm emekçilerin ortak malı haline getirmek istiyorlar. Zengin ve fakir ayrımını ortadan kaldırmak, emeğin meyvelerinin bizzat emekçilere gitmesini ve insan aklının tüm başarılarının, çalışma yöntemlerindeki tüm gelişmelerin, çalışan insanın durumunu iyileştirmesini ve onu ezmek için bir araç olarak kullanılmamasını istiyorlar.
Emeğin sermayeye karşı verdiği büyük mücadele, tüm ülkelerin işçilerine muazzam fedakarlıklara mal olmuştur. Daha iyi bir yaşam ve gerçek özgürlük hakları uğruna nehirler dolusu kan dökmüşlerdir. İşçilerin davası için mücadele edenler, hükümetler tarafından tarifsiz zulümlere maruz bırakılmaktadır. Ancak tüm zulme rağmen dünya işçilerinin dayanışması büyümekte ve güç kazanmaktadır…” şeklindeki vurgularla başladı.
Açıklamanın devamında, “Bundan tam 120 yıl önce proletaryanın eşsiz öğretmenlerinden Lenin yoldaş, işçi sınıfına bu sözlerle sesleniyor, dünya işçi sınıfı ve halklarının sermayenin boyunduruğundan kurtulması için 1 Mayıs’ta mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıyordu. 1.Emperyalist Paylaşım Savaşı öncesi Lenin’in çizdiği bu tablo, bugün de değişmiş değil. Bir yanda ekonomik krizin gölgesinde emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişki ve çatışmalar keskinleşerek dünyayı yeni bir emperyalist savaşın eşiğine taşırken, diğer yanda işçi sınıfı ve dünya halkları savaşlar, yoksulluk, salgın hastalıklar, doğal olmayan afetler, göç yolları, adaletsizlik vb. ile karşı karşıya olmaya devam ediyor.
Ukrayna’da ABD öncülüğündeki NATO ile Rusya arasında yürüyen savaş, on binlerce kişinin ölümüne sebep olurken, Siyonist İsrail devletinin Filistin’e yönelik soykırım saldırılarında 35 binden fazla Filistinli yaşamını yitirdi. Kafkaslar’dan Ortadoğu’ya, Afrika’dan Asya’ya… dünyanın dört bir yanında bölgesel savaşlarda her gün binlerce kişi yaşamını yitiriyor ya da yaralanıyor. Ekolojik yıkımla birleşen savaşlar, gezegenin sonunu yaklaştırıyor” denildi.
“Bir avuç emperyalist burjuva için dünya şahane bir yer!”
Açıklamada, “Emperyalistler arasındaki çelişkinin derinleşmesinin temelleri 2008’e kadar uzanan ve bugün hala şiddetli bir şekilde süren ekonomik krize dayanıyor. Ancak ekonomik kriz, işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerini açlığa, yoksulluğa mahkum ederken, emperyalist burjuvazinin zenginliğinden bir şey eksiltmiyor, aksine bir avuç zenginin küresel ekonomiden aldığı pay giderek büyüyor. Dünyanın en zengin beş milyarderinin serveti son on yıl içinde iki kattan fazla artarken, dünya nüfusunun yüzde 60’ı daha da yoksullaştı. Milyarderler, on yıl öncesine göre 3.3 trilyon dolar veya yüzde 34 oranında daha zenginler ve servetleri enflasyon oranından üç kat daha hızlı artıyor! Diğer yandan Ocak 2024 itibariyle 4.8 milyar insan 2019 yılına kıyasla daha yoksul durumda.
Sömürge ve yarı-sömürge ülkelerin, 2029 yılına kadar, günde yaklaşık yarım milyar dolar faiz ve borç ödemesi yapabilmek için harcamalarında ciddi kesintiler yapacakları yansıyor raporlara. Kısıntı yapılacak harcamaların işçi ve emekçilerin “sosyal ve ekonomik haklar”ından yapılacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Dünyada durum böyleyken ülkemizde farklı mı?” denildi.
Açıklama, “Türkiye’de 2023 yılında nüfusun en zengin yüzde 5’lik grubunun geliri, nüfusun yüzde 55’inin gelirine ulaştı. 2013 yılında en zengin yüzde 5’lik grubun geliri yüzde 45’in gelirinden daha azdı. İşsizlik ise yakıcı bir sorun yumağı olarak sürekli büyümekte. Bu yılın ilk dört ayında işsizlik oranı yüzde 24.5’e yükselirken, genç ve kadın işsizliğinde bu oran elbette daha yukarılara tırmanmakta.
Bu tablonun garantisi olan Türk devleti ise, işçi sınıfının grevlerine, kadınların ve LGBTİ+ların sokaktaki çığlığına, gençliğin güvenli bir gelecek talebine, Kürt ulusunun boyun eğmeyen mücadelesine, halkın daha iyi bir yaşam için isteklerine karşı her türlü aracıyla saldırmakta, sadece “sınırların içinde” değil, Irak ve Suriye Kürdistanı topraklarına yönelik askeri işgal operasyonları yaparak bölge halklarının başına bela olmaktan geri durmamaktadır.
Halk kitleleri yoksulluğun en koyu karanlığında çöpten yiyecek toplayacak duruma gelmişken, devlet ise Kürt halkının başına bomba yağdırmak için milyon dolarlar harcıyor.
Bir yandan Filistin halkının acılarını paylaşıyormuş gibi şov yaparken, diğer yandan katil İsrail devletiyle ticaretini büyütüyor; bir yandan ABD’ye kafa tutar gibi söylemlerle belli bir kesimin gözünü boyarken, diğer yandan başkanlığının son evresine gelmiş olan ABD Başkanı Biden ile görüşmek için binbir hamle yapıyor.
Bu ceberut devletin ve temsilcisi AKP-MHP iktidarının ikiyüzlülüğü, yalanları artık daha geniş halk kesimleri tarafından görülmeye ve öfke biriktirilmeye başlamışken, bu öfke düzenin sınırları içinde kalarak erimemeli ve sömürünün, katliamların, işgallerin kaynağına yönelmeli. Çünkü yoksulluğumuzun da, işsizliğimizin de, ezilmemizin de sorumlusu bu düzendir. Ve unutmamak zorundayız ki; bozuk düzende sağlam çark olmaz!
1 Mayıs, emperyalizme, emperyalistlerin dünya halklarının kanı pahasına zeminini hazırladıkları savaşlara, işbirlikçisi devletlere ve tüm kurumlarına karşı mücadeleyi yükselttiğimiz gün olsun.
1 Mayıs’ı, Demokratik Halk Devrimi’nin taleplerini işçi sınıf ve emekçi halk kitleleriyle buluşturacağımız mevzi haline getirelim.
Ve Lenin’in sözleriyle bitirirsek;
“Gelin 1 Mayıs kutlamaları davamıza binlerce yeni savaşçı kazandırsın ve tüm halkların özgürlüğü için, emek veren herkesin sermayenin boyunduruğundan kurtulması için verilen büyük mücadelede güçlerimizi çoğaltsın!” Yaşasın enternasyonal proletaryanın birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs! Bijî 1’ê Gulanê! Yaşasın 1 Mayıs! Կեցցէ՛ 1 Մայիս! Skidas 1 Maisi!” şeklinde sona erdi.